Çocukluğumda koyunlarımızı ve keçilerimizi sağım için ağıla götürürken ürkütüp sıkıştırmamamız, korkutmamamız, koşturup yormamamız büyüklerimiz tarafından sıkı sıkı tembih edilirdi. Aynı uyarı, kuzu ve oğlaklarımızın satım zamanında da yapılırdı. Üstelik “Sakın ha!” denilerek.
Büyüklerimiz, “ürkütme, sıkıştırma, korkutma, koşturma, yorma” diyerek tembihte bulunurken aslında şunu söylemek istiyorlardı: Bu tür muamelelerle koyunları, keçileri, kuzuları ve oğlakları gerilime yani strese sokma. Yoksa verim alınmaz ya da yeterli verim elde edilmez. Yani koyunların ve keçilerin süt verimi azalır, kuzular ve oğlaklar et bakımından süzülüp zayıflar.
Tilkiden veya yırtıcı bir kuştan korkan tavukların strese girip yumurtadan kesildiğini, tilki saldırısına uğrayan çil horozun sesinin nasıl bozulduğunu çok iyi hatırlıyorum.
Teşbihte hata olmasın, amacımız yönetici, amir ve işverenleri çoban; çalışanları koyun, keçi, kuzu, oğlak olarak nitelemek değildir. Korkutmadan, severek, sevdirerek, gönül hoşluğu ile yapılan işlerden daha verimli sonuçlar alındığına dikkat çekmektir.
Ne zaman yöneticilik üzerine konuşulsa bu hatıra ve tecrübemi farklı yansımalarıyla birlikte dinleyicilerle paylaşırım.
Hatta bir paylaşımımdan sonra deneyimli bir arkadaş, yıllar evvel çalıştığı kurumda üst yönetici konumundaki kişinin hizmetlerini gören çalışanın bu üst yöneticinin gıyabında uygunsuz bir davranışta bulunduğunu, bir arkadaşıyla bunu gördüklerini, fakat görmezden geldiklerini söyleyerek sözlerini şöyle tamamlamıştı: “Yaptığımız doğru değildi ama bu şahıs, biz dâhil, kurumdaki tüm çalışanları canından bezdirmişti. Yapılan hiçbir işten memnun olmaz, dediğim dedik, kibirli bir insandı. Biz de bu yüzden sesimizi çıkarmadık.”
Aslına bakılırsa arkadaşın anlattığı durum; önemsenmeyen, ötekileştirilen, bezdirilen, belki azarlanan çalışanın ve çalışanların, fildişi kulesinde kuruntularıyla hayat süren bir yöneticiden intikam almasından başka bir şey değildi.
Günümüzde de asık yüz, çatık kaş, sert bakış ve olur olmaz keyfi davranışlarla otorite sağlamaya, iş yaptırmaya, hatta bunları mobbing (TDK ‘bezdiri’ karşılığı vermiş) derecesine vardıran; çalışanlarla arasına duvar ören -resmi veya özel sektör fark etmiyor- yönetici, amir ve işverenler var mıdır?
Sayıları fazla olmasa da var olduklarını duyup gördükçe çocukluk günlerime gidiyor, büyüklerimin sözlerini hatırlıyor, kendime şu soruları soruyorum: “Bir işten verimli sonuç almak için sevdirerek mi yoksa korkutarak mı iş yaptırmalı?” ya da “Sevdirerek iş yaptırmak çok mu zor?”
Bilim insanı ve yazar Warren Bennis bu konuda, “Yönetmek, insanlara yapılması gerekeni yaptırmaktır. Liderlik, insanların yapılması gerekeni yapmak istemelerini sağlamaktır. Yöneticiler iter, liderler ise çeker. Yöneticiler emir verir, liderler iletişim kurar.” diyor.
Maiyetindeki çalışanlara isteyerek, severek iş yaptırabilen veya yapılan işi sevdiren, çalışanlarda kurum kültürü ve aidiyet duygusu oluşturabilme vasfına sahip kimse lider vasıflı yöneticidir.
Lider vasıflı yöneticinin iletişim kurma becerisi oldukça yüksektir. Önyargılarla hareket etmez. Kendine güvenen, ciddi, ilkeli, kararlı, şefkatli, babacan tavırlı, tatlı dilli, güler yüzlüdür. Çalışanlarını dinler. Rehberlik edip yol gösterir. Gerektiğinde -bir çift sözle de olsa- çalışanı onurlandırır. Bilir ki “Marifet iltifata tâbidir.”
Küçük yaştaki bir çocuğun (hatta kendi çocuğumuzun) baskı olarak algıladığı en basit tutum ve davranışa sert tepki gösterebildiği bir dönemde, yaşça büyük bir insanı gerilime (strese) sokmak suretiyle iş yaptırmaya çalışmak verimli ve sağlıklı iş yaptırmak değildir. Böyle bir davranış, iş verimini ve iş yerindeki huzuru bozar.
Ha, yönetici veya işveren konumundaki kişilerin iyi niyetini, insani özelliklerini istismar eden çalışanlar varsa bu, o çalışanın ahlakını, karakterini, olumsuz psikolojisini, eğitim ve yetişme tarzındaki yetersizliği gösterir. Bu durum ayrıca değerlendirilmelidir.
Bütün bunların yanında “Niçin -yeterince- işini severek yapan insanlar yetiştiremiyoruz?” sorusuna biraz kafa yorulmalı; öncelikle haklarını öğrettiğimiz insanımıza sorumluluklarını da öğretip “yaptığı işi severek yapma, sevdirerek iş yaptırma” kültürü kazandırılmalıdır.
Görev ve sorumluluklarını hakkıyla yerine getirerek çalışan kimselere sözümüz yok. Lakin yasal çerçevede görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyenlere -her şeye rağmen- yine yasal çerçevede muamelede bulunulmalıdır. “Baskı, bezdirme, yıldırma, dışlama, gözden düşürme, ötekileştirme, huzursuz etme” insani, ahlaki ve yasal bir davranış değildir.
Bu konuda Hz. Peygamber’in “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” kutlu sözünün ışığında “severek, sevdirerek, isteyerek, gönül hoşluğu ile” yapılan, yaptırılan işlerden daha sağlıklı ve verimli sonuçlar alınacağı unutulmamalıdır.
Mustafa USLU
Mustafa hocam bu konu hem bir anne hem bir öğretmen olarak hep kafamı kurcalamıştır… Kendini mi sevdirecen işi mi yoksa sorumluluk almayı mı… Ya da hepsini mi…
Sayın Hocam, kaleminize sağlık. Yine güzel bir yazı olmuş. Hocam tam da günümüzün konusu. Literatürde geçen Mobbing, iş hayatında karşılaşılan ciddi bir sorun olan psikolojik taciz, çalışanların motivasyonunu azaltabileceği ve işyerindeki atmosferi bozuyor. Özellikle kariyerinde ilerlemek isteyen insanlar için yıkıcı bir durum. Benim de zaman zaman yaşadığım durum.
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Bu konunun da okullarda okutulması lazım.
Kalemine sağlık müdürüm. Günümüzdeki en büyük soruna değinmişsiniz.
Kıymetli hocam, emeğinize, yüreğinize sağlık…
Selam ve dua ile…
İdari makamları meşgul edenlerin okuyup ders alması/istifade etmesi elzem bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık hocam.
Yaptığı işten heyecan duyan, neşe hisseden bireyler yetiştirmede de ciddi erozyon yaşandı.
Kaleminize sağlık hocam, evet önce muhabbib-i kulub olmak lazım.
İşini severek yapan, başkasına beğendirme duygusu içinde olduğundan etkili ve kalıcı olur. Kaleminize sağlık sevgili hocam.
Teşekkürler sayın hocam
Hayatın her her noktasında uygulanması gereken ilkeleri, yöneten-çalışan, uyulan-uyan emir ve sorumluluklarını yaşanılan örneklerle güzel bir şekilde ortaya koyan yazınız için kaleminize ve yüreğinize sağlık kıymetli kardeşim.