Kütahya, Osmanlı’nın kuruluş bölgelerinden olan günümüzdeki Domaniç’i içinde barındırması yönüyle kuruluşun; zaferle taçlandırılan Büyük Taarruz’un önemli noktalarından birisi olan Dumlupınar’ı içinde barındırması yönüyle de kurtuluşun şehridir.
Kütahya, uzun yıllar boyunca Osmanlı’nın önemli kültür ve sanat merkezleri içerisinde yer almış ve bu birikimini asırlar boyunca aktaragelmiş bir şehirdir. Germiyanoğlu Beyliği’nin merkezi olan Kütahya, Osmanlı’ya kendi isteğiyle katılmış bir beylik olarak Osmanlı’nın Anadolu siyasal birliğini sağlamasındaki öncü rolüyle takdire şayan bir örneklik sergilemiştir.
Kurtuluş Savaşı yıllarında 1921-1922 arasında yaklaşık 1 yıl süreyle işgal altında kalan Kütahya, Büyük Taarruz’un zafere ulaştığı gün olan 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Cumhuriyet’in ilanının hemen öncesinde 8 Ekim 1923’den beri il olan Kütahya; gelenek, görenek, sanat, zanaat, musiki, resim vs. birçok yönden geçmişten geleceğe köprü vazifesi görmeye devam etmektedir.
Seyâhatnâmelerin Gelenekteki Yeri
Seyâhatnâmeler, özellikle halk bilimi ve tarih araştırmalarında önemli başvuru kaynaklarındandır. Bu türdeki eserler; konu edindikleri mekânları ve coğrafyayı olduğu gibi ve tüm özellikleriyle anlatması yönüyle tarihe, kültüre, sosyal hayata ve daha birçok özelliğe ışık tutar.
Seyâhatnâmelerde gezilen ve görülen yerler, hemen her özelliğiyle aktarılır. Seyâhatnâme okuyucusu, hemen her şeyi betimleyerek karşısında bulur. Bir diğer yönden seyâhatnâmeler, gezi türü içinde değerlendirilebilecek eserler olmasının yanı sıra yazarının hatıra eseri olarak da değerlendirilebilir.
Seyâhatnâme Yazarı Evliyâ Çelebi
Evliyâ Çelebi, 17. yüzyılda Osmanlı’da yaşamış ünlü bir seyyah, tarihçi, halk bilimci, ressam, dil bilimci, haritacı, mimar, savaşçı, sanatçı vs. yönleriyle önemli bir kimsedir. Birçok kaynakta 1611-1685 yılları arasında yaşadığı belirtilmektedir.
Evliyâ Çelebi, 10 ciltten oluşan Seyâhatnâme adlı eserini, bazı kaynaklara göre hayatının 40 yılı aşkın süresince; bazı kaynaklara göreyse 51 yılı süresince ortaya koymak için uğraşmıştır. Osmanlı’nın hemen her yerini ve diğer bazı memleketleri dolaşarak ortaya koyduğu Seyâhatnâmesi, tüm dünya tarafından takdir gören ve yararlanılan önemli bir kaynaktır.
1611 yılında İstanbul’da doğduğu kabul edilen Evliyâ Çelebi, her ne kadar İstanbul’da doğmuş olsa da Kütahya şehri ile özdeşleşmiştir. Çünkü aslen Kütahyalıdır. Ailesi, kendisi doğmadan önce Kütahya’dan İstanbul’a göç etmiştir. Bu bilgi, Evliyâ Çelebi’nin kendisi, ailesi ve akrabaları hakkında aktardığı bilgilerde mevcuttur. Yine Evliyâ Çelebi, aile soyunun Türkistan’a ve Ahmet Yesevî’ye dayandığını; kendinden çok önceleri yaşamış atalarının Buharalı olduğunu belirtir.
Evliyâ Çelebi, 10. ciltlik Seyâhatnâmesi’ni kaleme almaya başlamadan önce rüyasında Peygamber Efendimizi görür ve “Şefâat yâ Resûlallah” diyeceğine heyecanla “Seyahat yâ Resûlallah” der ve hayatından yarım asır ayıracağı eseri için birçok coğrafyayı dolaşmaya başlar. Bunun yanı sıra şunu da belirtmek gerekir ki Evliyâ Çelebi aynı zamanda babasından da öğüt ve izin alarak ömrünü hasredeceği eserini yazmaya koyulur. Babası Derviş Mehmed Zıllî Efendi, payitahtta sarayın kuyumcubaşısı olarak görev yapar. Kanûnî Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmed ve I. Ahmed’in hizmetlerinde bulunur. Evliyâ Çelebi, babasından habersiz İstanbul dışına gerçekleştirdiği ilk gezisini Bursa’ya yapar. Bursa’dan İstanbul’a dönüşünde babası tarafından hoşça karşılanır. Derviş Mehmed Zıllî Efendi, oğlu Evliyâ Çelebi’ye çok uzun yıllar sürecek gezilerine başlamadan önce şu sözlerle öğütlerde bulunarak ona izin verir:
“Oğul, âdem yohsul olur, besmelesiz ta’am yime; iyi adın keme takma; komadığın yere el uzatma; da’vetsiz bir yere varma; senden ulular önünde gitme, rızâ lokmasına kanâ’at eyle, Seyâhatnâme namıyla bir tomar te’lif eyle.…
Sormağa ey yâr, eyleme gel âr
Anla ne kim var, ilm-i tamâmı
Farsiyi bilgil, ehlini bulgıl
Afsâh-ı nâs ol, Arb u Acamı
Vakt-i namâz et, Hakka niyâz et
Hâlıkı yâd et, gözle imâmı
Bildiğin öğret, dersini fikr et
Eyleme hiç red, hâs u avâmı
İlme harîs ol, şuğle enîs ol
Ehl-i celîs ol, görme melâli
Damla ve damla, göl olur anla,
Sözümü dinle, temm ü kelâmı
Avrupa Konseyi, 2011’de Evliyâ Çelebi’yi “21. yüzyılda insanlığa yön veren en önemli 20 kişiden biri” olarak ilan etmişti. UNESCO ise, doğumunun 400. yılı olan 2011 yılını “Evliyâ Çelebi Yılı” olarak ilan etmişti. Bu bilgiler ışığında Evliyâ Çelebi, sadece Türk toplumunun değil; tüm dünyanın değer verdiği ve özellikle Seyâhatnâme isimli eseriyle önemsenen bir insan olarak görülmektedir.
Evliyâ Çelebi’nin Kütahya’sı
Kütahya, tarih boyunca Evliyâ Çelebi gibi büyük şahsiyetleri bağrından çıkarmış bir şehirdir. Osmanlı döneminde Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi konumunda bulunan Kütahya Sancağı; kuzeydoğuda Trabzon’a, doğuda Sivas’a, güneydoğuda Karaman’a, batı ve güneyde Ege ve Akdeniz’e kadar uzanan bölgenin merkezi durumundadır. Mısır, Bağdat ve Budin vezirliklerinden sonra kendisinden üst bir vezirlik bulunmamaktadır.
Evliyâ Çelebi, Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olan Kütahya’ya bağlı toplam 14 sancağın olduğundan bahseder. Bunlar: merkez Kütahya Sancağı, Saruhan, Aydın, Kastamonu, Bursa, Bolu, Menteşe, Ankara, Karahisar, Teke, Çankırı, Hamid, Sultanönü ve Karesi sancaklarından müteşekkildir.
Kütahya, özellikle 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın kültürüne, ekonomisine, sanatına vs. önemli ölçüde etki etmiş bir şehirdir. Dîvân Edebiyatının önemli şahsiyetlerinden olan Hekim Sinan’ın (mahlasıyla Şeyhî’nin) türbesi, Kütahya-Tavşanlı yolu üzerinde merkeze bağlı Bölücek mevkiinde bulunmaktadır. Dîvân Edebiyatının önemli hiciv eserlerinden Hâr-nâme’nin yazarı ve aynı zamanda Kütahyalı olan Şeyhî, hekimlik de yapmıştır.
Kanûnî Sultan Süleyman’ın evlatlarından Bayezid ve Selim, şehzâdelik dönemlerinde Kütahya’ya sancak beyi olarak görevlendirilmişlerdir. Her iki şehzâde de edebiyata düşkün olduğundan gittikleri yerlere, yanlarında her zaman şairleri de götürmüş ve böylelikle buralarda sanat ve edebiyat ile alakalı işler gelişim göstermiştir. Germiyanoğlu Beyliği döneminden beri Kütahya’da süregelen sanatın ve edebiyatın el üstünde tutulması, Osmanlı döneminde ve özellikle de bu iki şehzâde döneminde daha yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Şehzâdelik döneminden sonra Osmanlı tahtına geçen II. Selim, Osmanlı tahtına yaklaşık 5 yıl Kütahya’da şehzâdelik yaptıktan sonra Kütahya’dan çıkarak oturmuştur.
Evliyâ Çelebi, Germiyanoğlu Beyliği’nden getirdiği kültürü ve daha sonrasında Osmanlı döneminde el üstünde tutulan bir yer olması nedeniyle Kütahya halkının saray terbiyesine sahip asil insanlar olduğunu belirtir. Kütahya halkının saz, söz, şiir ve ilim ehli olduğunu; ulemasının ve şuarâsının çok olduğunu; zevk ve sefaya düşkün olduklarından gam ve kederden uzak olduğunu aktarır.
10 ciltlik eserinin muhtelif kısımlarında ve daha çok da 9. cildinde Kütahya’dan ayrıntılarıyla bahseden Evliyâ Çelebi, “Kütâhiyyenün mahbûb ve mahbûbesine nihayet yokdur. Onların hakkında kasâid, penç beyit ve şehrengizler etmişlerdir.” diyerek Kütahya’yı över.
Kütahya, geçmişte olduğu gibi günümüzde de çinicilik geleneğini yansıtan ve yaşatan bir şehirdir. Bunun yanı sıra aktif termal kaplıca turizmiyle bilinen bir kenttir. Eğitime desteğin gün geçerek arttığı şehirde, 1992 yılında kurulan Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ve 2018 yılında kurulan Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi olmak üzere 2 devlet üniversitesi bulunmaktadır.
Kütahya, her zaman yetiştirdiği önemli şahsiyetlerle adını duyurmuş ve literatürde ilklerle yer edinmiştir. Söz gelimi, Ahilik kültürü ve ahîleri, anne tarafından Mevlâna Celâleddin’in, baba tarafından Germiyanoğlu Süleyman Bey’in soyundan gelen ve Konya Mevlânâ âsitânesinden sonra ilk kurulan mevlevihane kabul edilen Kütahya mevlevihanesinin ilk postnişini Celaleddin Ergun Çelebi; Anadolu topraklarına Nakşibendiye’yi ilk defa getiren Simavlı Abdullah-ı İlahî; Bayramî Melâmîlerinden Sûfî-edîp-şâir Sun’ullah Gaybî; Mevlevîlerin tarihini Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân adlı eserinde bütün ayrıntılarıyla ilk defa kaleme alan, Kütahya mevlevîhanesi postnişini Mustafa Sakıb Dede; ve onun yetiştirdiği, İstanbul’un en meşhur Mevlevîhaneleri olan Galata, Yenikapı, Bahariye mevlevîhanelerine yön veren Seyyid Ebû Bekir Dede ve oğulları Abdülbaki Nâsır Dede, Ali Nutki Dede, Abdürrahim Künhî Dede ve torunu Osman Selahaddin Dede gibi ahfâdı ilk akla gelenlerdir. Yine Kütahya’nın 20. yüzyılda yetiştirdiği şahsiyetlerden Hisarlı Ahmet ve 2016 yılında 95 yaşında aramızdan ayrılan ressam ve musikişinas Ahmet Yakupoğlu bunlardan bazılarıdır.
Son dönemin önemli Türk ressamları arasında adı geçmekle birlikte daha çok suyun ressamı olarak bilinen ve aynı zamanda neyzen ve minyatür üstadı olan Ahmet Yakupoğlu, Evliyâ Çelebi için şunları dile getirir:
“Ey garib Kütahya! Senin İstanbul’a bağışladığın bu büyük insan, Türk kültüründe kimselerin yapamadığı çok müstesna bir vazifenin nasıl da hakkından gelmiş… Nasıl unutulmaz bir eser bırakmış…
Ey muhteşem Evliyâ! Tanpınar senden Mimar Sinan ile beraber bahsetmiştir: ‘İmparatorluk hudutlarını çizmekte aynı vazifenin değişik yollarında çalışan iki Türk büyüğü. Osmanlı Devleti’nin uzandığı hudutlarının serhaddine kadar tapu haritasını meydana getirmiş iki Türk büyüğü. Birincisi 16. asrı abideleriyle, ikincisi de 17. asrı seyahatnamesiyle, en ufak teferruatına kadar bir ayna misali bütün mevzuatlarının içine dalıp aksettirerek verir.’”
Kaynakça
Güler, K. (2011). Doğumunun 400. Yılında Evliya Çelebi Armağanı Kütahya Güldestesi. Kütahya Valiliği Yayınları.
Güler, K. (2012). Evliyâ Çelebi’nin Gözüyle Kütahya. Doğumunun 400. Yılında Uluslararası Evliya Çelebi Sempozyumu Bildirileri.
Kemikli, Bilal-Tığlı, Asiye (2015). Ergun Çelebi ve Kütahya Mevlevîliği. 23-25 Ekim 2014 Ergun Çelebi ve Kütahya Mevleviliği Sempozyumu Bildirileri.
Şakacı, B. K. (2014). Evliya Çelebi ve Kütahya: Geçmişe Yolculuk. Turkish Studies. Cilt: 9, Sayı: 11.
İnternet Kaynağı: http://www.kutahya.gov.tr/tarihce (24.01.2024 tarihinde alınmıştır.)