Eğitimde medyanın rolü sorgulanamaz. Peki nerden aklıma geldi böyle bir konuyu kaleme almak?..
Siz de görüyorsunuzdur, duyuyorsunuzdur, biri çıkıp bayrağımıza hakaret ediyor, yakalanınca da fenomen olmak için yaptım diyebiliyor.
Bir başkası çocukları nasıl taciz ettiğini anlatıyor, üzerine gidilince ‘meşhur olmak için yaptım’ şeklince cevap verebiliyor.
Araç sürerken olmadık şeyler yapanlar, sahaya atlayıp kendini kayda aldıranlar ve daha neler neler…
Amaç fenomen olmak, meşhur olmak… Medya çağının ürettiği bir psikoloji bu.
Dedim ya eğitimde medyanın rolü sorgulanamaz diye… İyi yönde olduğu kadar kötü yönde de durum böyledir. Ne zaman zararlı, olumsuz şeylerle fenomen olmak isteyenlerin görüntülerini ekranımda görsem midem bulanıyor ve o yayını yapan medya kuruluşuna sinir oluyorum. Adamın yapmak istediği şey zaten bu ve siz bunun isteğine çanak tutuyorsunuz. Tabi o kuruluş bunu olumsuz bir örnek gibi veriyor, ama seyirci her zaman öyle mi alıyor? Tam tersine… Eminim ki bazıları biz ne yapsak da fenomen olsak diye düşünmeye başlıyor.
Bir ara spor programlarında sahaya atlayanları veya tribünde sorun çıkaranları sansürlemeye başlamışlardı. Şu anda pandemi nedeniyle zaten bu tip olaylar olmuyor. İnşallah pandemi sonrasında da bu karar devam eder. Kesinlikle doğru bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.
Medya ‘sansür’, ‘kısıtlama’ gibi terimlerden pek hoşlanmaz. Toplumun iyiliği, sağlığı, mutluluğu için tıp, mühendislik, öğretmenlik ve daha pekçok alanda çalışmalar yapılıp kararlar alınırken medyaya dokunulunca neden çok ses çıkar ki?.. Tamam, bir keyfilik olsun istemiyorum. Ama bu sektör de kendi bünyesinde çalışmalarını yapsın ve insanlara zarar veren yayınlar konusunda eğer dıştan bir müdahaleden hoşlanmıyorsa kendi öz kontrolünü geliştirsin.
Bunları söylerken medyada hizmet veren insanları hiçbir şekilde kötü bir şeyle ithama kalkışmıyorum. Sonuçta bu yazıyı da medyada okuyorsunuz. Biliyorum ki bizim Hipokrat yeminimiz olduğu gibi medyada çalışanların da basın ahlak yasaları var. Bu yasada mesleğin kişisel yarar için ve kamu zararına kullanılamayacağı, ahlaka aykırı ve müstehcen yayın yapılamayacağı, şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamayacağı, iftirada bulunulamayacağı, dinin istismar edilemeyeceği, haberlerin doğruluğundan emin olunmadan yazılamayacağı, taraf tutan fikirlere haber metninde yer verilemeyeceği, yayınlanmamak kaydıyla verilen bilgilerin yayınlanamayacağı, yanlış yayınlar dolayısıyla gönderilen tekziplerin en kısa sürede yayınlanacağı gibi çok güzel maddeler buluyor.
Merak edip araştırmasak bunları görmeyiz. Ve bu maddelerin her birine aykırı uygulamaları gördükçe bunların acaba hiç ahlak yasaları yok mu diye sorarız. Demek ki her meslekte olduğu gibi bu meslek grubunda da suistimaller söz konusu olabiliyor. Ayrıca ahlak kuralları her zaman hukuk kuralları gibi olmazlar. Bir kısmı hukuka yansısa da çoğunluğu kişi ve kurumun vicdanındaki şekliyle kalır. Bu tip durumlar için de nasihat etmek, uyarmak, kınamak gibi şeyler dışında yapılabilecek başka bir şey aklıma gelmiyor.