Kalplerden benliği kökünden söküp Gönül sofrasının yanına çöküp Yalvarsak sızlasak gözyaşı döküp Gideni kal etsek fenamı olur? Haklıyı koruyup kollamak için Haksızı Tamu’ya yollamak için Yardan aşağıya sallamak için Zulümu sal etsek fenamı olur? Bu vatandır ömrümüzün merkezi Türk’ü, Kürd’ü, Abaza’sı, Çerkez’i El ele veripte bütün herkesi Gövdeye dal etsek...
Kutsal metinlerde sık sık kendine yer bulan “Önce söz vardı sonra insan” anlayışı elbette teolojik ve felsefi olarak farklı boyutlarda yorumlanabilir. Varlığın en anlamlı ve en güzel ifade ile kendini bulduğu vasıta şüphesiz sözdür. Güzel bir söz ile çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. Bazen hiç çözülemez, içinden çıkılamaz diye düşünülen birçok...
Rakamları bilmeyen hesap yapamaz. Sayıları bilmeyen matematikten anlamaz. Matematik kelimesinin kökeni eski Yunancada ‘matesis’ dir ve ‘Ben bilirim’ anlamındadır. Matematik, ‘bilim, bilgi ve öğrenme’ anlamına gelen ‘mathema’ kelimesinden türemiştir. Sayı ile ilgili olan her şey matematiğe dahildir ama matematik yalnızca sayı bilimi değildir. Herhangi bir şeyin birey için değer ifade...
Geri Gelen Mektup(*) Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,Yalnız o yeşil gözlerinin nuru...
Mustafa Özcan Necip Fazıl Kısakürek’e atfen tekrarlanan bir söz vardır. Bu söz de adanmış adamların neler yapabileceği ve potansiyelleri anlatılmak istenir. Adeta bu ifade Muhammed İkbal’in mümin adama yüklediği sıfatları taşır. Mümin kişi İkbal’in tanımıyla, anlatımıyla yeryüzünde Allah’ın vekili ve ardılıdır. Onu temsil eder. Mümin adam kainatı kucaklayan adamdır. Şah...
Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla İçesine bağlı Sivrialan Köyünde dünyaya gelmiştir. Halk şiirine yakın muhitlerde yetişmiş. Aşıklık geleneği olan bir muhitte, olmak ve dolmak makamına ermiştir. Babası ona meşgul olması için dokuz on yaşlarında bir saz almış. Bildiği şiirleri de ona kulaktan okuyup, ezberleterek Veysel’in ilk şiir temrinlerini yaptırmıştır....
İstiklal Marşının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilişinin 102. Yılında İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyorum. . İstiklal Marşı sıradan bir şiir değildir. Milletimizin vatan sevgisini bağımsızlık tutkusunu, kurtuluş mücadelesini, iman, ümit, azim ve heyecanını yansıtan bir kahramanlık öyküsü olmanın yanında şairiyle bütünleşen bir inanç abidesidir. Onun için İstiklal Marşı...
Varlığın esası “söz”e dayanır. Zira tüm mevcudat, “Kün” emri ile vücud bulmuştur. Folklorbilimin (=tabir, İrvin Cemil Schick’e ait.) temel niteliği de söze dayanmasıdır. Söze dayanan ürünler ise geleneğe bağlıdır. Gelenek içinde ortaya çıkan metin de sözlüdür. Sözlü metin ise anonimleşir. Aslında anonimleşen ise kalıp sözlerdir. Zira söz, kalıplara dökülmeden aktarıl/a/maz....
Önce, söz yaratıldı, “ol” sözü… Sonra, kalem oldu, içi söz ile doldu… Sözden sözler türedi… Söz uçtu, yazıya kondu… Söz ete kemiğe, söz yazıya büründü… Yazı söze ayna kılındı, söz yazıda göründü… Ve iki harf olduruldu “kün (ol)” denir denmez; “kâf” ile “nûn” iki harf… Kaleme yol yol, satır satır...
Her söz herkeste aynı durmuyor. Her şiir de öyle. Kiminin ağzından alıntı bir beyit dökülüyor, dize ya da… Diyorsun bu beytin bu arkadaşta ne işi var? Kimisi de yaşamış dibine kadar acıyı, sessizce geçiştiriyor yaşanılanları. Kimisi de lüksün içinde, israfın tam ortasında, etrafında sözümona kalburüstü insanlar… Zannedersin ki her gün...
Bir kitap mı iyi veya azizdir, yoksa o kitabı okuyan veya başkalarına aktaran mı? İşte bu soruya en iyi cevabı, Töreli edebiyatımızın kadim kurucu eseri Kutadgu Bilig’de buluruz. Yusuf Has Hacib, daha eserinin başında bize “bu kitabı okuyan, beyitleri herkese bildiren, bu kitaptan daha iyi, daha azizdir” der. Dolayısıyla da...