Kendi şehrinde görev yapan bir akademisyen arkadaş, yaz tatilinde öğrencilerini köyüne davet etmiş. İki elin parmaklarının toplam sayısından birkaç fazla öğrenci bu davete katılmış. Arkadaşımız onları güzelce karşılamış, ağırlamış ve uğurlamış. Buraya kadar her şey normal.
“İnanır mısın, bu öğrencilerimden pek çoğu hayatlarında ilk defa bahçeden domates, biber topladı; dalından meyve, bağından üzüm kopardı.” dedi arkadaşım. Yirmi – yirmi beş yaş aralığındaki bu gençlerimizin bir de eğitim fakültesi öğrencisi ve geleceğin öğretmenleri olduğunu düşünün. Muhtemelen olmuşlardır da. Çünkü konuşmamızın üzerinden çok sene geçti.
Tatil konulu bir yazıya niçin böyle başladım? Anlatayım: Malum, şu günlerde milyonlarca öğrencimizin yaz tatili başlıyor.
Muhtemelen yetkililerimiz, “iyi tatiller” dileği içeren açıklamalar yapmak suretiyle öğretmenlere sabırlı ve özverili çalışmalarından dolayı teşekkür edecek; öğrencilere ve velilere birtakım tavsiyelerde bulunacaklardır.
Onlar bunu yapar da eğitimciler ve kişisel gelişimciler ile eli kalem tutup ağzı laf yapanlar durur mu? Onlar da mutlaka benzer dilek ve temennilerle öğrencilere ve velilere çeşitli öneriler sunmaktan geri kalmayacaklardır.
Öğrencilere yönelik tavsiyelerin merkezinde -genel olarak- “Yoruldunuz, dinlenin. Gezin. Eğlenin. Kitap okuyun. Muhtelif etkinliklere katılın. Teknolojinin esiri olmayın…” gibi ifadelerin olacağından eminim.
İlkokullarda temin edilen veya ettirilen tatil setleri ve okuma kitaplarıyla ilgili tavsiyelerin yapılmış olma ihtimalini göz ardı etmemek lazım. Sonra falan kursa, filan derse devam etsin, etkinliklere katılsın, kendini geliştirsin önerileri de mutlaka yapılacaktır.
Söz konusu dilek, tavsiye ve önerilerin yapıldığı saatlerde karnesini alıp yaz tatiline çıkan öğrencilerin bir kısmı ailelerinin gelir düzeyine göre yurt içinde veya dışında yazlıkların, tatil köylerinin veya beldelerinin yolunu tutmuş olacak.
Bazı öğrenciler, ebeveynleriyle birlikte -varsa- kendi köylerinin, kasabalarının yollarına düşerken bazıları için sadece okul devreden çıkacak, alışılagelmiş gündelik hayat devam edecek. Onlar da fırsat buldukça sanal âlemde ve sosyal medyada vakit geçirecek.
Ailesinin bağı, bahçesi, tarlası, davarı, katkı verilebilecek bir meşguliyeti olan şanslı öğrenciler bağlarına, bahçelerine, tarlalarına gidecek ya da davarlarının peşine düşecek.
Aile bütçesine katkı sağlamak için muhtelif işlerde çalışıp ter dökecek olan öğrencilerimizi de elbette unutmamak gerek.
Özel anlamda yaz tatilinde, genel anlamda tatillerde, namıdiğer dinlencede öğrencilerimiz dinlensin, eğlensin, tatilin tadını çıkarsın. Haklarıdır, eyvallah…
Velhasılıkelam, yaz tatili başlamak üzereyken verimsiz bir eğitimci olarak “Dinlenin, gezin, eğlenin, kitap okuyun, muhtelif etkinliklere katılın, teknolojinin esiri olmayın…” tavsiyelerinin yanında öğrencilerimize ve velilere birtakım önerilerde bulunmak bizim de hakkımızdır düşüncesiyle birkaç madde sıralamak istiyorum:
- Adım adım doğadan uzaklaşan çocuklarımızın doğayla haşır neşir olmaları, dağda bayırda gezip dolaşmaları; ağaçlarla, otlarla, çiçeklerle, böceklerle, envaiçeşit hayvanla ünsiyet kurmaları sağlanmalı.
- Çocuklarımız karşılaştığı hayvanları ve ağaçları tanımalı, onlar hakkında bilgi sahibi olmalı. Dalından sebze ve meyve, bağından üzüm koparmalı. En azından çileğin ağaçta yetişmediğini öğrenmeli. Çevreyi tanıma ve koruma konusunda bilinçlenmeli.
- Kavun, karpuz kesip dilimleme; meyve soyma, salata ve yemek yapma, sofra kurma becerileri geliştirilmeli.
- Ev işlerine yardımcı olmayı, alışveriş yapmayı, düğme dikmeyi, çekiç ve tornavida tutmayı, ayakkabı bağcığı bağlamayı, yeteneklerinin farkına varıp geliştirmeyi, yaparak yaşayarak öğrenmeyi öğrenmeli.
- Varsa köyünü, mahallesini, kasabasını, ilini, ilçesini ziyaret etmeli. Buralarda göreceği güzellikler ve eksiklikler üzerine düşünmeli, hatta zihninde projeler canlandırıp hayaller kurmalı, memleket meseleleri üzerine kafa yormalı.
- Genel anlamda veya aile içi birtakım etkinlikler yoluyla sosyal ve psikolojik bakımdan güçlenmelerine katkı sağlanarak sağlıklı biçimde hayata hazırlanmalarına destek olunmalı.
Milyonlarca öğrencimizin tamamını uzaya gönderemeyeceğimize, sadece bilişim ve teknolojiyle ilgili meslekler edindiremeyeceğimize; her birini doktor, mühendis, diş hekimi, eczacı, hâkim, savcı, kaymakam, öğretmen, kamu görevlisi yapamayacağımıza göre (velev ki öyle olsa bile) mutlaka hayat boyu lazım olacak temel beceri ve alışkanlıkları kazandırmak zorundayız. (Kazananlara, kazandırılanlara sözümüz yok.)
Değilse “bahçeden domates, biber toplamayan; dalından meyve, bağından üzüm koparmayan” ya da “çileğin ağaçta yetiştiğini düşünen”, “bağcığını bağlamada, kopan düğmesini dikmede sorun yaşayan”, “zeki fakat aklını kullanmayı beceremeyen” çocuklarımızın, gençlerimizin sayısı her geçen gün artacaktır. Çünkü çocuklarımız adım adım doğadan, doğasından ve doğal hayatın yörüngesinden uzaklaşıyor.
Mustafa USLU
Değerli hocam biz bunu okulda ön gördüğümüzden dolayı Bitki Atölyesi çalışması yapıp öğrencilerimizi doğa ile buluşturduk. Kaleminize sağlık.
Keşke tüm öğrencilerin sosyal ve ekonomik durumuna bakılmaksızın 2 ay bağ bahçe dersi olsa…
Altın değerinde öğütler. Pratikte bunları uygulayan kaç veli vardır?
Tamamen su yaşadığımız zamani anlatmışsınız, kendimizi gelistirmemiz gerekiyor ama dünya meşakkatleri bize unutturuyor, bizler de uyanık olup kendimizi gelistirmemiz lazım.
Bu sebepten izcilik ile ilgilendim sn. Hocam ama ne yazık ki MEB’den bu iş alınınca devam edemedik.
Hoca’m, yüreğinize, kaleminize sağlık yazınızı büyük bir şevkle okudum. Çocukluğuma kadar da gittim. Doğadan doğallıktan kopan öğrenci özünden de kopuyor.
Kıymetli hocam;
Her zamanki gibi yazınınzı zevkle okudum. Torunların bir kısmı ile dün körfez ilçesinde bir tarlamız var oraya geldik. Biz henüz dikemedik ama komşunun dutlarının başına çıkarak dut yediler. Atı kovaladılar, kuzu koyunlara ıslık çaldım, nasıl ses çıktığını merak ettiler. Komşunun köpeğine beraber yiyecek verdik. Bize sadakatini görüp korkmamaya başladı. İneklerin peşinden sağa sola döndürmesini sağladık. Tam da yazdığınız gibi.
Yüreğine, kalemine sağlık.
Yaz tatili öncesinde kaleme aldığınız; öğrencilerimize tatilde hayatın pratiklerini tanımalarını ve edinmelerini tavsiye eden yazınızın gereken ilgiyi görmesini gönülden dilerim. Kalemine ve yüreğine sağlık kıymetli kardeşim. Selam, sevgi ve saygılarımla.
Mustafa hocam kalemine, gönlüne sağlık. Ne güzel önerilerde bulunmuşsunuz da kimler okur, kimler dinler, kimler uygular…
Hocam yazınıza sonuna kadar katılıyorum. Bu hafta öğretmenler odasında hep bu konuyu konuştuk. Veliler diyor ki hocam vallahi yerden çöp aldırtmadım okusun diye ama okumuyor. Ben de dedim ki yerden çöp alsaydı okurdu. Veliler çocuklarına iş yaptırmama konusunda yarış halinde ve bunları birbirlerine övünerek söylüyorlar.
Yazın 3 ay kaldığım bahçem var bir arkadaşımı davet etmiştim. Eylül ayıydı. Domates fideleri geçmek üzereydi. Çok üzüldü ve dedi ki yazık bunlar seneye nasıl domates verecek? İnanılmaz şaşırdım. Bunlar her sene baharda tekrar ekilir dedim hiç duymamış hiç bilmiyordu. Apartmanlara tıkılıp kalınca sonuç bu.
Okulunun bahçesindeki ağaçların adlarını öğretmeleri için tenefüslerde ,öğlen arası dinlenme saatlerinde,serbest zamanı değerlendirme saatleriini okul bahçesinde geçiren sınıf öğretmeni olarak önce Kadıköy ilçesi yirmi bir ilkokulda sonra tüm Kadıköy İlçe Milli Eğitime bağlı okullarda uygulanan ve öğrencilerimizin okul bahçelerindeki ağaçları tanımalarını sağlayan Ağaçların Adları projesi2013 fiki r sahibi öğretmen olarak, mutluyum. 2017 yılında İstanbul Milli Eğitim Müdürümüz Ömer Faruk Yelkenci müdürümüzün ve İstanbul Valiliği himayelerinde proje Ağaçların Adları İstanbul projesi olarak okullarımızda uygulandı ve umuyorum öğrencilerimiz kadar velilerimizde bilgilenmişler,dikkatleri çekilmiştir. Hüveyda Gümüş. Çocuklarına doğa sevgisi veren anne baba ve tüm doğaseverlere selam olsun.