Kültür, bir toplumun düşünme ve yaşama biçimidir. Gücünü dinden ve tarihten alır. Dahası, kültürün kalbi din, akciğeri edebiyat, ayakları ilim, dili eğitimdir. Ama tek bir kavramla kültürü anlatmak gerekirse o kavram ahlaktır. Zaten kültür kavramının Fransızca anlamlarından biri de terbiye demektir.
Ahlak, insanın diğer insan ve canlılarla birlikte yaşayabilmesi için gerekli olan ilkeler bütünüdür, oksijen gibidir. Ahlak, ötekini kendinden değerli ve önemli görme halidir. Yani ahlak öteki (insan, hayvan, bitki ve madde) ile başlar, öteki belirdiği anda ahlak devreye girer. Ötekinin olmadığı yerde, insanı tek başınayken koruyan ise hayâdır. Ahlak, toplumsal bir manayı işaret eder. Ahlakın bireysel manası ise edeptir. Ahlakın sadece cinselliğe indirgenmesi (günümüzde olduğu gibi) alanının hayli daraltılmasından kaynaklanmaktadır.
Ahlakın kişinin bir başkasını kendinden önemli ve değerli görmek olması, kişinin kendisinin önemsiz olması anlamına gelmez. Misal, sadece sizin telefonunuzun olması sizi farklı kılabilir ama bu anlamsız bir farklılıktır. Çünkü sadece sizde değil herkeste ya da çok sayıdaki kişide telefon olması, sizdeki telefonu anlamlı ve önemli kılar. Yine, güvenli bir ortamda yaşamak istiyorsanız insanların güvenini kazanacaksınız. İnsanların güvenli yaşayabilmesi için çaba sarf etmelisiniz. Bunu yapmayıp, kapınıza-pencerenize demirler taktırmanız sizi güvenli yapmaz, tam tersine güvensizlik içinde sürekli yaşarsınız.
Kültürü daha çok gelenek, görenek, örf ve adet diye anlarız. Her kültürün içinde çok sayıda alt kültür olur. Ne kadar kültür yahut ne kadar alt kültür varsa o kadar da ahlak çeşidinden bahsetmek mümkündür. Ahlakın çeşidinden kasıt farklı ahlak demek değildir. Mesela batı kültürü ile Doğu kültürü farklı olduğundan ahlakları da farklıdır. Bu farklılık belirgin bir şekilde dinden kaynaklanır. Ama aynı kültür içinde birden fazla kültür çeşidi de var. Mesela Anadolu kültürünün içinde Alevi kültürü, Çerkez kültürü, Arap kültürü, Balkan kültürü, Rum kültürü vb. Bunların kendi kültürlerine özgü ahlaklarının olduğun kabul etmek gerekir. Elbette, yukarıda belirttiğimiz gibi, bunlar farklı kültürler değil, birer alt kültürdür ve birini diğerinden ayırt eden yanları mevcuttur. Bu nedenle ahlakları da yani öteki ile ilişkileri de farklıdır. Alt kültürlerin tümüne rengini veren ise elbette dindir. Bizdeki din de İslam’dır. Yani İslam’ın çizdiği çerçevede insanlar ve toplumlar, özgün yaşama biçimlerini, dolayısıyla ahlaklarını çeşitlendirirler. Bu nedenle Balkanlardaki Müslüman toplumla Asya’daki Müslüman bir toplumun, Ortadoğu’daki bir Müslüman toplumla Afrika’daki Müslüman bir toplumun kültürleri ve ahlakları çeşitlilik gösterir. Batı kültürüne rengi ise Hristiyanlık verir ama Protestanlık, Ortodoksluk ya da Katoliklik Batı kültürünün çeşitlenmesini sağlar. Bu nedenle Hristiyan olan bir Ortodoks Rus ile yine Hristiyan olan Protestan bir Amerikalı aynı kültüre sahip değildir. Aynı kültüre sahip olmadığından, aynı ahlaka da sahip değildir.
İşte Kültür Temelli Eğitim, bir toplumun kültür ve ahlak çeşitliliğini ve farklılığını temel alarak yapılan eğitimdir. İster çeşidi ister farklılığı göz önünde bulundurulsun, yapılacak eğitim kültürü ve ahlakı temel alır, hayata ve eşyaya bakışını (paradigmasını),bunların anlamını ve manasını kültür ve ahlak belirler. Bunun neticesinde bir Fransız, Fransız kültürü ve ahlakıyla; bir Kırgız, Kırgız kültürü ve ahlakıyla; bir Türk, Türk kültürü ve ahlakıyla yetişir.
Kişinin kültür temelli eğitimde insanın bitkiyle, eşyayla, maddeyle (şeyle) ve diğer insanla ilişkisi ve iletişimi, bunların anlamı ve manası elbette farklı olacaktır. Misal, bir Fransız ile bir Arap ya da bir Türk farklı kültürlere sahiptir ve bunların her ikisinin doğayla ve insanla ilişkisi hayli farklıdır. Bugün bir batı ülkesinin şehrinde ya beton vardır ya da kontrol edilmiş bitki, ama toprak yoktur. Her şey insanın nizamı üzerinedir, Tanrın değil. Hiçbir şey kendi başına bırakılamaz. Bu nizam Fransa ile İngiltere arasında da aynı değildir, İsveç ile İtalya’da da aynı değildir. Öte yandan bu kültür ve ahlak çeşitliliğini mimari de ve sokaklar da bile görmek pekâlâ mümkündür. Mesela İtalyanların trafikteki hali ile Danimarkalıların hali aynı değildir. Bir Alman mimarisi ile bir Norveç mimarisinin aynı olmadığı gibi. Batı kültürünün tabiata boyun eğdiren bu bilim anlayışının çeşitliliği, eski bir Osmanlı şehrinde (Filistin ve K.Maraş örnek olarak verilebilir) görülmez. Çünkü buralarda tabiata rağmen değil tabiatın müsaade ettiği şekilde doğayla ilişki kurulur.
Kültür temelli eğitim, bu nedenle, bir varoluş, bir bağımsızlık veya kişilik meselesi hükmündedir. Eğer bir ülkenin okullarında yetişen çocuklar kendi kültürlerine ve ahlaklarına göre düşünmüyorsa ve yaşamıyorsa orada sömürgeci eğitim vardır. İsterse bu çocuklar teknik ve icatta hayli başarılı olsun ya da olacağı varsayılsın.
Sömürge döneminde Mozambik’te eğitim, Portekizlilerin elindeydi. Bu dönemde Mozambik’te okula gitmek ve iyi bir eğitim almak, Portekizlilere ve Portekizliler tarafından asimile edilmiş olan “asimilados”a aitti. Asimilado, Mozambik kimliğinden vazgeçmiş ve Portekiz kültürünü ve yaşam tarzını benimsemiş Mozambiklilerdir. Bir asimilado olmak, kişinin kimliğini unutmaya çalışmak ve Avrupa gelenek ve değerlerinin tek uygun ve geçerli kültürel pratikler olduğuna inanmaktı. Eğer kültür temelli bir eğitim yapılmazsa, eğitim sistemi “asimilado” yetiştirecektir. Son olarak kültür temelli eğitimi bir formülle belirtelim:
Eğitim= Ahlak (kültür) X (bilgi +beceri +yetenek + vb)
Bu formül şunu belirtiyor: Eğer kültürü yani ahlakı temel alan bir eğitiminiz yoksa istediğiniz kadar bilgi verin, beceri öğretin veya yetenek geliştirin, bunlar nihayetinde sizin değildir. Çünkü bu eğitim, sömürgeci bir eğitimdir. Ama kendi kültürünüzü ve ahlakınızı temel alan, bundan taviz vermeyen bir eğitiminiz varsa az derece bile bilgi verseniz, beceri öğretseniz ve yetenek geliştirseniz, bunlar katlanarak artacak ve bağımsız ve özgün bir insanınız ve toplumunuz olacaktır. Kültür temelli eğitimi bir başka teşbihle bitirelim: Şahsiyetinizi çiğneyerek de ömrünüzü tamamlayabilirsiniz, çiğnemeden de. Birinde, misal, paranız çok olabilirken siz “asimilado” olursunuz, diğerinde paranız az olabilirken siz hür, yani gerçek bir insan olursunuz.