Yayınlarda çokça karşımıza çıkar editör kelimesi. Çok önemli bir mesleğin adıdır. Bazen profesyonel olarak bazen de fahri olarak yapılır. Tıp alanında çoğunlukla fahri olarak yapılır, bazen ücret mukabili yapılanlar da olur.
Editörlük çok önemli bir görevdir. Yayınların olmazsa olmazlarındandır.
Tıp alanında bu görev genellikle tıp fakültelerindeki öğretim üyeleri ve eğitim hastanesindeki hocalar tarafından icra edilir. Bazen bireysel girişimlere de rastlanabilir.
Dergilerimizin, çok yazarlı kitaplarımızın ve çok kişinin dahil olduğu çeviri kitaplarımızın başında mutlaka bir editör bulunur. İşin boyutu çok büyük olursa bir kişi baş editör olur, onun altında çalışan bir de editörler topluluğu oluşturulur.
Baş editör veya editör bir yayının bilimsel ve teknik olarak her yönünden sorumludur. Onun onayı olmadan bir yayın baskıya verilemez, piyasaya çıkamaz. Yani bir yayın, editörün titiz çalışması sonucu hatasız veya en az hatayla müşteri veya okuyucunun karşısına çıkar.
Dergilerimizin editörlüğü konusunda genel olarak iyi bir durumda olduğumuzu söyleyebilirim. Bilimsel dergilere gelen çalışmalar önce bir yayın sekreteri tarafından değerlendirilerek editöre sunulur. Bu aşamaları geçen çalışmalara danışman atanır. En az iki danışman, bu çalışmayı değerlendirdikten sonra basımına onay verirse editör yeniden değerlendirir ve yazıyı yayın sekreterine iletir. Derginin içeriği tam olarak hazırlandıktan sonra editör tamamını bir daha gözden geçirir. Bu süreç esnasında devreye giren istatistikçi, dil kontrolcüsü gibi kişilerin alanına sözü uzatmamak için girmek istemedim.
Telif veya çeviri kitaplarda editörlük işini üstlenen kişi bölümlerin yazar ve çevirmenlerini kendisi belirlediği için danışmana gerek duyulmaz. Yazılar toparlandıktan sonra editör son bir kontrol yapar ve baskıya geçilir.
İşlerin tıbbi yayıncılıkta nasıl yürüdüğünü anlatmak için almadım bu yazıyı kaleme. Belli sorunlar görüyorum ve bunların çözülmesini istiyorum, onun için yazıyorum.
En temel hatalardan biri dizgi konusunda meydana geliyor. Metinlerin el yazısı yerine bilgisayarda yazılmış olarak istenmesine rağmen hâlâ bu hatalar devam ediyor. Bu konudaki düzeltmeleri yayın sekreterleri yapar, ama yukarıda da söylediğim gibi son sözü söyleyen editördür.
Kitapları okuyucu eline aldığı zaman sanki bir yazarın kaleminden çıkmış gibi okumak ister. Kitabın çok yazarlı olması bu gerçeği değiştirmez. Yazıların plan ve görünüşünün tek düze olması editörün sorumluluğundadır. Bir yazara “bana şu konuda bir yazı gönder” demekle tek düzelik sağlanamaz. Talep edilen yazının genel iskeleti, kaç kelime olacağı, terimlerin seçimi konusunda varsa kıstas alınacak kaynak, şekil, grafik ve tablolara ne ölçüde yer verilebileceği, bunların kalitesinin nasıl olacağı gibi konulara talep formunda yer verilmelidir.
Metnin ve kullanılan ek materyallerin orijinal olması, orijinal değilse izinleri alınarak kullanılması gerekir. İzin alınarak kullanılan şekil ve resimlerin üzerindeki yazıların çevirisi genellikle ihmal edilmekte ve sırıtmaktadır.
Çok önemli hatalardan biri de dizin veya indeks konusunda yapılmaktadır. Çevirisi yapılan dizin aynen konulabilmekte, tabi Türkçe’ye göre alfabetik sıralama yapılmadığı için hiçbir işe yaramamaktadır.
Aslında hatalar basit. Olmamaları için sadece biraz zaman ayırmak, biraz dikkatli olmak gerekiyor. Bunları yapmak da işin ciddiyetini anlamış editörlere düşüyor. Maalesef sırf adım editör olarak geçsin sevdasıyla bu işe atılıp gerçekten adının yazılması dışında kitaba hiç bakmayan kişilerle karşılaşabiliyoruz alanımızda. Böyle olmamalı!..