Meslekler içinde öğretmenlik mesleği tüm mesleklerin yetişmesindeki rolü sebebiyle ayrı bir öneme sahiptir. Öğretmenlik her kişinin yapabileceği sıradan bir meslek değildir. Öğreten adam anlamıyla öğretmen farklı isimlerle rolünü yerine getiren insanlık tarihi kadar eski bir görev adamıdır.
Geleceğini önemseyen toplumlar tarihin muhtelif dönemlerinde farklı uygulamalarla öğretmen yetiştirmişlerdir. Günümüzde de öğretmen yetiştiren fakülteler bulunmaktadır. Pedagojik formasyon belgesi alan kimseler öğretmenlik mesleğini icra etmektedirler.
Meslek olarak her meslek sahibinin aynı etkiye sahip olmadığı herkesin malumudur. Bu da her meslekte olduğu gibi mesleğin inceliklerini, zarafetini bilmeyi gerekli kılar. Öğretmenlikte bu daha fazla gözlenir. Zira öğretmenin hammaddesi insandır. Ve canlı bir özellik taşır. Bu yönüyle belki en zor işi yapmaktadır öğretmen.
Başarılı öğretmenlerin muhtelif hikayeleri olduğunu görürüz. Başarılı öğretmenlerin hemen hepsinin arka planında bir kahramanın rolü vardır. Bu kimi zaman Kur’ân’ın üsve-i hasene/en güzel örnek olarak gösterdiği lider öğretmenler olarak nitelendirebileceğimiz peygamberlerdir. Kimi zaman peygamberlik öğretileriyle büyüyen yıldız şahsiyetler sahabelerdir. Hem âlim hem öğretmen şahsiyetlerdir.
Ünlü büyük filozof Platon “Öğretmenlik Tanrı mesleğidir” derken merhum Mahir İz: “Ben size çadırda bile en kaliteli eğitimi verebilirim, siz bana yeter ki kaliteli öğretmeni bulun” diyerek öğretmenin önemine dikkat çekiyor.
Günümüzde de bu aynı şekilde devam ediyor. Eğitimde kimi paradigmalar öğrenci merkezliliği öne çıkarsa da eğitimin merkezinde öğretmenin olduğu muhakkak!
Her insan gibi her öğretmen de özeldir. Özel öğretmeni özel ve/veya başarılı kılan farklı özellikler sıralanabilir. Bu noktada tecrübe paylaşımı büyük değer taşır. Hayatı yaşamada tecrübe paylaşımlarından biri olarak hatıraların da kıymeti, erbabının malumudur. Hatırda kalan iyi-kötü hatıralar sonrakiler için önemli bilgi kaynağıdır.
İşte bunlardan biri yenice mutfaktan çıktı: Öğretmenlik sanatı. Öğretmenlik ile başlayan, müdür yardımcılığı, okul müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü, üniversitede yöneticilik, STK’larda eğitim alanında yöneticilik, koordinatörlük gibi eğitimin hemen her alanında aktif yer almış değerli bir öğretmen, öğrenme ve öğretme yolculuğunu heyecanla sürdüren başarılı bir eğitimci Yıldırım Alkış’ın kaleminden çıkan eser sadece yeni başlayacak öğretmen adaylarına değil, branşı ne olursa olsun, yeni atanmış öğretmenlere, mesleğinde başarı merdivenlerini tırmanan öğretmenlere hitap ediyor. Bunun yanında mesleğinde ilerlemesine rağmen şahsi sebepler, okul idaresi öğrenci öğretmen arkadaşları veya başkaca sebeplerle heyecanını yitirmiş öğretmenler için de heyecan oluşturacak, heyecan kıvılcımını ateşleyecek tavsiyeleri ve yaşanmış hikayeleri ile bir farkındalık oluşturacağa benziyor.
Yıldırım Alkış’ın bir süredir hayata ışık tutan hatıralarını hem dijital hem kitap olarak paylaştığı kamuoyunun takdirindedir. Bu kitap öğretmenlik özelinde büyük kıymet taşıyor.
Gail Godwin’in; “İyi öğretmenliğin dörtte biri hazırlık ve dörtte üçü tiyatrodur” ifadesiyle John Steinbeck’in; “Vardığım kanaat odur ki büyük bir öğretmen, büyük bir sanatkârdır ve diğer büyük sanatkârlar gibi onlardan da az sayıda vardır. Hatta çalışma sahası insan aklı ve ruhu olduğu için öğretmenlik sanatların en büyüğü bile olabilir.” ifadesiyle vurguladığı öğretmenin sanatkârlığı Yıldırım Alkış’ın saha tecrübeleriyle kendini göstermektedir.
Alkış, ilahiyat yayınlarından çıkan öğretmenlik sanatı eserinde, öğretmenliğin meslekten ziyade bir sanat olduğunu ifade ediyor. Üstelik sanatların en kıymetlisi, en kutsalı, en sevaplısıdır.
Öğretmenlik sanatının yakıtının heyecan olduğuna dikkat çekiyor. Heyecanı olmayanın öğretmenliğinin sağlıklı yürümeyeceğini söylüyor. Öğretmenlik sanatının yüzde ellisinin heyecan, yüzde otuzunun sunum yöntemleri, yüzde yirmisinin de bilgi, plan, program, sevgi ve sağlıklı iletişim olduğunu ifade diyor.
Heyecanı olan öğretmenlerin bir şekilde diğer eksiklikleri tamamlayarak etkili, başarılı öğretmen olabileceğine işaret ediyor.
Öğretmenliğin sadece dersten ibaret olmadığını söyleyen Alkış, öğretmenin hayat boyu rolüne dikkat çekerek kitabını da; sınıf dışında, sınıfta, okulda öğretmen başlıklarına ayırmış.
“Sınıf dışında öğretmen” başlığında yazar Alkış; öğretmen, öğretmenliğin tüm zamanları kuşatan bir yaşama biçimi olduğunu bilir, kendini iyi tanır, “keşke” demez, statükocu olmaz, okur-yazar olur, mahallenin öğretmeni olur, aile ziyaretleri yapar… gibi öğretmenin eğitime sanat katabilmesini sanatçı ruhunu geliştirebilmesini sağlayacak otuz iki ilke, hikaye ve hatıraya yer vermiş.
“Okulda Öğretmen” başlığında; yirmi bir sanatkarlık eylemine yer veriyor. Okulun ve mahallin özelliğini bilmesi, mezunlarla iletişim kurması, etkili iletişim becerisine sahip olması bunlardan bazıları.
“Sınıfta Öğretmen” başlığında öğretmenin sanatkârane üretim yapabilmesi için ilham alacağı doksan hikâye, hatıra ve yetiye yer verilmektedir.
Son olarak yazar Yıldırım Alkış, daha önce bir hatırasında da yer verdiği, tasvir etmeye çalıştığı, sanatını seven öğretmeni belirgin bir örnekle anlatma gayretiyle Ârif Öğretmene yazdığı “Efendim!” başlıklı mektubu okurlarıyla paylaşıyor.
MEB danışmanı Erol Erdoğan’ın takdimiyle yazarla buluşan “Öğretmenlik sanatı” isimli kitap küçük hacmine rağmen dolu içeriği, zengin hikâyeleriyle gerek öğretmenlik yapmak için okuyan öğretmen adaylarına gerekse resmi kurumlarda ve STK’larda görev yapan öğretmenlerimize, sanat damarlarını her daim canlı tutacak bir destek olacağına inanıyorum.
Tebrikler Yıldırım hocam . Başarılarının devamını diliyorum.
Yıldırım hocam kaleminize ve yüreğinize sağlık. Bu eserinizin bahtı açık olsun. Tüm öğretmenlerimizin istifade etmesi temennisiyle….