Bir önceki yazımızda ağırlıklı olarak tarihi gelişiminden söz ettiğimiz, geleneğimizde önemli bir yeri olan, hayatın her alanında coşkulu sesiyle milli duyguları harekete geçiren mehteri ne kadar anlatsak az kalır.
Davula vurmak demek olan, mehterin başladığını duyuran “nevbet vurmak” tabiri tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Divanı Lûgatit Türk’te devletin hâkimiyet alameti “Tuğ dikilip nevbet vuruldu” ifadesiyle belirtilir. Orduyu yönlendirmek, askerlerle iletişimi temin etmek için savaş bandosunda davul önemli bir iletişim aracı olarak kullanılagelmiştir. Şaman geleneğinden kalma kutsal yurt düşüncesiyle ilişkilendirilen davul sesi, moral ve maneviyatını yükselterek orduyu menzile ulaştırır. Osmanlı İmparatorluğu’nda savaşa da götürülen büyük davul olarak adlandırabileceğimiz kös, mutlaka çift olarak at veya fillerin sırtında taşınarak vurulurdu. Savaş sırasında Padişah ve vezirlerin yanında bulunan mehter sürekli çalar, çatışma başladığında sesi şiddetlenir, askerin cesaretini artırıp güç verirken düşmana korku salar. Bir kale muhasara edilmişse surların dibinde sabaha kadar çalmaya devam eden mehter, düşmanı uyutmayarak psikolojik bir şiddet uygulardı. Savaş meydanından en son mehter bandosu ayrılır, ordu dağılsa bile mehter devam ederdi. II. Viyana Kuşatması bozgunla sonuçlanınca mehter, görevini ihmal etmeyip en son çekildiği için enstrümanlar düşman tarafından ele geçirilmiştir. Yolu düşenler bu çalgıları çeşitli Avrupa müzelerinde görebilirler.
Farsça bir sözcük olan mih-ter “daha büyük, en büyük” anlamına gelmektedir. Hilal biçiminde dizilen mehter takımının merkezinde davul, sağında çevganlar, onların yanında borazancılar davulun solunda zurnacılar, sonra bağdaş kurup oturan nakkareciler davulun arkasında zilciler görsel bir şölen oluşturur. Mehterbaşı elinde bir zurnayla hilalin ortasına gelip ” Merhaba ey mehteraaan” dedikten sona sağ eli göğsünün üstünde başını eğerek verdiği selama “Merhaba mehterbaşı!” diye karşılık bulur. Mehterbaşının “hasduur” ” Nevbete selaaa!” seslenmesiyle mehter birliği esas duruşa geçer ” Vakt-i süruru-u safa” denilerek fasıl yapılacak makamın ve marşın adı yine yüksek sesle söylenip “Haydi Allah!” komutuyla nevbet icrası başlar. Gerek düzeni gerek icra bakımından resmî ve birleştirici bir yönü olan mehter, izleyenin duygularını harekete geçirir. Çevganlar sağa sola, aşağı yukarı sallanarak bazen ” ala hey!” nidasıyla başlayan coşkulu icra “mehter gülbankı” adı verilen duayla sona erer.
Vehbi’nin XVIII. yüzyılda III. Ahmet’in şehzadelerinin sünnet düğününü resmettiği Surnâme minyatüründe mehter takımını şu şekilde görürüz: At sırtında sekiz davul, devenin sırtında üç çift kös, at sırtında altı çift zil ve altı boru. Mehterin assolisti olan davul kaç adetse o kadar kat olarak nitelenen mehterin en büyüğü tabii ki Padişah’a ait dokuz katlı olandır. Mehter takımının kıyafetleri göz alıcıdır. Çok geniş, uzun kollu bir cübbe olan kırmızı bir elbise, bacaklarda aynı renk çakşır, ayakta sarı mest, başa yeşil kavuk üstüne sarı sarık sarılarak ağaların kostümü tamamlanır. Çalgıcıların cübbeleri mor, lacivert veya siyah çuhadan; çakşırları ve pabuçları kırmızı olur.
Mehter yürüyüşü de oldukça ilgi çekicidir. Halk arasında yavaş ilerleyen işler için “Mehter gibi iki ileri bir geri” sözünün ortaya çıkmasına sebep olan yürüyüş aslında her yöne hakim olmanın, sesi her tarafa duyurmanın ifadesidir. Sağ ayakla başlayıp üç adım attıktan sonra sağa dönülür, sol ayakla üç adım atıldıktan sonra “Rahim Allah eyüsün” diyerek ritim tutulan yürüyüş şekli mehterin vazgeçilmezidir.
1826 yılında II. Mahmut tarafından “Vakayı Hayriye” (hayırlı olay) ile yeniçeri ocağının yanında mehter de lağvedilip yerine Avrupai tarzda bir askeri bando olan “Mızıkayı Hümayûn” kurularak marş notaları yakılıp bu eserlerin çalınması yasaklanmıştır. 1914’te Enver Paşa tarafından mehter yeniden serbest hale gelince İsmail Hakkı Bey, dilimize pelesenk olan “Ceddin deden neslin baban/ Hep kahraman Türk milleti” diye başlayan marşı bestelemiştir. Şimdilerde semayla birlikte folklorik bir hale gelen mehter gösterilerini açılışlarda, düğünlerde, belediyelerin çeşitli etkinliklerinde izleyip ceddimizin kahramanlıklarıyla avunmaktayız.