Vefa kelimesi hiç şüphesiz sadece İstanbul’da ne bir semtin adı ne de Vefa semtinde bulunan bir lisenin ismidir. Vefa kelimesi derin felsefi ve ruhi anlam içeren, değere değer katan bir değerli kavramımızdır. Kelime anlama, sebat, güven, sevgi bağlılığı, iyilikleri unutmama, iyilikte bulunanlara en az misliyle karşılık vermeyi ihtiva eder. Vefasızlığın kol gezdiği günümüzde menfaatlerin, çıkar ilişkilerinin, entrikaların, çoğu şeyin sanal olduğu bir ortamda ve en önemlisi vefasızların prim yaptığı bu devirde vefadan söz etmenin tam zamanı aslında. Vefa bir çok duyguyu bir arada bulunduran mühim bir değerimizdir. Bu değerimi korumamız ve kollamamız hem insanı ve hem de vicdani görevimizdir.
Vefa güvenin de kapısıdır. Vefalı dostluklar sevgiyi artırır, yalnızlıktan kurtarır, hayata bağlar ve yaşam sevinci verir. Vefa her şeye lazım, dertlere deva bir ilaç gibidir. Her ne kadar toplumda kadir kıymet bilmez insanların sayısı bir hayli fazla olsa da genel olarak insanlar kendilerine yapılan iyiliği unutmazlar. Yapılan iyilik yapan için belki çok önemli değildir ama iyilik yapılan insan için çok önemlidir ve hiç bir zaman aklından çıkarmaz. Dostluk, arkadaşlık, akrabalık, komşuluk işin bitene kadar değil, ölene kadar ve sonrası da vefa çok önemlidir.Bir şiirin, “Vefalı dostlar geldi yine” sözü ne kadar manalı ve bir o kadar da mesaj yüklüdür.
Mevlana’dan vefa örneği!
Tasavvufî, toplumsal, düşünsel ve eğitsel yönü ağır basan Celaleddin Rumi’nin (1207-1273) Mesnevî’si özgünlüğüyle dikkat çeken, altı cilt ve 26 bin beyitten oluşan bir şaheserdir. Celaleddin Rumi’ye göre‚ “bu misaldir mesel değil” tanımıyla ortaya konulmaktadır. Celaleddin Rumi, yapılanı, “Mesnevî’nin sözlerindeki suret, surete kapılanı azdırır, yolunu kaybettirir” cümlesiyle özetler ve ekler: “Mesnevî, manaya bakan kişiye de yol gösterir, doğru yolu buldurur.” Hedeflenen manaya vakıf olmayı sağlamak için Celaleddin Rumi, farklı anlatım yöntemlerini dener durur. Mesnevi’de geçen vefa kelimesi çok önemli bir değerdir.
Bu kısa makalede Veled Çelebi İzbudak’ın Mesnevi-i Şerif tercümesi esas alarak vefa kelimelerinin geçtiği çok önemli cümleleri aktarmak istiyorum. Mesnevi’nin istisnasız altı cilt kitabında da vefa kelimesi geçmektedir. Kitaplardan daha kısa olan beyitlerde geçen vefa kelimelerini buraya alacağım. Çünkü vefa kelimesinin hepsini aldığım zaman bu makalenin hacmine aşacaktır. İşte Hz. Mevlana’nın sekiz asır önce ‘Vefa’ya dair bazı beyitlerini siz aziz okurları takdim ediyorum:
“İşe karşılık da vade vefa olarak Allah’ın rahmeti var. Kâfirler inatlaşmada maymun tabiatlıdırlar. Tabiat, içte, gönülde bir âfettir.”
“Dama doğru basamak basamak çıkmalı, burada Cebrî olmak ham tamahtır. Ayağın var, nasıl olur da kendini topal edersin; elin var, neye pençeni saklarsın? Efendi, kölenin eline beli verince söylemeden dileği malûm olur. Bel gibi olan el de, Allah’ın işaretlerindendir. Sonu düşünmek hassası da onun ibareleridir. Allah’ın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verirsen.”
“Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey, bu koyunun kurda gönül vermesidir! Sağlık, zıtların sulhudur; aralarında savaşın başlamasını da ölüm bil! Allah’ın lütfu, bu aslanla yaban eşeğine, bu iki zıdda, vefakârlık hususunda bir ülfet vermiştir.”
Allah’a yakarış: Dua
“Ey benimle Rabbimin arasında perde olan, ey beni ana yoldan azdırıp sapıtan! Ey yetmiş yıldır kanımı emen, kemal sahibine karşı yüzümü kara eden! İhsan ve vefa sahibi Allah, cefalarla, suçlarla, geçen ömrüme sen acı!”
“Ey göklere saflık veren, ey cefası vefadan daha iyi olan! Çünkü akıllıdan bir cefa gelse o cefa, cahillerin vefasından daha iyidir. Peygamber, “Akıllının düşmanlığı, cahilin sevgisinden yeğdir” dedi.”
“İşte akıların düşmanlığı bu çeşittir. Onların zehirleri bile cana neşe verir. Ahmağın dostluğu ise eziyettir, sapıklıktır. Misal olarak birde hikâyeyi dinle: Bir adamın, ayının vefakârlığına güvenmesi Bir ejderha bir ayıyı yakalamıştı. Yiğidin biri, giderken ayının bağırmasını duydu. Âlemde düşkünlere yardımcı erler vardır. Onlar, mazlumlar feryat ettiler mi derhal yetişirler. Mazlumların seslerini her yerden işitirler, Hak rahmeti gibi o tarafa koşarlar.”
“Aptalın sevgisi şüphesiz ayının sevgidir. Kini sevgidir, sevgisi kin. Ahdi gevşek, zayıf ve bozuk.. sözü büyük, vefası artık. Ant içse bile inanma. Eğri sözlü adam andını da bozar. Madem ki yeminsiz sözü yalan. Hilesine yeminine de inanma. Onun nefsi beydir, aklı esir.. farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemin etmiş olsun!”
“Gönül istemeden ağza gelen lâtif sözler, külhandaki yeşilliğe benzer dostlar. Uzaktan bak, geç. Yavrum onlar yemeye kokmaya değmez. Vefasızlara gitme. Onlar; iyi dinle, yıkık köprüdür. Bilgisiz biri oraya ayak basarsa köprü de yıkılır, ayağı da kırılır. Asker, nerede bir bozgunluğa uğrarsa, iki, üç karı tabiatlı adamın yüzünden uğrar.”
“Vefasızlığını apaçık gösterme, beyhude yere vefasızlığı fâş etme. Köpeklerin âdeti vefakârlıktır. Yürü be, bari köpeklerin adını kötüye çıkarma derler. Ulu Allah bile vefakârlıkla öğündü de “ Bizden gayrı ahdine kim vefa eder ki?” dedi. Hakları reddettikten, saymadıktan sonra isteğin kadar vefakâr ol. Bil ki bu vefa, vefasızlığın ta kendisidir. Çünkü hiç kimse Allah hakkından daha ziyade hak sahibi değildir ki.”
Doç. Dr. Süleyman Doğan
Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi. e-posta:dogansuleyman1hotmail.com