Son günlerde bolca gördüğümüz “BOZKURT” işareti ile Türk milletinde tekrar bir uyanış başladığını ya da içimizdeki o “TÜRKLÜK” duygusunun gün yüzüne çıktığını görüyorum ve sizlere Kızılelma neydi, ne anlam ifade ediyordu, birde benim düşüncelerimle hatırlayalım istiyorum.
Kızılelma, geçmişten günümüze birçok devlet, kültür ya da dinde farklı ifadeler ve anlamlarda kullanılmış olsa da bizim için önemli bir kavramdır.
İlk defa Ergenekon destanında, Orta Asya’da Türklerin Ergenekon’dan dışarı çıkma ve kaybettikleri yurtlarını tekrar geri alma hedefi olarak görülmektedir.
Kızılelma’nın tarihini incelediğimizde; İskandinav mitolojisinde ölümsüzlüğü, İrlanda mitolojisinde öteki dünyada elma dalının bir parçası olarak tasvir edilmiş. Bununla birlikte kutsal kitaplarda (Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim) Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın yedikleri yasak meyvenin elma olduğundan bahsedilmektedir. Yine elma motifinin ayetlerde bilgi, ölümsüzlük ve günahı simgeler iken; Avrasya kültürlerinde sevgi, cinsellik, doğurganlık, yaşam, bilgi, karar, zenginlik gibi anlamlar ifade ettiği de görülmüştür. Yunan mitolojisinde de ‘Golden apple’ olarak yerini almaktadır.
Evliya Çelebi, Peçevi İbrahim Efendi, Ziya Gökalp, H. Nihal Atsız gibi edebiyat sanatçılarının eserlerine Kızılelma konu olmuştur.
Genel olarak toparlayacak olursak Kızılelma; “erişilmesi istenen ülkü, elde edilecek hedeflenen yer” olarak tanımlayabiliriz.
Bu kadar genel bilgiden sonra ise asıl anlatmak istediğime geçelim. Bizler toplu halde bir hedefe ulaşmak istiyor isek önce kendimizden başlamamız gerektiğinin farkına varmalıyız. Biraz yaşamın ilk dönemlerine vurgu yapalım. Ülkemizde belli bir konuma gelebilmek için çocukluktan itibaren sabahın erken saatlerinde kalkıyoruz, okullara gidiyoruz, bir sürü para ve emek harcıyoruz. Bunları yaparken bir öğrencinin Kızılelma’sı okuduğu okulun hakkını vererek, gerekli bütün donanıma sahip olarak, bir meslek edinme gayesi ile değil de, yapacağı meslek ile vereceği hizmet ile Türk milletine, ülkeye yararlı olmayı hedef haline getirmesi olmalıdır.
Maarifin Sesinde yazıyoruz mademki öğretmeni ele alalım. Aileden sonra çocukların en çok muhatap olduğu kişiler arasında öğretmenleri yer almaktadır. Bazı öğrenciler için öğretmeninin ağzından çıkacak bir çift söz yahut onun okuldaki davranışı, hatta artık sosyal medya sayesinde sosyal yaşamındaki davranışı bile, öğrenci için büyük hedeflere ya da hayal kırıklarına dönüşebilmektedir. Durum bu şekilde iken bir öğretmenin dersime girer çıkarım gibi bir düşüncesi olmamalıdır. Onun Kızılelma’sı arkasından bir nesil geldiğini bilerek davranması olacaktır. İletişime dayalı bir meslek olduğu için özellikle duruşuna, giyim şekline, selamlaşma şekline, itiraz etme ve ya reddetme şekli, üslubu bile öğrencinin beyninde yer edecektir. Yetişmekte olan bir geleğenin önünde “aman öğretmen de bunu yapıyorsa, benim yaptığıma kimse laf edemez” cümlesini nöronlarında dolaştırmamak için uğraşmakta bir Kızılelma’dır.
Bir mühendisin/mütehayitin ev yaparken malzemenin kalitesinden kaçması sadece o ev/binanın yıkılma tehditti, mal sahiplerinin can ve mal güvenliğinin sarsılması anlamına gelmediğini geçtiğimiz günlerde tekrar yaşadığımız 6 Şubat depremi ile görmüş olduk. Yıkılan onca yer ile birlikte işçi/memur/tarım gibi birçok çalışma hayatlarını sekteye uğrattı. O bölgeden çıkacak olan ürünler çıkamadı, ulaşması gereken yerlere ulaşamadı, bu döngü arasında kazanç sağlayan kişilerin kazancı eksik kaldı. Yani kısır döngü gibi ülkenin bir ilinde ilçesinde olan olay bile başta bölge halkı olmak üzere tüm ülkeyi etkiledi. Ülke kaynakların aktarım yönünün değişmesine sebep oldu. Oysa sadece 20 liralık tuğla yerine 10 liralık tuğla kullanmıştı değil mi? Öyle değil işte! Ülkesini düşünen, bir hedefi Kızılelma’sı olan insan yaptığı tek bir bina, tek bir iş yeri, bahçe/park olsa bile en iyisini yapmak için uğraşmalıdır.
Bir hemşire olarak sağlık sektöründe vicdanın ne kadar önemli olduğunu bilhassa belirtmek istiyorum. Ki sağlık hizmeti alan birçok insan da bunun öneminin farkındadır. Sağlık sektörü de ülkenin en maliyeti yüksek külfetli alanlarının başında gelmektedir. Yani sırf vicdan için değil bu sektörde çalışanlar da yine yaptığı işi ülkenin çıkarlarını gözeterek yapmalıdır. Verilecek bakımın kalitesi hastanın iyileşme süresini hızlandırdığı gibi hastaneden taburcu olma, o hasta için daha az malzeme kullanımı gibi giderlerin azalmasını sağlayarak gelir gider dengesini de düzenlemektedir. Sadece bakımın kalitesi de yeterli olmuyor burada hastaneye alınacak olan malzemelerin kaliteli olması da yine yapılacak olan işlemlerde daha az malzeme kullanımı ve hastanın ameliyattan daha hızlı çıkması, servisten daha hızlı taburcu olmasını etkilemektedir. Durum böyle iken Kızılelma düşüncesini benimsemek burada yine büyük önem arz etmektir.
Günlük yaşamda Filistin için boykot çağrılarını duymuş ya da görmüşsünüzdür. İsrail’in bu kadar büyümesinde, ülkemizde birçok yapıda yer almasına, birçok insanın istihdamına ev sahipliği yapmasının sebeplerini düşünüp çokça dersler çıkarmalıyız.
*Her gün yaptığınız alışverişlerde hiç aldığınız ürünün “Türk malı” olmasına dikkat ediyor muydunuz?
*Yabancı millete kazanç sağlayana kadar benim param benim ülkemde kalsın dediniz mi? Benim çiftçim kazansın dediniz mi?
*Sırf daha fazla verim veriyor diye Ata tohumlarını değiştirmediniz mi?
*Bir benle ne olacak diye vicdanımızı hafifleterek birer birer ülkenin değerlerinden, özlerinden vazgeçilmedi mi?
Söylemek istediğim şu aslında; ülkemizin güçlü olmasını istemek, sadece bizi yönetenler ile olmuyor. Birincisi onları da seçen bizleriz! İkincisi bir çocuğun yetişmesinden, bir ağacın yetişmesinden, üretimden ve tüketimden birçok alanda, her bir kişinin bile etkisi var. Kelebek etkisini duydunuz mu? Kelebek etkisi bir sistemin başlangıç verilerindeki küçücük bir değişikliğin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. O kelebek her birimiziz. Kızılelma’yı düşünmeliyiz, ülkemizi düşünmeliyiz, çocuklarımızı düşünmeliyiz. Düşünmeli ve ona göre yaşamalıyız!
Kanuni’nin de dediği gibi “KIZILELMA DA BULUŞURUZ” …