eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Nurcan ŞARLAYAN

İlk, orta ve lise eğitimini Kırıkkale'de, Üniversite Eğitimini Gazi Üniversitesi Meslekî .Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetim alanında Tezli yüksek lisans eğitimini tamamladı. "Estetik Eğitim" isimli tezi, aynı konuda yayımlanmış yazıları ve "Eğitimde Nezaket" adlı kitabı bulunmaktadır.

    Arafta Olan Eğitim Sistemi

    Günümüz eğitim sistemleri, çoğu zaman bir yön bulamamanın, bir ara bölgede sıkışmanın sancılarını taşır. Arafta olmak, ne tam olarak geçmişin izlerini sürmek ne de geleceğin ışığına tamamen adım atabilmek anlamına gelir. Eğitim bağlamında bu, ne öğrencinin ruhunu ve merakını besleyen bir sistemle tam bütünleşmiş, ne de yalnızca verimlilik ve performans ölçümlerine dayalı bir yapı olarak işleyen bir sistemle sınırlıdır. Bu ara konum, eğitim bileşenlerinin her birinde derin yankılar bırakır: müfredat, öğretim yöntemleri, öğrenci-öğretmen ilişkisi ve okul ortamı.

    Müfredat, genellikle bir denge arayışının ürünü olarak karşımıza çıkar. Geleneksel beceriler  ile modern bilgiler arasında sıkışan sistem, ne öğrenciyi derin bir kültürel bilinçle donatabilir ne de onu sadece teknik bilgiyle sınırlı, hızla tüketilen bir varlık haline getirmeye razı olabilir. Bu ara konum, öğrenmenin kendisine dair bir belirsizlik yaratır; öğrenciler neyi ne kadar öğrenmeleri gerektiğini, hangi bilginin kalıcı olacağını kestiremez. Böylece eğitim, amaç ve yöntemler açısından bir “yarım kalmışlık” hissiyle karşı karşıya kalır.

    Öğretmenler, bu arada en görünür ve en derin etkiyi hissedenlerdir. Eğitim sisteminin net sınırları ve öncelikleri olmadığı zaman, öğretmenler hem müfredatı yetiştirme kaygısı hem de öğrencinin bireysel gelişimi arasında bir denge kurmak zorunda kalır. Arafta olan bir sistem, öğretmene yalnızca rehber olma değil, aynı zamanda sürekli bir sorgulama ve kendi yöntemini bulma sorumluluğu yükler. Bu durum, öğretmenin yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarabileceği gibi, tükenmişlik ve belirsizlik duygularını da besleyebilir.

    Öğrenci perspektifinden bakıldığında ise arafta olan sistem, motivasyon ve öz güven üzerinde belirgin etkiler bırakır. Sistem, net hedefler ve yönlendirmeler sunmadığında, öğrenciler öğrenmenin anlamını sorgular, bazen çabalarının karşılığını göremediği hissine kapılır. Bu durum, sadece akademik performansı değil, aynı zamanda karakter ve etik gelişimi de etkiler; zira öğrenme süreci, yalnızca bilgi kazanımı değil, aynı zamanda vicdan, niyet ve sorumluluk gibi içsel değerlerin şekillendiği bir süreçtir. Eğer sistem öğrenciyi bu süreçten koparıyorsa, öğrenim yüzeysel bir tüketim haline gelir.

    Eğitim sisteminin arafta olmasının bir başka etkisi de eğitim mekânlarında ve okul ikliminde kendini gösterir. Fiziksel ve psikolojik ortamlar, belirsiz bir eğitim vizyonunun yansımalarıyla şekillenir. Okullar, ne tamamen disiplinli ve yapılandırılmış bir alan ne de özgür ve yaratıcı bir deneyim alanı olarak işlev görebilir. Bu araf durumu, öğrencinin aidiyet duygusunu, motivasyonunu ve estetik algısını zedeleyebilir. Çünkü eğitim yalnızca bilgi aktarmak değildir; aynı zamanda karakteri, estetik bakışı ve insan ilişkilerini de biçimlendiren bir deneyimdir.

    Arafta olmanın sistemik etkileri, eğitim politikaları ve yönetim anlayışında da görülür. Kısa vadeli ölçümler ve performans kriterleri, uzun vadeli vizyonla çelişebilir. Yenilikçi yaklaşımlar denenirken geleneksel alışkanlıklar direnç gösterir. Bu durum, sistemin sürekli bir “denge arayışı” içinde olmasına neden olur; ne tam olarak ilerleyebilir, ne de geride kalmayı seçebilir. Böyle bir ortamda, yöneticiler, öğretmenler ve öğrenciler, sürekli bir ara bölgede yol bulma çabası içinde kısır döngüde kalır.

    Sonuç olarak, eğitim sisteminin arafta olması, yalnızca bir yapısal sorun değil, aynı zamanda kültürel, psikolojik ve etik bir meseledir. Ara konumda olmak, belirsizlik ve yarım kalmışlık hissini yaşırken, aynı zamanda yaratıcı ve eleştirel düşünme için potansiyel bir alan da açar. Sistemi iyileştirmek ve öğrenciyi, öğretmeni, yöneticiyi bu belirsizlikten kurtarmak için net hedefler, estetik ve etik bir perspektif, derin bir niyet eğitimi ve anlam odaklı bir yaklaşım şarttır. Arafta olmanın farkındalığı, belki de modern eğitimin olmazsa olmazıdır: Çözüm ise sistemin sınırlarını görmek ve bu sınırlar içinde bilinçli bir yol haritası çizebilmektedir. Doğru yol haritası ile eğitim, bir anlamda arafı bir köprüye dönüştürerek hem köklere hem de geleceğe sağlam bir bağ kurabilir.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.