Zehirle pişmiş aşı yeme yahut bir ömrü Hakk’a adama. Bu yapıldığında Hak, nice acılardan tatlılar var eder. Çıkarsın erik ağacına, Yunus gibi, anda yersin üzümü. İşte Fatih, bu acıya taliplerden biri. Görelim bakalım ne diyor?
“İmtisal-i cahid-ü fillahtır niyetim,
Din-i İslamîn mücerred gayretidir gayretim.
Ey Mehemmed (sav), mucizat-ı Ahmed-i Muhtar ile,
Umaram galib ola a’da’yı dine devletim.”
Fatih’ten sonra nelerin tecelli ettiğini biliyoruz. Sen, Fatih olursan Hak acıları bal eyler. Üstad gençliği Fatihler, Alpaslanlar, Yavuzlar olmaya çağırır. Bu hazırlığın ilk adımı kendini temizlemedir. Necip Fazıl’ın böyle bir ameliyeden neyi kastettiği ve neyi beklediği önemli.
Temizlenme-Arınma
Şüphesiz her görev bir ön hazırlığa, hazırlanma safhasına ihtiyaç duyar. Şöyle de ifade edilebilir: Bütün görevler ciddi bir hazırlık safhasından sonra icra edilir. Gençler çok zor bir meşguliyeti yükleneceklerdir. Üstad’ın ifadesiyle “kutsal emaneti” “dava”yı yeniden ikame etmek üzere aksiyona geçeceklerdir. Bu, bir dünyaya karşı, kirli oyunlara, hilelere, nice ihanetlere karşı zorlu bir mücadele demektir. Kendisi, “ciğerinden kan çekerek” bir ömür boyu böyle bir mücadele vermiş bir “delidivane”dir. Bu yüzden meselenin “toz kanatlı kelebeğin sırtına” kaf dağını yüklemek olduğunu bilir. Öyleyse bunu yüklenecek yiğitler iç ve dış dünyaları ile kendilerini tam manasıyla hazır hissetmeli, birer aksiyon eri oldukları şuurunu taşımalılar. Bu yüzden Üstad gençlerin kendilerini temizlemede mahir olmaları gereğini vurgular. Mahir olmalılar, çünkü onlar hangi mihraklardan hangi zehrin atıldığını bilmeliler. Bu da yeterli değil bütün bunların nasıl sökülüp atılacağını, hangi zehire hangi panzehirin geldiğini de bilmeliler. O, bu tür mihrakları sıralayarak gençlere yol gösterme, kılavuzluk etme görevini de ihmal etmez. Böylece gençler;
- Komik üniversiteden
- Hokkabaz profesörden,
- Yalancı kitaplardan,
- Kanalizasyon akan sokaklardan
- Fuhuş albümü gazetelerden
- Şaşkına dönmüş ailelerden ve daha nelerden nelerden, hem korunmalı hem de aldığı etkilerden temizlenmeli.
Haliyle bu hazırlık safhası böyle bir temizlenme yanında kendini korumayı, atılan zehirlerin yerini dava ahlakı ve ideali ile, şeriatle doldurmayı da ihtiva eder. Hakikat’e yürümeyi, Allah ve Resulü’nden hareketle Hakikat’e yürüme olarak görür. Arınmadan maksat tertemiz bir gönül, ruh, zihin var edebilmektir. Vu tüm bu duyarlı bölgelerimizi sıkı sıkı kontrol edebilmek, koruyabilmektir. Nefsimizin, insani zaaflarımızın, düşman güçlerin, tuzakların vs. bu hassas dünyamızı, manevi dokumuzu bulandırmalarına fırsat vermemek, kapılar açmamaktır. Ancak arı-duru bir kalple, gönülle Hakikat’e varabilir. Hakikat adına mücadele edebilir. Bu yüzden Mevlana, Gazali gibi mutasavvıflar insanı, onun da gönül dünyasını merekeze alırlar. İnsanın yüce insana, kemalata ulaşması, arınmaya, yaratılış amacını da bilmeye, Allah’ı bilmeye endekslidir. Temel amaç budur. İnsan bunun için yaratılmıştır. Bu yolda olması, menzile ulaşması arındığı ölçüdedir. Mevlana, “yaratılış tertemiz ve can suyuyla doldurulmuştur. Ancak nefsimiz, meşgalelerimiz, dış dünyamız çeldiricileriyle suyumuzu bulandırır, karartır. Hakk’ın bu aynada tecellisine mani olur” der. Ona ne zaman arınma sağlanır, arı-duru bir gönül, zihin var edilir, maksat hasıl olur ve gönül dünyamızda Arş ve Kürs, resim ve Ressam dahi tecelli eder (N. Tozlu, Eğitimden Felsefeye 1, Bayburt, 2016, 508-511).
Genç böyle bir istifaya ulaşabilirse yüklenemeyeceği yük, başaramayacağı görev olamaz. Temelde beklenen gençte bu. Günümüzün en zorlu sınavı zamanladır. Bunun için be denli arınmış, derinleşmiş olmalı.
Bunlar muhafaza edildiğinde doğru da güzel de iyi derecede yakalanmış olacaktır. Geriye kılı kırk yararcasına ince düşünüp davayı olay ve harekete, zaman ve mekana nakşetmek kalır. Bu da planlı, programlı, hedefli, kararlı bir çalışma ve gereğinde cesurca meydan yerine inmekle mümkün olacaktır. Necip Fazıl bütün bunlardan sonra başarının mukadder olduğunu düşünür. Hatta Demokrat Parti hareketinin başarısızlığını böyle bir temizlenme, arınma ve hazırlık safhasından geçmemiş olmaya bağlar. Arınmış bir gönüle, ruha en çok yakışan aşk ve vecddir. Üstad bu özelliği tebcil eder, ulular, üzerinde ısrarla durur. Necip Fazıl gençlerin edinmeleri gereken pek çok özellikten bahseder. Bence “Aşk ve Vecd” bu özelliklerin pek çoğunu ihtiva eder. Mesela çile, ıstırap, sabır, ideal vs. Haliyle bunlar tek bir başlık halinde ele alınacaktır.