Seninle hiç karşılaşmadık yollarımız kesişmedi. Oysa ki o adamı daha bu sabah gördüm ve yine karşılaştık. O bu karşılaşmanın farkında değil benim de umurumda değil fakat bunun üzerine bunca yıl aynı şehirde yaşayıp seninle hiç karşılaşmamak garip geldi. Daha önce hiç aklıma gelmemişti. Böyle bir arzum hiç olmadı.Ağzımızdan çıkan sözler...
Peyami Safa, 8 Mart 1956 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan “Gerçek Bir Hikâye” başlıklı yazısında 1938 yılında Casino de Paris (kumarhane sanılmasın) adlı “tiyatro, oyun, gösteri, konser” salonuna giden bir adamın başına gelenleri anlatır. Yazıda anlatıldığına göre, Casino de Paris’te sergilenen oyun bittikten sonra vestiyerdeki bayan görevli, Amerikalı bir müşteriye pardösüsünü...
‘İnsan düşerse canı çok acır mı öğretmenim?’ Böylesi bir merakla karşılaşan bir öğretmen, bu soruya ne cevap verebilirdi ki! Gülşah’ın o üzüm karası gözlerini her gün okuduğu için, bu soruyu da boşa sormadığını anlamış ve bir şüphe tohumu atmıştı yüreğine. ‘Acır… Acır elbet Gülşah; ama nereden nasıl düştüğüne de bağlı...
Öğrenilen Şeyler Bir Gün İşe Yarayacak mı?… Bu yazımın birinci bölümünde felsefe ve roman, romanın yazılma serüveni, Paris’teki ahlaki yozlaşma, Diplomalı Kız romanında vurgulanmak istenen düşünce nedir, asıl başarının sırrı nerede aranmalı, diploma ve eğitim karın doyurur mu? gibi konular üzerinde durmuştum. Bu ikinci bölümde de kaldığım yerden devam ediyorum....
Çocukluğumun Kafdağı, masal ülkesiydi. Başında şahinlerin tünediği ulu meşe ağaçlarının gölgesinde cinler top oynar, devler ve ejderler güreş tutardı. Kara kara kayalıkların üstünde kartallar, dibinde kurtlar konaklardı. Zirvesi gizemli, çehresi asildi. Rüzgârı, yağmuru, karı şiddetliydi. Soğuğu çetin, suları buz gibiydi. Orada gök başka gürler, şimşek başka çakardı. Kar erken yağar,...
sevgi dolu sözcüklerleHatıra olarak saklamam istenilenbir fotoğraf var bendeKaç kere çöpe atacak oldumKitap sayfalarında kaybolsun istedimBir şekilde tekrar karşıma çıktıBir bilsen nasıl boş bir çabaydı onunkisiHatırımda en ufak izi bile yok halbukiSadece ismini bilsem bir anlamı olurdu. Ne çok insan sevdim sarılınca özlediğim, uzaklaşınca adını unuttuğum ne çok insan.Esmer mavi...
Mükemmellik tekâmüle manidir, hiçbirimiz mükemmel değiliz eksiklerimiz, kusurlarımız var. Eksikliklerimizle gideceğiz bu yüzden kimseyi küçük görmeden, hâkir görmeden hakikati söylemenin yolunu aramamız gerekir. Bu hadisi şerifi ben bu minvalde yorumluyorum. Evet dostlarımızın kusurlarını uygun bir lisanla söyleyelim ama ulu orta herkesin kusurunu söylemeyelim kusuru söylemek yerine Mevlâna’nın dediği gibi gece...
Ahmet Efendi çubuğu eline alır dediğimi tekrar edin diyerek başlardı sözüne. Yerdeki minderlere oturmuş bütün çocuklar gülüşürdü. Çubuk büyük erkek çocuklarının kafasında birer tur atar biz minik kızlara gelince dururdu. Kelimesini tekrar ederdi “li-ilafi kureyş” Çubuk bizim aramızda olduğu için suspus olur itaat ederdik. “li-ilafi kureyş” Ahmet Efendi çubuğu yere...
BİR ŞİİRİN HÜZÜNKÂR HİKAYESİ… ‘Bir bahar akşamı rastladım size’ şarkısını bilir misiniz dostlar ? Çok bilinen, çok söylenen bu şarkıyı kaç kere dinlediniz ? Ya da bu şarkının sözlerinden ne kadarı hafızanızda var diye sormak daha yerinde olur galiba… Şimdi sizlere bu şiirin, bu şarkı olarak bestelenmiş ve çok meşhur...
Değirmenden henüz gelmiş olan un çuvallarının her birini tek seferde kaldırıp kaldırıp kocaman ve alüminyum malzemeden yapılmış sobaya benzeyen un depolarına boşaltıyordu. Siyah üzerine küçük mavi çiçekler bezenmiş şalvarı, namahrem görünce ağzını kapatacak biçimde başına doladığı kenarı iğne oyalı yazması ve dört mevsim sırtından eksik etmediği garip renkli yeleği una...