PROF. DR. İSMAİL AYDOĞAN
Değişik kesimler tarafından Türkü üzerine yapılan tartışmalar devam ediyor. Tartışmalarda Türkünün dinlenilmediği, özellikle gençlerin Türkü, hatta sanat müziği bile dinlemediği, onların daha çok pop müzik dinlediği; çağın pop müzik çağı olması hasebiyle gençlerin Türk popu dinlediği, bunu da şehirleşen Türkiye’nin doğal sonucu olduğu belirtiliyor.
Gerçekten böyle midir? Bu ülkede Türkü dinlenilmiyor mu? Özellikle gençler Türkü ya da sanat müziği dinlemiyor mu? Bu, şehirleşmenin bir neticesi midir?
Gençlerin Türkü ya da sanat müziği dinlemediği doğrudur. Genel olarak Türkünün de dinlenmediği doğrudur. Evet, Türkü ya da sanat müziği 40’lı ve daha büyük yaşlarda olanların dinlediği bir müziktir. Bu da doğrudur. Ancak bunun şehirleşmenin doğal sonucu olarak görmek yahut çağın özelliği olarak anlamak, buradan da gençlerin dinlediği pop müziğin normal olduğunu anlamaya çalışmak doğru değildir.
Bir kere suyun üzerindeki kirlere bakarak su kirlidir diyebiliriz ama suyun neden kirli olduğunu anlayamayız. Suyun üzerindeki kirin nedeni için, o kirliliğin kaynağını bulmak zorundasınız. Yani yüzeysel bir bakış açısıyla artık bu çağ böyle diyerek geçiştiremezsiniz. Bunun böyle olmasının, yani, Türkünün ve sanat müziğinin dinlenilmemesinin nedenleri var. Bunu ortaya koymak durumundayız.
Her şeyden önce Türkiye’nin musiki serüveni batılılaşma serüveninden ayrı düşünülemez. Modern, çağdaş yani batılı bir Türk devleti ve Türk halkı yaratmak amacı etrafında yapılanlar, Türkiye’nin Osmanlı kültüründen kopmasını hedefledi.
Osmanlı’dan kastedilen ise İslam’dı. Kültür ve sanatı Batılılaştırmak için yapılan “Musiki İnkılabı”, Türk müziklerini yani alaturka musikiyi ortadan kaldırmak için yapılmıştı. Dönemin okullarında batı müziği esaslarına göre ders programları hazırlandı. Yine dönemin gazeteleri, dergileri, radyo yayınları ve halkevleri Türk toplumunu Batı çalgılarına özendirmek için propaganda aracı olarak kullanıldı.
Bir yandan Batı müziği çalgıları ve müziği özendirilmeye ve yaygınlaştırılmaya çalışılırken diğer yandan klasik Türk mûsikîsi ve icrasında kullanılan çalgılar gözden düşürüldü. Hatta bu enstrümanlar Osmanlı kültürünün ve geri kalmışlığın sembolü olarak gösterilmeye çalışıldı.
İlerleyen yıllarda müzikte batılılaşma gayretleri artarak devam etti. Yaşadığımız ülkede, daha düne kadar (15-20 yıl önce), Neşet Ertaş dinlemek neredeyse “gelişmemişliğin” göstergesi sayılıyordu.
Televizyon ve radyolarda pop müzik öne çıkarıldı, oturduğunuz kafede, kitapçıda, otobüste hep bu müziğin çalması alenen ya da zımnen desteklendi. Bu liberal dayatma halen de devam etmektedir.
Müzik yayını yapan tv’lerin çoğu, radyoların çoğunluğu pop müzik çalıyor. Tüm bu dayatmalar sonucunda gençler pop müziği dinler hale geldi. Yani kendiliğinden oluşmadı bu zevk, oluşturuldu.
Bugün Anadolu türküsü dinlenmiyorsa, sanat müziği duyulmuyorsa, mırıldamıyorsa dudaklar bu şarkıları, bu konuda bir çaba sarf edilmediğindendir. Bu konuda çaba sarf etmeden, zaman değişti, böyle olur bu zamanda işler deyip, savsaklanırsa olacak olan budur.
Müzik konusunda ekilmedi çiçekler bu toprağa (gençlere), atılmadı bu toprağa tohum. Sadece dikenleri yolarak bahçeyi güzelleştiremezsiniz, güzel çiçekler de ekmelisiniz. Bu nedenle eğitim sisteminde müzik konusunda Anadolu inkılabı yapılmalıdır.
Müzik ve sanat olmadan bağımsızlık da olmaz, kimlik de olmaz. Devletin ilgili organları, RTÜK, dizi ve film yapımcıları elbirliğiyle bu tohumu ekmelidir.
O zaman şimdi pop dinleyen gençlerin Türkülerin eğiten yüzüyle karşılaşmasını göreceğiz, sanat müziği dinleyerek ruhlarını derinleştirdiklerine şahit olacağız.