Genel ifadesiyle “tek veya iki kulakta tam veya kısmî işitme kaybı” şeklinde tanımlanan işitme engellilik bu durumu yaşayan bireyler açısından bir takım sınırlılıklar oluşturmaktadır. Şayet işitme kaybı ağır düzeyde ise normal yaşam ve aktiviteler; işitme cihazları, görsel bilgiler veren cihazlar ve ortak dinleme donanımları gibi yardımcı araçlarla sağlanabilmektedir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca oluşturulan Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan işitme engelli sayısı 179.867 olarak verilmektedir. Bu sayı engel grupları içerisinde % 7,97’lik küçümsenemeyecek bir orana tekabül etmektedir. (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni Nisan 2023)
Kur’an işitme duyusundan Allah’ın insana verdiği önemli bir nimet olarak söz etmektedir (Mü’minun Suresi, 23/78; Nahl Suresi, 16/78; En’am Suresi, 6/46; İnsan Suresi, 76/2). Söz konusu ayetlerde Allah’ın insana verdiği bazı duyulardan hep belli bir sıraya göre söz edilmekte ve bu sıralamada işitme duyusu ilk sırada yer almaktadır. Bu durum bilgi edinme vasıtaları arasında işitme duyusunun önemine bir vurgu olarak düşünülebilir.
İşitme engellilik genelde çoğul olmak üzere (summ)“esamm” kelimesi ile Kur’an’a konu olmuştur. Söz konusu kullanımlarda manevi anlamda “kulakları olduğu ve fiziksel olarak duyduğu halde peygamberlerin getirdiği hakikatleri işitmeyeler” “işitmeyenler (summün)” olarak isimlendirilmektedir. Yazı dizimizin başında da belirttiğimiz üzere Kur’an, bu bakış açısı ile muhataplarında farklı bir engelli tanımı oluşturmaktadır. Buna göre; fiziksel anlamda duyu organlarının işlevlerini yerine getirememesi gerçek engellilik değildir. Aksine duyu organları bulunduğu ve fiziksel olarak işlevlerini yerine getirdiği halde onları hakikati anlamak için kullanmamak asıl engelliliktir. Nitekim işitme engelliliği ifade etmek için kullanılan “esamm” kelimesinin kök anlamında “hakikat sözünü kabul etmeyen” anlamının da bulunması bu duruma işaret etmektedir. Sadece bir ayette dünya hayatında fiziksel anlamda benzetme açısından işitme engellilikten söz edilmektedir:
Bu iki zümrenin (inananlar ile ilâhî hitabı reddedenlerin) durumu (mesel) kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu? Hâla ibret almıyor musunuz? (Hud 11/24).
Ayette kullanılan “mesel” ifadesi çoğunlukla, mecâzî olarak bir şahsın içinde bulunduğu hali veya şartları göstermek için kullanılmaktadır. Bu bakımdan bir şeyin mahiyet veya tabiatını ifade eden sıfat kelimesi ile eş anlamlıdır. Dolayısıyla yapı bakımından bir kıyas yapılarak bir hakikat anlatılmıştır. Allah, inkâr edip isyan edenler ile îmân edip sâlih amel işleyenleri görmeyen ve işitmeyen ile gören ve işiten insanlara benzetmektedir.
Konuşma engelliler bahsinde ele alacağımız Hz. Zekeriya’nın işaret dili ile konuşarak hutbe vermesini(Meryem 19/11) işitme engelli bireylerin beden dili ile iletişimine bir işaret olarak düşünülebileceğini belirterek devamı gelecek yazımıza bırakalım.