4 Temmuz 1776’da yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi’yle Büyük Britanya Krallığı’ndan ayrılarak bağımsızlığına kavuşan Amerika Birleşik Devletleri (Amerika ya da Birleşik Devletler), nüfus ve toplam alan yüzölçümü bakımlarından dünyanın üçüncü büyük ülkesidir.
Yaklaşık iki buçuk yüz yıllık bir geçmişe sahip olan ülkenin konumlandığı coğrafya, 15. yüzyıldan itibaren (tarihte coğrafi keşifler ve Amerika’nın keşfi olarak adlandırılsa da) İspanyolların, Portekizlilerin, İngilizlerin, Fransızların, Almanların, Hollandalıların, Belçikalıların, İrlandalıların vd. Avrupalıların işgal ve istilasına uğramış; bu işgal ve istila sırasında Avrupa’nın sömürgeci yüzüyle tanışan yerli halklar, kültür ve medeniyetleriyle birlikte yok edilerek doğal zenginlikler yağmalanmıştır.
Süreç içerisinde oluşturulan kendine özgü uygarlıkla tarih sahnesindeki yerini alan Amerika Birleşik Devletleri; tarım ve hayvancılığın yanında bilim, film, sanayi, teknoloji, ekonomi alanları ile askeri ve uluslararası politikalar başta, pek çok konuda dünyanın söz sahibi ülkelerinden olmuştur.
İlginç bir demografik yapısı olan ülkenin etnik durumuna bakıldığında çoğunluğu beyazlardan (İngiliz, Fransız, Alman vd. Avrupalılar) olmak üzere nüfus; siyahlardan (Afrikalılardan), Hispanik ve Latino Amerikalılardan (İspanyol, Portekiz, Brezilya…), Asyalılardan, Orta Doğululardan, Pasifiklilerden, melezlerden, yerlilerden ve diğer etnik yapılardan oluşmaktadır.
Farklı milletlere mensup insanların yaşadığı ülkede başta Avrupa ülkeleri olmak üzere İskandinav, Asya, Afrika, Güney Amerika, Uzak Doğu ve Orta Doğu ülkelerinden (neredeyse dünyadaki tüm ülkeler ve milletlerden) insanlar yaşamaktadır.
Resmi işlerde İncil üzerine yemin, “Tanrı, Amerika’yı korusun” diye dua edilen ülkede nüfusun yarıdan fazlası (%65) Hristiyan’dır. Çoğunluk Protestan olmak üzere Katolik ve diğer mezheplere mensuptur ki bu mezheplerinin sayısı yirmiden fazladır. Bunun yanında nüfusun %30’u kendini bir dine mensup görmemektedir. Geri kalan %5’lik dilimde ise Yahudiler (%2), Müslümanlar (%1), Budistler (%1) ve diğer dinlerin (%1) mensupları yer almaktadır.
Ülke nüfusunun %20’si evinde farkı bir dil kullansa da ülke genelinde çoğunlukla -resmi dil olmamasına rağmen- İngilizce (Amerikan İngilizcesi) konuşulmakta ve resmi işlemlerde kullanılmaktadır. Bunun yanında İspanyolca, Çince, Korece, Japonca, Tagalogca (Filipinler’de konuşulan dil), Vietnamca, Arapça, Fransızca, Almanca, Rusça, Portekizce, İtalyanca, Yunanca, İbranice başta olmak üzere pek çok dünya dili konuşulmaktadır.
Kendini “özgürlük ve demokrasinin beşiği” olarak tanımlayan Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayan insan topluluklarının hemen hemen hepsi farklı tarihi geçmişe ve farklı kültürlere sahiptir.
Elli eyalet ve bir federal bölgeden oluşan; etnik köken, milliyet, din ve dil bakımlarından bu kadar farklı yapıya sahip olan ülkede her birey bir şekilde “Büyük Amerika”paydasında buluşturulmuştur.
Sloganı “In God We Trust” (Tanrı’ya Güveniriz) olan ve bu kadar farklılığı bir arada barındırma başarısı gösteren ülke, ilginçtir ki başta Müslüman ülkeler olmak üzere dünya ölçeğindeki diğer ülkelerin pek çoğunda etnik köken, milliyet, din, dil, coğrafya, kültür, ideolojik görüş bakımlarından tefrika/ikilik çıkarma konusunda da oldukça başarılıdır.
Etnik köken, milliyet, din, dil, tarih ve kültür bakımlarından bu kadar demografik farklılığa rağmen kolu dünyanın her tarafına uzanan, her taşın altından çıkabilen, oluşturduğu ileri karakollar ve çıkar grupları sayesinde ülkeler/devletler üzerinde her konuda etkili olan Amerika Birleşik Devletlerinin bu durumu -özellikle- Müslüman ülkeler ve toplumlar tarafından çok iyi etüt edilmelidir. Çünkü Amerika ve benzeri ülkelerin şerrinden korunmak için özellikle Müslümanların bu konuda bilinçlenmesine, bilinçlendirilmesine ihtiyaç vardır.
Aynı etnik kökene sahip olan, aynı etnik kökene sahip olmasa da aynı inanç, tarih, kültür ve coğrafyaya mensup toplumlar -hatta aynı dil, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insanlar- arasında etnik köken, milliyet, din, ideolojik görüş ve düşünce tabanlı çeşitli çatışmaların yaşanıyor olması oldukça acı bir durumdur.
Bilhassa vatandaşları hangi etnik kökene ve ideolojiye sahip olursa olsun ‘Vahdet dini İslam’a mensup olma iddiasındaki Müslümanların, ülkelerin ve toplumların çeşitli farklılıkları bahane ederek ayak oyunları ve entrikalarla sığ sularda, balık değil birbirlerini avlamaya çalışmayı bırakıp bu kadar farklılığı bir arada bulundurduğu hâlde süper güç olabilen, kolu dünyanın her tarafına uzanan, her taşın altından çıkabilen, oluşturduğu ileri karakollar ve çıkar grupları sayesinde ülkeler/devletler üzerinde hemen hemen her konuda etkili olabilen Amerika’nın bu durumundan dersler çıkarması gerekmektedir.
Mustafa USLU
Muhteşem
Aynen katılıyorum. Mevcut durum bizi mahvediyor, vahdeti değil tefrikayı besliyor.
Evet aynen öyle çok güzel bir yazı
Mustafa Uslu ustadimi tebrik ediyorum. Mustafa Yalcin hocama da tesekkur ediyorum.
Bizim bkyle dusunurlerimizin varligindan haberdar ettigi icin.
Bundan sonra maarifin sesini tskip etmeye calisacagim inseallah.
saygilarimla.