Terzikarı lakabıyla maruf Durdane nine -ki annemin anneannesi olur- annemin Kemal dayısının evinde kalırdı. Biz de dayı derdik ve çok hoşçaydık. Öyle ya bayramlarda gıcır kâğıt para veren tek dayıydı çünkü. Bahçeli, tek katlı, duvarları kerpiç, tavanı çam ve kamalak mertekleriyle örtülü mütevazı bir evdi. Bahçe tarafına uzatma yaptıkları yerin tavanı ise kavak merteklerle örülüydü. Nedense bana sıcak gelirdi bu ev. Hele bir de tek kişinin zor kaldıracağı, eski tüplü televizyonlar kadar büyüklükte bir radyoları vardı ki misafir odasının başköşesinde durur, üzeri dantelayla örtülür ve ekseri sanat müziği veya klasik müzikler çalardı. Bizim de tıngır mıngır fısıldayan bir radyomuz vardı ama onun kadar büyük ve heybetli değildi. Bundan sebep mi bilmem, bizim radyo genelde Çukurova Radyosunu çekerdi ve halk müziği çalardı.
Terzikarı, hep usta bir mimar gibi tütün saran, sardığı sigaraları istifleyen ve sonra da çok ciddi ve bir o kadar da karizma bir duruşla sigarasını tüttüren kocakarı olarak hatırımda yer etmiş. Hatta dilini küllük olarak kullanır ve sigaranın külünü diline dökerek yerdi. İmam hatip lisesine yeni başlamıştım, bana bir keresinde Yasin suresi okuttu, yüzüme bir şey demedi ama sonradan duydum ki pek de beğenmemiş.
Bu evin bana sıcak gelmesinin başka sebepleri de vardı, bir ziyaretimde Kemal dayımın hanımı Zöhre ablam cebime çekirdeksiz üzüm koymuştu, ilk defa yiyordum ve tatlı gelmesinden mülhem olsa gerek; ‘cennetteki üzümler böyle bir şey olsa gerek’ diye mırıldanmıştım.
Terzikarı ninemiz çok yaşadı; ama afiyetle yaşadı denemez, ben onu neredeyse hiç ayakta görmedim. Çoğunlukla döşeğinin içinde oturur ya sigara sarardı ya da içerdi. Allah rahmet etsin.
Uzmanlar diyorlar ki; “Çocuklar duyduklarını değil gördüklerini taklit ederler.” Tam da öyle olmuş ki anneannem de sigara içerdi rahmetli. Hem sigarayı devraldı hem de ‘terzikarı’ lakabını. Yeni yetmeler evvelki terzikarıyı pek bilmezler. Terzikarı deyince Göksun ahalisi anneannem Pakize’yi bilir.
Sigara içen anne ve babaların, çoğunlukla çocukları da sigara içiyor. Nasihatler kâr etmiyor.
Anneannem sigara tiryakisi olduğu kadar aynı zamanda çay tiryakisi idi. Baba evinde, adet olduğu veçhile çoğu zaman sabahları çorba olurdu. Çok nadirattan kahvaltıda çay olurdu. Köyde gelenek böyleydi velhâsıl. Anneannemlerde kahvaltıda çay, öğleden sonra çay, ikindileyin çay, akşamına çay; neredeyse günde beş kere çay demlenirdi. Çay sigarasız, sigara çaysız düşünülmezdi. Rahmetli arada bir şeyler yer miydi pek hatırlamam ama sanırım günde yirmi kadar sigara içerdi. Tütünü itina ile sarardı, sigaraları hem ince hem de kısa olurdu. Estetiğe önem verirdi. Geceleri, raylar üzerinde seyreden marşandiz treni gibi tekleyen ve bitmek bilmeyen öksürük krizleri olurdu. Vefatına yakın otuz kilo kadar kalmıştı ve kemik erimesinden olsa gerek iki büklüm olmuştu.
Anneannemin ailesi Ahlat’tan geldikleri için muhacir diye tanınırdı. Sülâlede ise anneannemin lakabı “İsmet İnönü” idi. Güya onun gibi zeki olduğundan sebepmiş! O dönemde özel ajandası olan, not tutan, önemli tarihleri ajandasına kaydeden belki de tek kişiydi. Bu huyun seyri geç de olsa bana da uğramış hamdolsun. Dedemi erken yaşta kaybedince evin hem erkeği hem de kadını olmuştu.
Anneannemin sigarasına anlam veremezdim, akıllı bir kadın nasıl sigara içer derdim; ama anlam veremediğim başka hasletleri de vardı. Bizim evde Teksas, Tommiks, Zagor, Kızılmaske, Red-Kid okumak yasak; saz çalmak, tavla oynamak günahtı ve fakat anneannemlerde bunların hepsi serbestti. Biz de hemen her gün, anneannemlere gitmenin bahanelerini arardık. Bazı davranışlarının hikmetini yıllar sonra çözebilmiştim. Sokaktaki tehlikeleri bildiği için olsa gerek “Çocuklar evde gözümün önünde olsunlar; ama rahat olsunlar” taktiği de olabilir. Geçmişlerin hâl ve hikmeti, rahmet olsun…
Dayılarımın üçü de sigara içti; annem on altı yaşında evlenmese belki o da içerdi. Aman devlet baba duymasın aramızda kalsın, seksen beş yaşındaki babamı hapse atabilirler! O günlerde birileri çıkıp; “Öyle bir zaman gelecek on üç yaşında oynaşmak, arkadaşlarıyla birlikte olmak serbest olacak; ama on altı yaşında evlenmek suç olacakmış.” deseler kimse inanmazdı ya… Anam da bu cümleye ayak olsun, derdi ki; “Yaşa ki neler göresin.”
Nuh dayım, sigaranın tahribatıyla yanardağdan kükürt çıkaran işçiler misali ciğerleri çürüdü ve elli beş yaşında vefat etti. Sigara tüccarlarını sevindirdi ama ya sevdiklerini…
Bu yazıyı yazmaktan muradım, ailemin sigara içenlerini ve içmeyenlerini anmak değil. Sigaranın dinen helâlliği ya da haramlığı hiç değil. Onu diyanet işleri reisine sormalı. Sigaranın insan sağlığına zararlarını, sigara içenlerin sağlıklı yaşam standartlarının yarıya düştüğünü, erken ölümlerini filanda yazmayacağım.
Hâlâ yazıyla beraberseniz ve hâlâ onu okumaktaysanız; asıl ana fikri sona sırladım: “Sabredenlere selâm olsun.”
Kız öğrencilerimden evlilik konusunda bizimle istişare edenler oluyor. Onlara diyorum ki, “Hiçbir şart koşmayın, hiçbir şartı da kabul etmeyin. Sigara içenlerle de asla görüşmeyin.” Noktadan noktaya nokta.
Çok mu sert oldu dersiniz, yumuşatayım. Sigara sadece sigara değildir. Sigara içen kardeşlerimizin bedenlerine ve hayatlarına tasarruf etme (yönetme) problemlerinin olduğunu düşünüyorum. Asla kınamam yok. Alışkanlıklardan kurtulmanın kolay olmadığını da biliyorum.
Sigara alışkanlığından vazgeçemeyenler başka alışkanlıklardan da vazgeçmekte ve disipline olmakta zorlanacaktır. Olaylara bakışları, sigara içmeyenlere oranla daha esnek oluyor ve tabi biraz da ehli keyif…
Müzik, resim ve şiir gibi güzel sanatlara karşı ilgili olmaları artı bir şey tabi. Ayrıca sigara içenlerin birbirleriyle daha sağlıklı iletişim kurdukları da kesin; ama bu birlikteliklerin ne kadarı pozitif ne kadarı negatif tartışılır.
Bazı sigara tiryakilerinin ramazan aylarında kendilerini kamufle edememesi ise oruç tutan tiryakileri de zan altında bırakıyor. Sanki alenen oruç yiyenler hep sigara tiryakileri gibi bir zehaba neden oluyor. Oruçlu sigara tiryakisi kardeşlerime selam olsun, Rabbim onları bu illetten bir an evvel kurtarsın. Zannımca Allah niyet ve gayret edenlere yardım ediyor, hem de çok yardım ediyor.
“İyi baba” ve “iyi eş” olmaları hususundaki endişelerimi saklı tutarak, sigara mahkûmu kardeşlerimi kızdırmadan ve dahi kurtuluşlarına da dua ederek hakikatin önünden çekiliyorum, vesselam…
Yıldırım ALKIŞ
Ne deseniz haklısınız Allah kurtarsın içenleri
aleyküm selam ve rahmetullahi ve beraketuh
değerli hocam aileden içmeyenlerdeniz
örneklik başkaymış!
Sigara haram daha ötesi boş