Bu sözler, bir TV muhabirinin uzattığı mikrofona açıklama yapan yiğit bir Gazzeli’ye ait. Yüzüne, tarifi imkânsız acıların ıstırabı yansımış. Yüreğinin yanığı gözlerinden alev alev fışkırıyor sanki. Derin bakışlarla etrafını süzerken dünya tarihinin en acımasız katliâmına ve soykırımına dair dokunaklı cümleler dökülüyor dudaklarından. Şaşkınlığının zirvesinde, üzüntüsünün en derinini yaşıyor.
“Gözlerimiz korkudan ağlamıyor; ölümden korkmuyoruz” diyor. Her ne kadar gözünden birbiri ardına yaşlar damlasa da; asaleti ve heybetiyle dimdik ayakta. Bir mermi gibi kalpleri delip geçen şu cümleyi mırıldanıyor: “Kalp kırıklığından ağlıyoruz”.
Tarihte eşi benzeri görülmemiş mezalime maruz kalan Gazzeli bir yiğidin yufka yüreğinin fokurdaması bunlar. Gazzelilerin kalbini kıranların yüzleri kızarır mı acaba?
Şaşkın bakışlarla etrafını tararken “Dünyanın tüm köpeklerini üzerimize saldılar.” diyor.Tek bir cümleyle Gazze’de yaşananlar ancak bu kadar güzel ifade edilebilir.
Nitekim doğru da söylüyor, önce taşlar bağlanmış, sonra köpekler salınmıştı. Taşların etkisiz hale getirilmesinin ilk somut adımı 1917 yılında atıldı. Önce coğrafyayı işgal, ardından Siyonistlere peşkeşle gerçekleşen ilhak ve devam eden süreçte taşların bağlanması; hep sinsice planlandı küresel eşkıya İngiltere tarafından.
Ardından çoban köpeği görevini icra eden ABD devreye girdi. Taşların bağlanması komutunu vermek ve terörist İsrail’e aleni destek vermek için bölgeye konuşlandı. Mahalle kabadayısı edâsıyla “yelteneni pişman ederim” diye nâralar attı ve taşlar bağlandı. Taş atmak yasaklandı; bombalar serbest bırakılarak yağmur gibi yağdırıldı Gazzelilerin üzerine.
İslam coğrafyasındaki devletler başta olmak üzere çağdaş dünyanın suratına okkalı bir şamar gibi inen Gazzeli yiğidin son cümlesi ise insanlığın ölüm ilanı gibiydi “Araplar da dâhil tüm dünya bizi yalnız bıraktı.”
Taşların bağlanıp köpeklerin salıverildiği dünyada Müslüman coğrafya kesti sesini. Arap dünyası kış uykusuna bu yıl da erken yattı. Alev alev yanan Gazze, uzak diyarların toprağıydı sanki. Kuruluş amacı Kudüs’ü korumak olan İslam İşbirliği Teşkilatı, her zamanki gibi üzerindeki ölü toprağının altında bir ceset donukluğuyla kalmayı tercih etti. Ölü sessizliğindeki Arap Birliği ise şaşırtmadı; “Araplar anlaşmamak üzere anlaştılar” söylemini ittifakla teyit ettiler.
Gazze’de yaşanan katliam ve soykırımdan Batı’nın yüzü kızarır mı, ya da ABD ve İngiltere’nin mahcubiyeti söz konusu olur mu? sorusundan önce elbette İslam coğrafyasındaki devletler utancından yerin dibine geçer mi? sorusunu sormak gerekir.
İngiltere 1917’de işgal ettiği Ortadoğu coğrafyasına bir gün dahi sükûnetin hâkim olmayışında kendisine pay çıkarır mı? Batı’nın sözde özgürlük getirmek vadiyle sırtlanlar gibi çöktüğü Ortadoğu coğrafyasına özgürlük niçin gelmiyor, sorgular mı?
Özgürlüğe tanık olunmayan bu coğrafyada akan kan ve gözyaşının sorumlusunu dışarıda aramaya gerek kalmadığı açıkça ortada. Tüm insanlık âlemi sorumludur Gazze’de yaşananlardan.
Ne var ki çok geç kalındı; insanlığın ölüm ilanı Gazze’de çoktandır verildi. Kazananı Gazzeliler; kaybedeni ise insanlık olan bir katliâma ve soykırıma daha anbean tanık oldu dünya.