eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Nurcan ŞARLAYAN

İlk, orta ve lise eğitimini Kırıkkale'de, Üniversite Eğitimini Gazi Üniversitesi Meslekî .Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetim alanında Tezli yüksek lisans eğitimini tamamladı. "Estetik Eğitim" isimli tezi, aynı konuda yayımlanmış yazıları ve "Eğitimde Nezaket" adlı kitabı bulunmaktadır.

    Hakiki İlim; Eğitimde Madde ve Mânâ Dengesi

    Her eve bir anne, yedi mahalleye de bir doktor lazım, işte o doktor ben olayım.”

    (Dr. A. Hümeyra ÖKTEN).

    Hastalarını muayene ederken onlara dua edip, reçetesini Besmele çekerek yazan ve reçetenin köşesine dikkat çekmeyecek şekilde “B” remzini iliştiriverecek kadar iyilik ve ihlas sahibi. Babasının çevresinde yer alan; Zahid Kotku, Ahmed Naim, Ali Ayni, Mahir İz ve Nurettin Topçu gibi pek çok önemli ismin bilgisinden istifade etti. Birçok âlim ve devlet adamının doktorluğunu yapan; Hacca giden ilk kadın doktor.

    İmam hatip okullarının öncüsü M. Celaleddin Ökten’in kızı. Prof. Dr. Sadettin Ökten Hocanın kız kardeşi Dr. Ayşe Hümeyra Ökten Hanımefendi, Peygamber Efendimize (S.A.V.) komşu olma arzusu ile sürdüğü hayatını Medine’ de tamamlayana kadar yüzbinlerce insanın hayır duasını alarak ihlasla doktorluk mesleğini sürdürmüş ilk başörtülü hekim.

    Hümeyra Ökten, ilkokula başladığında zekası ile ilk olarak öğretmenlerinin dikkatini çeker. Başarılı öğrencilik hayatı lisede de devam eden Ökten, bir erkek kardeşinin hastalıktan vefat etmesi üzerine ailenin de teşviki ile doktor olmaya karar verir. Çalışkan, zeki ve güçlü bir kişiliği olan Hümeyra Ökten okuldaki başarısının neticesinde 1943 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’ne girer. Ömrünün 57 yılını doktorluk yaparak, insanlara hizmetle geçiren Hümeyra Hanım’ın hayatı sürekli çalışma ve mücadele içinde geçer. Kendisini hastalarına adayan Ökten, 95 yıllık hayatına yüzbinlerce hayır duasını sığdırarak o çok sevdiği Medine’de hayata veda etti.

    Madde ve mana dengesini hayatına nakşetmiş. Münevver bir hanım, başarılı bir doktor ve Allah’ın rızasını şiar edinmiş bir Mümine. Müspet İlmi, hakiki ilimle meczederek sürdüğü ömrünü, şehirlerin en güzelinde tamamlayan, Allahüalem dünyasını ve Ahiretini kurtarmış bu güzel insanla yapılan farklı söyleşilerinde Müslümanca yaşayışını, mesleğini icra ederken nasıl sürdürdüğünü görebiliyoruz. Örnek olunası hayatı ile yapılan röportajlardan bazı kesitler şu şekilde yer almaktadır:

    “Annem, babam benden çok memnundu. Anneciğim yumuşak huylu, sabırlı, becerikli, zeki, anlayışlı, idareli bir hanımefendi idi. Tatlı sözlü, güler yüzlü idi. Bizim rahatımız, derslerimize güzel çalışmamız için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazdı. Biz istediğimiz şeyi annemize söyler, o da babamıza bildirirdi. Babam hoca olduğu için kendisi oturur, kitabını okur, hizmete ihtiyacı olur; gazetesini, kalemini, kitabını, mendilini, bazen de suyunu isterdi. Bir şey istediğinde “Hümeyra getir” der, getirince de “Dur şimdi içimden geldi, sana dua edeceğim” derdi. 

    “Baba işim var, duayı sonraya bıraksak” derdim ama o devam eder; “Dünyan ve ahiretin mamur olsun” diye dua ederdi. Elhamdulillah oldu bu. Anneannem “Allah ömür bereketi versin” derdi. O da oldu. Hastalarının duası: “Ayağın Kabe’ye varsın.” “Elhamdülilllah” diyor, “hepsi de oldu.”

    Mekke’ de doktorluk yaptım. Hicazdan döndüm başım açık çalışıyorum. Üniversiteye gittim. Hocam “Ben istifa edeceğim, ayrılacağım.” dedim. “Ne acele bu Hümeyra?” dedi. Başımı kapatacağımı söyledim. Şeriat zarurete müsaade eder; diplomayı almak zaruret ondan sonrası zaruret değil yani üniversitede kariyer yapmam zaruret değildi. Ayrıldım; ama hiç pişman olmadım; başımı açıp doçent, profesör olsaydım, iki sene sonra askeri darbe oldu 140 öğretim görevlisini çıkardılar iyi ki dedim başımı açıp kalmamışım evvela beni çıkarırlardı. 🙂 Sonra Verem Savaş Dispanserine müracaat ettim, beni Sarıyer dispanserinde görevlendirdiler başhekim olarak. Başka hekim yoktu zaten:) Hastalar çok memnundu, orada başörtümle rahatça çalıştım….

    Hastalarımın yanına sabah, öğle, akşam uğrardım. Hasta memnun olur dua eder size böyle. Tabii ben bana dua etsin diye yapmıyordum. Belki biraz fazla yorulursunuz böyle ama hasta memnuniyeti önemli burada. Hastayı memnun edersin, Allah da razı olur inşallah….

    Nöbetçi olduğum günler mesela; hastanın ağrısına göre ilaç verirdim dolaptan; sabah doktor gelip: “Hastaya ne verdin, çok rahat uyumuş.” derdi. Söyledim bende, “Onu her zaman veriyorum.” derdi. Bunun izahı yok işte. Belki besmeleyle veriyorum, bunun maneviyatı bana kalsın ama, hastanın size inanması ve sizin niyetinizle birlikte psişik etki de denebilir; her zaman etki etmeyen ilaç etki ediyor işte….

    Ben nöbetçi olduğum geceler hastalar bayram ederdi, Nöbet listesi duvara asıldı mı hastalarım benden evvel koşar bakarlardı. Evvela ailenizi sonrasında da hastalarınızı memnun etmeye bakın. Dua alırsınız. Hasta dua etmese bile Allah görüyor ya…”

    Günümüzün akademik ve sınav odaklı eğitim sisteminde, çocuklarımıza anaokulundan üniversite sonuna kadar mânevî duygularını görmezden gelerek, ruhlarını doyurmadan mezun etmekteyiz.

    Maalesef bugünkü seküler ilim anlayışı, maddeye yönelik eğitimi boca etmekten öteye geçemiyor. Kainatı kusursuz yaratan, İlâhî sanatın Sanatkâr’ı olan Allah kalplere nakşedilemiyor. Dolayısıyla mâneviyattan mahrum, eğitimde madde ve mânâ dengesinin sağlanmadığı tek taraflı, noksan bir eğitim verilmiş oluyor.

    Mevlânâ’nın şu sözleri oldukça manidardır:

    “Çok âlim vardır ki irfandan nasîbi yoktur. (Bilgileri zihnine istifleyerek) ilim hâfızı olmuştur da, (kalben sığ kaldığı için) Allâh’ın sevdiği bir dostu olamamıştır!”

    Uhrevî ilimle birlikte dünyevî tahsil, kişiyi eserden Müessir’e, götürür. Zira ilimden gaye, Hakk’ı bilmektir, edep ve ahlâkı yaşamaktır. Zamanımızda maalesef ilim tahsili sadece meslek kazanmak, makam ya da şöhret elde etmek için yapılır hale gelmiştir. Dünya odaklı bir tahsil; insanda kibri artırmakta, manevi hayattan uzaklaştırıp, bencil bir ruh haline büründürmektedir. Yaratılış gayesinden kopuk bir amaçla yapılan tahsil isterse fıkıh, hadis ve tefsir gibi dini bir ilim olsun, tahsil sahibine fayda vermez olur. Yani dini ilimler de sırf akılla okunup kalben hazmedilemezse bir nevi faydasız ilim hasıl olmuş olur. Abdullah bin Mes’ûd şöyle rivayet etmiştir:

    “İlim, çok hadis bilmekten değil, haşyetten (Allah korkusundan) ileri gelir.” (Taberânî, Kebîr).

    Sırf ezberde kalan, ahlâk ve davranışları güzelleştirmeyen bir dini ilim tahsili bile “faydasız” hükmüne girmekten kurtulamaz.

    Peki faydalı ilim nedir?  Faydalı ilim, Hakiki İlimdir. Yani Allâh’a ulaştıran, tefekküre vesile olan, takvayı artıran ilimdir. İki kanatlı İlimdir, yani:

    Bir kanadı dünya diğeri ukbâ(ahiret); Bir kanadı madde diğeri mânâ; Bir kanadı beden diğeri ruh…

    Tek kanatlı, dünyevî ilmin; kötüye kullanılarak insanı nasıl gaddar, korkunç bir hâle getirdiğini yıllardır süren, son bir yılda ise zalimin zulmünün geldiği en son noktayı tüm dünyanın gözleri önüne seren Gazze katliamında görmekteyiz. Bilimde, teknolojide ulaştıkları ilimle, zulüm ve katliamlarını çok daha büyük çapta gerçekleştirmektedirler.

    Gazze’de ve diğer mazlum İslam coğrafyalarında en acımasız zulümleri gerçekleştirenlerin hepsi, sahip oldukları dünyevî ilimle, merhametsizce zulümlerini işlemekte, desteklemekte ve sessiz kalabilmektedir.

    Bütün nimetler gibi ilim de, iki uçlu bir bıçak gibidir, hayra kullanılabileceği gibi şerre de kullanılabilir. Onu hayra kullanabilmek, selim bir akıl ve kalp gerektirir. Onu faydalı kılmak için adaletli, merhametli yani güzel ahlâklı olmalıdır. Dolayısıyla ilim tahsilinin ve eğitimin temelinde; manevi ve ahlâkî değerlerler olmalıdır.

    Evladının dünyalık geleceğini düşünerek, akademik tahsilleri için çırpınan anne-babalar tek kanatlı tahsili için; nice masraflar ederken uhrevi tahsili göz ardı etmektedir. Oysa geçici değil gerçek hayatları için çaba gösterip ya kendileri bu tahsili vermeli ya da bu konuda gönüllü kişi ya da kuruluşlardan destek alarak madde ve mana dengesini kurmaya çalışmalıdır.

    Sadece dünyevi menfaat odaklı bir eğitimden geçen biri; hukuk tah­si­li görse, hak ve adâ­leti eksik uygulayabilir; Tıp tah­si­li yapsa, şifası, vicdanı eksik kalabilir. Bir idareci olsa, hakkaniyetten uzak emri altındakilere zulmedebilir.

    Bugün ihtiyaç olunan eğitim sistemi, kişinin sadece akli yeteneklerine değer verilmediği, liyakatına, karakter özelliklerine, sahip olduğu meziyetlere dikkat edilen, çift kanatlı bir eğitim sistemidir. Yani dünya ve ahiret, madde ve mânâ, beden ve ruh dengesi içinde bir tahsil gereklidir.

    Madde, müşahede ve idrak edilebilir cepheyi, mânâ ise maksat ve faydayı sağlayan cepheyi temsil eder. Madde bir kâse, mânâ ise onun içindeki şifa dolu içecek gibidir. Kâse olmadan içecek muhafaza edilemez. İçecek olmadığında ise kâsenin bir yararı yoktur. Marifet fıtrat gereği birbirini tamamlayan bu iki unsur arasında bir denge kurup itidali muhafaza edebilmektedir.

    Kaynakça

    Altınoluk. (2024, Ekim). www.altinoluk.com.tr: https://www.altinoluk.com.tr/ adresinden alındı

    diyanethaber. (2024, Ağustos 30). diyanethaber.com.tr: https://www.diyanethaber.com.tr/ayse-humeyra-okten-kimdir adresinden alındı

    medium.com. (2015, kasım 8). https://medium.com: https://medium.com/hizmetkar/vakfiye-misin adresinden alındı

    trt haber. (2020, Eylül 1). trthaber.com: https://www.trthaber.com/haber/yasam/insanligin-hizmetine-adanmis-bir-omur-dr-ayse-humeyra-okten-513140.html adresinden alındı

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.