eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
29°C
Ankara
29°C
Parçalı Bulutlu
Çarşamba Parçalı Bulutlu
28°C
Perşembe Açık
29°C
Cuma Parçalı Bulutlu
29°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
29°C

Derya GÜLTEKİN

Erzincan Tercan doğumlu… İlkokulu Tercan’da, ortaokul ve liseyi Erzurum İmam Hatip Lisesi'nde tamamladı. Erzurum Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Çeşitli okullarda Türk Dili ve Edebiyatı ile Türkçe öğretmenliği yaptı. 2014-2015 yılında başladığı okul müdürlüğü görevinde devam etmektedir. Şiire olan merakı çocuk yaşlarda başlayan yazarımızın çeşitli gazete ve dergilerde ķöşe yazısı ve şiirleri bulumaktadır. İki çocuk annesi olan yazarımızın Simeranyalı Sevdam (şiir) ve Damlada Derya Olmak(deneme) adlı iki kitabı bulunmaktadır.

    ‘Hayatın ilk sahnesinde açan, son sahnesinde solan ‘Mamahatun Çiçeği’nin öyküsü.’

    ‘İnsan düşerse canı çok acır mı öğretmenim?’ Böylesi bir merakla karşılaşan bir öğretmen, bu soruya ne cevap verebilirdi ki!  Gülşah’ın o üzüm karası gözlerini her gün okuduğu için, bu soruyu da boşa sormadığını anlamış ve bir şüphe tohumu atmıştı yüreğine.

    ‘Acır… Acır elbet Gülşah; ama nereden nasıl düştüğüne de bağlı bu acı.’ derken, tuhaf bir sessizlik sarmıştı herkesi. Anlatılmaz yaşanır o şehlâ bakışlarıyla, gözleri Duygu öğretmenin gözlerinde kilitlenmiş bir mıh gibi dimdik duruyordu. “Ben düşeceğim de, canım çok acır mı öğretmenim?’’ der gibi… Köroğlu’nun tepesinde ipleri kopacak gibi… Yavrusundan ayrı düşecek bir ana gibi, dolu dolu bakıyordu gözleri. Gülşah’ın; bu teselliye muhtaç tedirginliğini, oyundaki rolüne kendini çok fazla kaptırmasına bağlamıştı Duygu öğretmen. Haklıydı belki de… Mamahatun rolünü oynarken son sahnedeki ölümün acısını, hep duyar gibiydi. Bu ölüm bir oyun sahnesinde olsa da gerçekte yaşanmıştı sonuçta.

    Duygu Öğretmen, ‘Senin kastettiğin mânâda yaşanan acıya göre belki yaşanan aşkın acısı canını daha çok incitmiştir…  Düşmek, aşkın acısına tercih edilmiştir kim bilir? ‘ diyerek sözlerine dikkatlice devam etti.

    ‘Düşmekten düşmeye fark var Gülşah! Güzelliklere gölge… Saçlara ak düşmesi acıdır elbet. Dile… Ayağa… Yatağa düşmek… Damdan ya da attan… Denize… Boşluğa düşmek… En kötüsü de gaflete, ye’se yani şüpheye düşmek felakettir elbette Gülşah. Bizim dedelerimiz de ‘Allah düşürmesin.’ dermiş ya! Bir de çok güzel bir mânimiz var, bilir misin yavrum, ‘Düşenin dostu olmaz.’ diye… ‘Hele bir yol düş de gör.’ diye…

    Ortamın manası anlaşılmaz tedirginliğini birkaç laf kalabalığıyla halletmeye çalıştıysa da Duygu öğretmen ‘Ne kadar başardım acaba?’ der gibi gülümseyerek bakınırken etrafına, çocuksu bir teslimiyet gördü Gülşah’ın gözlerinde. Ondaki bu adı konulamayan acı meraktan sonra ortam, tatlı sohbet havasına döndü. Her birinin sesinden sanki uçuşan kelebekler, esprili cümlelerle gülücükler konduruyordu yüzlerine… ‘Mehmet eminin arabası bile dört ayaküstüne düşmüş öğretmenim. Bazı düşmeler acı da olsa tatlıdır değil mi öğretmenim? Dibine düşen armut gibi… Düşen nasip, düşen gönül gibi… Hele hele aşka düşmek daha tatlıdır değil mi öğretmenim? Düşen şehit, acı da olsa CENNETTİR, ŞEREFTİR! Değil mi öğretmenim?’ Son olarak Gülşah’ın ‘Sizden aldığımız bu derslerin bilinciyle, inşallah tarihe bir not da biz düşeriz öğretmenim.’ sözü karşısında tarifsiz bir onur duydu.  Etrafa şefkat dolu bakınan gözleri duvardaki saate takıldı. Vakit epeyce geçmişti.

    Sene başında ilçelerindeki tarihi yerlere yaptıkları gezide sınıfça aldıkları kararla Duygu öğretmen, Mamahatun tiyatrosunu sahneye koyabilmek için aylardan beri uğraşmaktaydı.  Ferhat’ın dağları, Kerem’in alevlenen ahı gibi Mufaddal’ın Kervansaray’ı da mücessem bir aşkın eseriydi. Mayası aşkla yoğrulmuş bu topraklarda, meğer ne güzel çiçekler açmıştı. Açan çiçekleri derlemek ve onlar gibi güzel çiçekler yetiştirmeye çalışmak ise en başta bir öğretmenin vazifesi olmalıydı.

    İlk başlarda bunu, sekizinci sınıf öğrencileriyle sahnelemenin aslında çok da doğru bir karar olmayacağını düşünmüş olsa da kararlıydı. Tarih yazanları yaşatmak zor gelmemeliydi. Herkes Mamahatun’u beklerken vazgeçemezdi… Vazgeçmedi de… Bundan neredeyse yedi yüzyıl önce tarihi yapan ve yaşayan insanların hayatını canlandırmanın böylesine zor ve bir o kadar da güzel olacağını tahmin etmemişti. Nitekim en güzel karar olmuştu son haliyle.

    Çocukların gözlerindeki o ışıltıyı yüreğinde hissederek yine büyük bir heyecanla okula gelmişti. Kararlı adımlarla oyunun sahneleneceği salona girdiğinde yine herkeste gururlu bir hüzün vardı. Bu gurur; bir Türk Beyliğini canlandırmanın gururu, hüzün ise son sahnede yaşanacak olan ölümdü. Beş perdelik bir oyunun son hazırlıklarıydı. Aylardan beri süregelen hazırlıklar ince detaylar dışında yerine oturmuş gibiydi. Sahne, kostümler, müzik, replikler, jestler ve mimikler…Çok şey hazırdı.

    Belki öğretmen olmasının belki de karşısında o ışık ışık bakan gözlerden aldığı enerjinin etkisiyle, bunun o denli mümkün olamayacağını bilse de her öğrencisinin tarihi şahsiyetleri yaşarcasına canlandırmasını bekliyordu. Tiyatro ile ilgili gece uykusunu kaçıran bazı aksaklıkları bir an evvel düzeltmek istercesine öğrencilerini toparlamak isterken Gülşah’ın bu ilgi uyandıran ‘İnsan düşerse canı çok acır mı öğretmenim?’ merakı sebebiyle vakit epeyce geçmişti. 

    Provanın ardından ‘Haydi çıkalım.’ dense de yine hiç birinin gidesi gelmedi evlerine… Tekrar buluşmak hevesine inci taneleri gibi serpildiler sahneden…

    Mayıs 2005

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Cansu dedi ki:

      Hocam yüreğinize elinize saglık .Canım kardeşim ne acılar sıkıntılar çektide bi kere derdini anlatamadı rabbim mekanını cennet eylesin inşallah .Rabbime nur içinde yatırsın inşallah .Kötülük yapanların yanına koymasın inşallah çok büyük bi acı rabbim kimseye yaşatmasın inşallah.