eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
27°C
Ankara
27°C
Hafif Yağmurlu
Pazartesi Çok Bulutlu
30°C
Salı Parçalı Bulutlu
29°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
28°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C

Yüzümde Babadan Kalma Bir Acı Var

Babam benden ne isterdi? Bunu bilmiyorum. Şimdiye kadar bunu düşünmek bile aklıma gelmedi. Gelmiş olsaydı mutlaka sorardım. Bazen kaldığım odanın kapısını açar dik dik bakardı. Ne yaptığımı sorgulatırdı kendi içimde.

Korkutur, tedirgin eder, sinirlendirirdi.

Bunu neden yapardı, aklına ne gelir ne düşünürdü bilmek isterdim ama soramazdım. Çok sonraları ne oldu diye sormaya başladım.

Ebeveynlik durumlarının tersine döndüğü zamanlardı bunlar. “Yok bir şey” derdi ya da ne istiyorsa onu. Daha da sonraları kapıyı açtığında dik dik bakmaz “direk sen burada mıydın” derdi.      

Babam benim için ne hayal ederdi bilmek isterdim. Daha doğrusu benim için bir hayali var mıydı? Bunu hiç konuşmadık. Yüzümdeki en ufak mimiği, eş olduğunu sandığım çoraplarımın renklerinin farklı olduğunu ondan başka hiç kimse anlamadı. Ben bile. “Yüzün acı çekiyormuşsun gibi” dedi bana bir gün. Telaşımdan kendi acımı dinleyecek halim yoktu fakat o anlamıştı. Üzgün olduğumu ondan hiç saklayamazdım, gülerken bile anlardı. “Nasıl da gülersin öyle “derdi. 

Nasıl da gülerdim öyle  ben de bilmiyorum. Ölümle tanışmış gözlerim uzak yerlerde arıyor güven duygusunu. Sessizlik huzur veren bir unsur olarak çıkıyor karşımıza o kadar ki kendi kahkahamıza tahammülümüz yok. Ben annemin yüzünü unuttum diyen babam ne hissederek diyordu “nasılda gülersin öyle.”  

Yaşadıklarımız aynı olaya farklı pencereden bakmamıza ve çok başka duygular beslememize sebep oluyor.  Şimdi ben babamın yüzünü unutabilir miyim? Hangi yüzünü kazıdım zihnime? Her anımda başka bir adam var. En çok hangisini sevdim biliyor musunuz? gel konuşalım diye beni yanına çağıran o ihtiyar adamı. Elimi tutarak beni dinleyen, “sen iyi insansın kim ne yaparsa yapsın bu senin iyiliğin için olacak” derdi.

Evet, yanlış anlamadınız kötülüğüm için de bir şey yapsalar bu benim iyiliğim için olacaktı. Sonunda hep o haklı çıkardı. Eninde sonunda o geçmez dediğimiz sıkıntılar geçer. Hatta geçmekle kalmaz benim için iyi bir olaya vesile olur yine babam haklı çıkardı. Zor zamanlar rahat yaşamları getirir misali, zor günler geçirirken verdiğim kararlar ve çaba beni aklımda olmayan zorlanmasam hiç düşünmeyeceğim yenilikler için mücadele etmeye iterdi. Nasıl da gülerdim öyle bilmiyorum ama anlayabiliyorum. Bir yaştan sonra insan acısını gülümsemesine saklamayı öğreniyor. Onu anımsadıkça gülümsüyor olmam acı çekmeme engel değil. Mutlu anlar da sinirli olduğumuz anlar gibi hatırladığınızda aynı duyguları tekrar hissettiriyor. Artık hiçbir zaman yanınızda olmayacağını bildiğiniz birine ait mutlu anıları hatırladığınızda acı çekerken gülebiliyor olmanız bu yüzden.  Anımsıyorum da babamın bana ait istekleri hep mutlu olmaya dairdi. Meslek, statü, para, servet değildi. Evet bunları hiç konuşmadık ama onun mutluluk kavramını biliyorum. Anneme aşık bir adamdı babam. Şu hayattaki en büyük şansım birbirine  sevgiyle bağlı ebeveynlere sahip olmaktı. Onların aşkla bakan gözleri hiçbir zaman değişmedi. Babam ölüme teslim olduğunu söylediği günlerde bile. “Bu yıl ben öleceğim çok bekleme sende gel” dedi anneme. “Hepimiz öleceğiz ölmeyecek olan var mı?” Diyerek bu kabullenişi savuşturduğumuzu sanıyorduk ama boşunaydı. Her zaman bir elli yıl daha yaşayacağını söyleyen babam elli yıl bitti dedi. Annem ne “kadar kaldı” diye sordu. Durdu, biraz düşündü sanki o arada yapılacak bir şeyler hesaplar gibi gözü tavana doğru kayarken eliyle parmak hesabı yaptı ve “altı gün sonra “dedi. Bu kabullenişe daha önce duyduğumuz birçok hikayelerden aşina olsak da inanamadık. Daha çok konuşacak çok sohbet edecek vaktimiz olacaktı hele bir iyileşsin. O yüzden telaşımız hiç bitmedi. Gelen giden ile ilgileniyor temizlik, yemek, bulaşık derken odasının açık kapısının önünden geçtiğimde eliyle bana işaret ediyor yanına çağırıyordu. Hasta değilken de türlü bahanelerle beni çağırıyordu. Sanırım en iyisi  altına girdiği yorganı çekip örtünmek yerine bana seslenip sırtımı ört demesiydi. Yatıp lambayı kapatmam için beni beklemesi normalleşmişti. Yavaşlasaydım keşke. O kapının önünde dikilir her an gidecek gibi konuşurduk dakikalarca. Yatağının karşısına oturduğumda rahatlar yastığını dikleştirirdi. Konuşmak çok fazla bir şey değil konuşmak isterdi sadece. Bunun için hiç olmayacak bir şey söyler beni kızdırır. Niye böyle yapıyorsun dediğimde “konuşuyruk da “derdi.  Artık konuşamıyoruz. Ortak anılarımızı hatırlayarak  yaşatıyoruz.  Vedalaşmadık sanıyordum. Bir gün ölüm üzerine yazdığım bir yazının aslında vasiyetim olduğunu söyledim. ‘’Yağmurlu günde gömülmek istemiyorum. Gömülür gömülmez kaçıp gidecek herkes’’ dedim. ‘’Olsun ne var eninde sonunda gömülmeyecek miyiz?’’ dedi bana. -Ben istemiyorum. -benim için fark etmez sen beni beklersin. Dedi .  Hiçbir şey diyemedim. Sordu: -beklemiycek  misin? Sustum. O gün geldiğinde yine sustum “yağmur yağıyor gidelim” diye herkes kaçıştığında. Mezar için fazla gelen tahtayı briketlerin üzerine koyduğumu ve oturmak istediğimi görenler ilk önce beni ikna etmeye çalıştılar.

Benim babama sözüm var bekleyeceğim dedim.

Yağmur yağıyor diye kaçışanların ardına takılanlar duraksadı, yavaşladılar şimdi yapılabilecek farklı bir seçenek sunulmuştu onlara. Islak tahtaya, yağmura ve eteklerimin çamura bulaşmasına hiç aldırış etmeden oturdum. Benim oradan ayrılmayacağımı anlayan yeğenim en yakın evden şemsiye alarak yanıma geldi . Yağmur dinene kadar bekledik. O bekleyiş esnasında anladım ki biz aslında hiç fark etmesem de vedalaşmışız.

Öleceği günü bilen adam belli ki yağmur yağacağını da biliyordu.

Hanife ÇAKIR

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Muhammed hanifi dedi ki:

    Tebrikler güzel ifade ettiniz Hanife yazarım

    1. Hanife Çakır dedi ki:

      Teşekkür ederim beğenmeniz beni mutlu ediyor