“Çıkayım Gideyim Urumeli’ne, Arz-ı Hâl Edeyim Beylerbeyine” Balkanlar, bizim ikbâl ve idbâr zamanımıza şahit olmuş bir saha olarak, adından mülhem, baldan ve kandan mürekkep bir hatıralar yumağıdır. Akından akına at koşturan akıncı cedlerin, nâm-ı cemîli dillerinden düşürmeden zuhurat ve fütuhatla gönüller açtıkları, özü pâk, yüzü ak ve gözüpek mânâ erlerine...
Anadolu’da erenlerin ve şairlerin en çok dile getirdikleri temanın biri aşksa, diğeri dünyanın geçiciliğidir. Tevekkül, kişinin elinden gelen gayreti gösterdikten sonra sonucu Allah’a havale etmesidir. Gönül ehli tevekkülü “Bu da geçer yâ Hu” diyerek içselleştirmiş. Bu deyim, asırlardır tazeliğini korumuş. Günümüze kadar gelen en diri sözlerden olmuş. Bu da geçer’in anlamını...
O meşhur söz: ‘’Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer’’ diyerek seslenir ve hayal olmuş hatıraları maziden bir daha çağırır. Bizi bugüne getiren geçmişteki tüm yaşadıklarımız, bizim geçmişimizdir. Bugün bizi meydana getiren tüm yaşantılarımızı geçmişimize borçluyuz. Geçmişimizin bir döneminde hayatımıza basamak olan zor dönemlere ‘’mazi kalbimizde yaradır’’ demeyeceğiz. Biliyoruz ki...
Bazen bir şeyin bittiği ya da başladığı söylenmelidir. Yoksa insan bu tür şeyleri devam ettirmeye hatta iyileştirmeye çalışır. Çünkü insan bir yerde alışkanlığının çocuğudur. Bu bir hatadır aslında. Oysa bitirmek ve başlamak kimlik inşa eder ve aynı zamanda değişime kulvar açar. Bitirmeyi ve başlamayı fark etmeden yola devam etmek insanı...
Malûm olduğu üzere müfredât, “tek, yalnız” mânâsına gelen Arapça “müfred” kelimesine çoğul eki -ât eklenmesiyle oluşmuştur. Kubbealtı Lugatı’na baktığımızda ise ilk olarak “basit şeyler, mürekkep olmayan şeyler” mânâsına gelir. Ergun Göze’nin de belirttiği üzere “Talebe hocasından ders alır (…) Önce harfler, sonra müfredât, daha sonra da mürekkebât öğrenilir.” Dolayısıyla müfredâtın...
Siz ilkokulda köyünüzde, Valinin, şehir protokolünün ve velilerinizin huzurunda müsamere (*) sunuculuğu yaptınız mı? Ya baba veya dedelerinizin önünde bilgi ve şiir yarışması? Yıl 1970, üç sınıflı bir köy okulu. Gümüşhane ili Torul ilçesi Altınpınar köyü. Üçüncü sınıfı bitirmiş, dördüncü sınıfa gidiyordum. Okulumuza o yıl Erzurum Nene Hatun Kız Öğretmen...
24 Kasım gecesi eğitimi yazmak biraz da “Gazze’yi” yazmak demekti. Yahut 24 kasım gecesi Gazze’yi yazmak biraz da “eğitimi” yazmak demekti. Zira tüm dünyanın gözü önünde insanlık sınıfta kalmış durumda… Dersin “vicdan”, konunun “zulüm” olduğu bu derste Filistin’in özgürlüğü için kalkan her el Filistin’in geleceğini inşa eden bir öğretmen, çarpan...
Güzel ülkemi bir uçtan bir uca her karesini gezmiş memur bir ailenin ferdi olarak 1982 yılında Ankara’da doğdum . Bu durum bana yeni insanlar yeni kültürler tanıma şansı tanıdı .Bayrağımızın dalgalandığı her yer kutsaldı ,vatandı. İki senede bir tayin süreci başlangıçta adapte olmakta zor olsa da en büyük destekçim hep...
Akşama kadar borsa takibi için teneffüsü bekleyen veya derste bile borsa takip eden öğretmenle; telefonu çalarsa çocukların dikkati dağılır diyerek telefonunu sessize alıp dersinde sadece çocuklarıyla ilgilenen öğretmen bir olur mu? Okula giderken kapıları çarpa çarpa giden öğretmenle; mabede gider gibi giden öğretmen bir olur mu? Her Allah’ın günü ek...
Daha önce “MEB’in En Önemli Sorunu; Öğretmen Yetiştir(Eme)mek” isimli makalede de bahsettiğim gibi eğitimin kök, temel, ana sorununun öğretmen yetiştirmek olduğunu Öğretmenler Günü dolayısıyla tekrar vurgulamak istiyorum. Millî Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin’in görevi devralmasından sonraki ilk açıklamalarında öğretmen vurgusu yaparak öğretmen yetiştirme sorununa yoğunlaşması da bunun bir göstergesidir. “Maarif demek muallim...
Müzik, dilimiz ve dinimiz gibi bizi biz yapan değerlerden, kimliğimizi gösteren bir ifade şeklidir. Hayat tarzımızı, değer yargılarımızı, örf, âdet ve geleneklerimizi yansıtır; sonraki kuşaklara aktarır. Bir Orta Asya topluluğu olup bozkır kültürünü temsil eden, çok eski çağlardan beri müzikle ilgilenen köklü bir geçmişe sahip bir milletin mensuplarıyız. MÖ III....