Değerli okurlarım sağlık sorunları ve elde olmayan başka mücbir sebepler nedeniyle yazı dizimize bir süre ara vermek zorunda kaldım. Planladığımız üzere yazı dizimize kaldığımız yerden devam edelim. Bu bölümünde toplumsal bir boyut kazanmış engellilik ile ilgili hukuki düzenlemelerde ne durumda olduğumuzu değerlendireceğiz.
1982 Anayasasının 61. maddesinde “…Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur” denilerek engelli ve korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılmaları için Devletin gerekli tedbirleri alacağı açıkça hükme bağlanmıştır.
2010 yılında yapılan referandum ile de engelli bireyler için yapılan pozitif ayrımcılık, anayasal bir zemine oturtulmuş ve Anayasanın Kanun Önünde Eşitlik ile ilgili 10. maddesine “çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz” hükmü ilave edilmiştir.
2005 yılında 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun kabul edilmesi ile birlikte ise “özel” bireylere “özel” bir düzenleme hukuk dünyamıza girmiştir. Kabul edilen yasa ile “engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemelerin yapılması” amaçlanmıştır.
Yazı dizimiz gereği Kanunun bizi doğrudan ilgilendirin maddesi, “Eğitim ve Öğretim” başlıklı 15. maddesidir. İlgili maddede; “Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır. Genel eğitim sistemi içinde engellilerin her seviyede eğitim almasını sağlayacak bütünleştirici planlamalara yer verilir. Örgün eğitim programlarına farklı nedenlerle geç başlamış engellilerin bu eğitime dâhil edilmesi için gerekli tedbirler alınır….” denilerek bireysel farklılıklara bakılmaksızın sosyal, kültürel, eğitimsel, yaşamsal aktivite ve fırsatlardan her bireyin eşit şekilde yararlanmasını öngören “bütünleştirici” kavramına vurgu yapılmıştır. Bu kapsamda 1. sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de engellilerin ve toplumun özel ilgi bekleyen diğer kesimlerinin eğitime katılımını yaygınlaştıracak politika ve stratejilerin geliştirilmesi amacıyla gerekli çalışmaları yapmak, belirlenen politikaları uygulamak ve uygulanmasını koordine etmek görevi Milli Eğitim Bakanlığına verilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığına tevdi edilmiş bu görev Bakanlığın bütün birimleri yanında Bakanlık teşkilat yapısı içinde Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yerine getirilmektedir.
Sonuç olarak Engelli bireylere yönelik 2005 yılında 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun kabul edilmesi ile birlikte özelikle sağlık, istihdam ve eğitim konularında engelli bireyler ve ailelerine önemli haklar tanındığını belirtelim. Gelecek yazı dizimizde yasal düzenlemelerle engelli bireylere ve ailelerine tanınan bu hakları maddeler halinde derlemek ve Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğünün çalışmalarına değinmek üzere…