eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Hafif Yağmurlu
27°C
Ankara
27°C
Hafif Yağmurlu
Pazartesi Çok Bulutlu
30°C
Salı Parçalı Bulutlu
29°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
28°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C

Nurcan ŞARLAYAN

İlk, orta ve lise eğitimini Kırıkkale'de, Üniversite Eğitimini Gazi Üniversitesi Meslekî .Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetim alanında Tezli yüksek lisans eğitimini tamamladı. "Estetik Eğitim" isimli tezi, aynı konuda yayımlanmış yazıları ve "Eğitimde Nezaket" adlı kitabı bulunmaktadır.

    Emanet Bilinci ve Eğitim

    Türkçede “Birine geçici olarak bırakılan ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia” anlamlarına gelen emanet kelimesi Arapçadan dilimize geçmiş olup emn kökünden gelir. Emn ise korku ve endişeden emin olmak demektir. Emanet, hıyanetin karşıt anlamlısı olarak isim şeklinde kullanıldığı gibi güvenilir olma anlamında mastar şeklinde kullanılır. Ayrıca güvenilen bir kimseye geçici olarak bırakılan şey manasında da kullanılır. Halk arasında yaygın olan manası da budur.

    Bilmen, emaneti “Eminlik, başkasına ait olmak üzere bir kimsenin nezdinde bulunan şey. Bu şey hıfz (korumak) için verilmişse “vedia” namını alır. Bila noksan ve bila tehir edası mükellefe vacip olan vazife-i diniye” şeklinde tanımlarken emniyeti itimat, güvenme, korkusuzluk, insanda söz ve fiil olarak doğruluktan meydana gelen yüce bir haslet olarak tanımlayıp korkunun gitmesinden dolayı nefsin mutmain olmasına “em’n, eman, emane” denildiğini belirtir (Ömer Nasuhi Bilmen, Dinî ve Felsefî Ahlâk Lügatçesi).

    Emanet, İslam’ın kendine has anlayış ve mesajını, insanlara öğretmek üzere kullandığı kavramlardan biridir ve “Güvenilen bir kimseye koruması için geçici olarak tevdi edilen maddi ve manevi haklar, imkânlar” gibi bir kuşatıcılığa sahiptir.

    Dinimize göre bedenimiz, sağlığımız, ailemiz ve vatanımız bizlere birer emanettir. Aynı şekilde yurdumuz da bizlere, korunması ve gelecek nesillere aktarılması için emanet olarak verilmiştir.

    Emanet ile ilgili ayet ve hadisler, emanete riayetin, insanlar arasında güzel ahlaka dayanan ilişkiler kurmadaki önemi ortaya koymaktadır:

    “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” (en-Nisâ 4/58) meâlindeki âyette ahlâkla hukukun en geniş kapsamlı ilkelerinden olan emanet ve adalet kavramları bir arada zikredilmiştir. “Yine o müminler, emanetlerine ve ahitlerine sadakat gösterirler.” (Müminun, 23/8.) ayetinde Allah’a ve diğer insanlara verilen sözler, emanetin ehemmiyetini gösterir.

    Güvenilir olmayı, müminlerin vasfı olarak nitelendiren Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de birçok hadis-i şerifinde verilen sözlerin, sırların, yapılan vaatlerin ve aile mahremiyetinin birer emanet olduğunu vurgulamışlardır.  “Mümin, insanların canlarına ve mallarına zarar vermeyeceğinden emin oldukları kimsedir.” (Tirmizi, İman) hadis-i şerifiyle güzel ahlak, güven ve emanet arasındaki doğrudan bağı ortaya koyarken; “Emanet kaybolduğunda kıyameti bekle” (Buhârî, İlim) hadisiyle emanet ortadan kalktığı zaman gerçekleşmesi muhtemel durumu kıyamete benzetmiştir.

    Başka bir hadis şerifte ise: “Hepiniz çobansınız, sorumlusunuz ve hepiniz yönettikleriniz den mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evde erkek bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür.” (Buhârî, Ahkâm) sözleriyle Efendimiz (s.a.v), herkesin sorumluluğu altındaki bireyleri eğitmekle mükellef olduğuna işaret etmektedir. Ailede, toplumda güven ortamının inşası ancak eğitimle mümkün olur. Kendimizden başlayarak bize emanet edilenlerin eğitimini de emanet olarak görüp ihmal etmememiz gerekir. Özellikle güzel ahlâkın alışkanlığa dönüşüp insan karakterinin bir parçası hâline gelmesi için küçük yaşlardan itibaren bu eğitime  başlanması gerektiği açıktır.

    Emanet bilinci, bir kişinin kendisine, ailesine, çevresine, topluma ve gelecek nesillere karşı sorumluluk duygusunu ifade eder. Kişinin mirasını, doğal kaynakları veya kültürel değerleri koruma ve aktarma amacını içerir. Ayrıca emanet bilinci, bireyin yaşadığı dünyayı geçici bir emanet olarak görmesini ve bu değerleri gelecek nesillere sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde aktarmasını ifade eder.

    Eğitim, sadece akademik bilgileri değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk, çevre duyarlılığı ve kültürel miras gibi değerleri de içeren geniş bir perspektifi kapsadığı için gelecek nesillere aktaracağımız emanetin sorumluluğu daima hatırlanmalıdır.

    Emanete riayetin gereği olarak; Formun Üstü

    Emin olmak, güvenilir olmayı gerektirir. Zıddı ise genel bir ifadeyle, güvenilir olmamak şeklinde tanımlanmış ve ihanetle eşdeğer tutulmuştur. Genel ifadeyle emanet, kişiye teslim edilen bir canı ya da malı korumak şeklinde algılandığı için meslekler de insana tevdi edilmiş emanetlerdendir. Bu mesleklerin başında da öğretmenlik mesleği gelmektedir. Yer yüzünü imar ve ıslahla görevli olan insanoğlunun geleceğini şekillendirecek olan öğretmen, aynı zamanda içinde bulunduğu çevre ve toplumu da şekillendirecek bir konuma sahiptir. Dolayısıyla emanet bilinciyle icra edilmesi gereken öğretmenlik, kul hakkını içerisinde yoğun olarak barındırır.

    Osmanlı eğitimcilerinden Satı Bey (1880‑1968), maarifte asıl meselenin muallim meselesi olduğunu ısrarla vurgulamıştır. Ona göre eksiklik “bilgi de değil usul” dedir, ihtiyacımız olan şey ise “huner‑i talim ve usul‑i terbiye”dir. Bunu gerçekleştirecek olan ise eğitim‑oğretim mesleğini, emanetini yüklenen öğretmendir.

    Eğitim sistemi düzenleyicilere düşen görev ise öğretmenlik mesleğine, kendisine tevdi edilmiş bir duyarlılıkla yaklaşan ve üstlenen; meslek ahlakı ve vicdanı ile emanet bilincine sahip öğretmen yetiştirmek ve çoğaltmaktır. Herhangi bir denetim ve kontrol mekanizması kaygısı taşımaksızın mesleğine emanet hassasiyetiyle yaklaşan öğretmenlerimiz, bir taraftan mesleğini hakkıyla icra edebilecek donanıma sahip olabilmek için kendini yenilemeye çabalayacak; diğer taraftan ise öğrencilerini hayata ve geleceğe, güzel ahlak sahibi meslek erbabı olarak hazırlama gayreti içerisinde olacaktır.

    Aynı zamanda eğitim sistemi düzenleyiciler bu vasıflara sahip öğretmenlerimizin toplum içerisindeki güzide emanetler olduğunu öğrenci, veli ve tüm topluma hissettirerek kıymetlendirmelidir. Öğretmenin aldığı görevin yüceliğini, emanetin büyüklüğünü İstiklal mücadelecisi şairimiz Mehmet Akif Ersoy en veciz şekilde şöyle ifade etmektedir:

    Muallimim” diyen olmak gerektir imanlı; Edepli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı. Bu dördü olmadan olmaz: Vazife, çünkü büyük.”

    Doğan Cüceloğlu’nun da dediği gibi “Doğan her çocuk kutsal bir emanettir. Bunun farkına vardığımız zaman, onların içindeki müthiş potansiyeli de fark ettiğimizde vebalinin farkına varırsın ve elinden geleni yaparsın. Bu sana bir yük getirmez; bu senin hayatına şükür duygusu getirir. Görevinin farkına vardığın andan itibaren dersin ki ‘şükürler olsun, her türlü eziyeti çekerim; ama iyi ki varlar’. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız”.

    Ebeveynler olarak da çocuklarımızı kendimize ait olarak mı görüyoruz yoksa birer emanet olduklarının farkında mıyız? Bu çok önemli bir ayrım; çünkü emanet olduklarının bilinciyle ebeveynlik yapmakla, fazla sahiplenerek çocuk yetiştirmek birbirinden çok farklı sonuçlar ortaya koyabilir. Bizlere emanet olan çocuklarımızı güzel ahlak üzere mi yetiştiriyoruz yoksa seküler düzenin istediği kriterlere uygun mu yetiştiriyoruz.

    İster ebeveyn olsun ister eğitimci öncelikle gelecek nesil olan çocukların bize emanet olduğu bilinciyle onların yetiştirilmesinde ve eğitiminde elimizden gelen tüm hassasiyeti göstermeliyiz. Gelecek neslin inşasının, temelleri bizlerin elinde olduğunu unutmamalıyız. Toplumun her bir parçası olan farklı meslek erbapları da görevlerini tembellik, ihmalkârlık ya da başka sebeplerle yapmadıkları takdirde emanete riayet etmemiş olurlar. Çünkü toplumda yaşayan bireyler açısından da sahip oldukları görevler kendileri için birer emanettir.

    Emanete riayet eden, erdemli, güzel ahlâk sahibi, güvenilir insanların bulunduğu toplumlarda güven ortamı oluşur. Emanet bilinciyle yerine getirilen her iş toplumda düzen ve adaletin hasıl olmasını sağlar.

    Kaynakça

    Erbaş, A. (2o23, Şubat). Emanet Bilinci. Diyanet Aylık Dergisi.

    Oktay, A. S. (2017). İslam Ahlâkının Temel Değerlerinden Emanet ve Güven. A. S. OKTAY içinde, Hz. Peygamber ve Güven Toplumu (s. 127-137). Ankara: Korza Yay. Basım San.

    TDV İslam Ansiklopedisi. (2024). islamansiklopedisi.org.tr: https://islamansiklopedisi.org.tr/emanet adresinden alındı

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Zümrüt Yıldız dedi ki:

      Kalemine yüreğine sağlık çok önemli konuyu ele almışsın yazdığın her satır benimde düşüncelerimin tercümanı olmuş …..❤️

      1. Nurcan dedi ki:

        Teşekkür ederim hocam kıymeti düşüncelerini paylaştığın için