Eğitim sistemimizde sürelerindeki değişimleri kısaca özetleyeyim: 1997 yılı öncesinde ülkemizde ilkokul mecburi (zorunlu) 5 yıl, ortaokul ve lise eğitimleri ise isteğe bağlı üçer yıl idi. “28 Şubat Post modern darbesi” ile eğitimle ilgisi olmayanlar tarafından ilk okul ve ortaokul birleştirilerek 8 yıl “kesintisiz zorunlu eğitim” uygulaması dayatıldı. Siyasi irade de bu dayatmayı onayladı. Yaklaşık 15 yıl süren bu uygulamadan sonra (2012-2013) öğretim yılından itibaren ise ana okulundan sonra 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul ve 4 yıl lise seklindeki “4+4+4 sistemi” olarak bilinen kesintili ancak zorunlu 12 yıllık eğitim- öğretim modeli uygulamaya konuldu.
4+4+4 sisteminin uygulandığı geçen 13 yılın sonunda bu sistemin ilk mezunları (ürünleri) geçen yıl alındı. Bu sistemin çok önemli bazı olumsuz sonuçları ile karşılaşılmış olmalı ki MEB özellikle liseye karşılık gelen son dört yılın yeniden değerlendirilmesi hususunu gündemine aldı. Devamında bu hususta yapılan çalışmaların sonuna gelindiğini duyurdu. Basına yansıyan bazı modeller varsa da yeni sistem konusunda yetkili merciler henüz resmi bir açıklama yapmadı. Bekleyip göreceğiz.
MEB bu çalışma sürecinde iken, üniversitelerde öğretimin düzenlenmesi hakkında bir açıklamada YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar tarafından yapıldı. Yapılan açıklamaya göre 4 yıllık lisans öğretimini başarılı öğrenciler 3.5 yılda hatta 3 yılda tamamlayabilmeye imkân tanınacak bir düzenleme yapılacak. Zira gelişmiş birçok ülkede üniversitelerde fakülte süreleri artık 3 yıl olarak belirlenmiş.
Üniversite tarihimizde 3 yıl süreli fakülte uygulaması mevcuttur. 1933 Üniversite Reformundan sonra 1960 yılına kadar Hukuk, Edebiyat, Fen Fakültelerinde eğitim süresi 3 yıl olarak uygulandı. 1960’lardan itibaren yükseköğretimde fakültelerde 4 yıl standardı yerleşmeye başladı. 1973 yılında yürürlüğe giren 1750 Sayılı Yükseköğretim Kanunu ile birlikte fakülte eğitiminin asgari süresi 4 yıl olarak öngörüldü. Devamında 1981 yılında YÖK’nın kurulması ile 2547 Sayılı YÖK Kanunu ile resmen tüm ülke genelinde fakülte süreleri 4 yıl olarak standart hale getirildi.
Sayın Özvar tarafından bu bağlamda yapılan bir diğer açıklama ise derslerle ilgili idi. Öğrencilere güncel bilgi ve nitelikli beceriler kazandırmak için ders yüklerinin yeniden yapılandırılacağını ifade etti. Ayrıca öğrencilerin gelişimine katkı sağlamayan derslerin müfredattan çıkarılacağını, öğrenme süreçlerinin proje, uygulama ve araştırma temelli hale getirileceğini vurgulamıştır.
Öğrencilik dahil 45 yıllını üniversite ortamında ve bunun 35 yılını ders veren öğretim üyesi olarak yaşamış bir akademisyen olarak bazı tespitlerde bulunmak istiyorum.
Bunlardan birincisi: 1981 YÖK Kanunu ile yapılan düzenlemeyle 43 yıldır önlisans ve lisans (2 yıllık ve 4, 5, 6 yıllık) programlarının hepsinde üç ders her iki yarıyılda okutulmaktadır. Bu dersler Yabancı dil 1 ve 2, Türk Dili 1 ve 2I, ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 1 ve 2 dersleridir. Bu dersler 5i dersleri olarak bilinir ve 1980 12 Eylül Askeri Darbesi ile üniversite müfredatına girmiştir.
Liseyi bitiren ve üniversiteyi kazanan bir kişinin Türkçeyi düzgün konuşan ve yazan Türk Edebiyatı hakkında donanımlı olması gerekir. Yine bu öğrencinin Milletimizin tarihini, tarihte yaşadığı coğrafyayı, son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini ve tüm kahramanları ile Cumhuriyet Tarihimizi bilmesi gerekir. Yine liseyi bitiren kişinin İngilizce birikiminin iyi bir düzeyde olması beklenir. Çünkü MEB’inin mevcut programında ikinci sınıftan 12’inci sınıfa kadar İngilizce dersi mevcuttur. Yine müfredatta ikinci sınıftan 12’inci sınıfa kadar önce 6 yıl Türkçe, 5 yıl Türk Dili ve Edebiyatı dersleri okutulmaktadır. Keza 9. Sınıftan 11. Sınıfa kadar tarih, 8 ve 12’inci sınıflarda okutulan dersler arasında T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersleri yer almaktadır. Eğer bu kadar sınıfta ve haftalık 3-5 saatleri bulan uzun sürede bu derslerin kazanımlarını öğrencilere aktaramıyorsak MEB’inin verdiği eğitim ve öğretimi ciddi olarak sorgulamamız gerekir. Zira üniversitede haftada bir veya iki saat ve çevrim içi olarak verilen bu dersler öğrencilerin zamanını çalmaktan başka bir etkisi olmadığı kanaatindeyim. Bu kanat sadece şahsıma ait de değildir. Konu ile ilgili konuştuğum birçok eğitim uzmanı akademisyenler de bu kanaattedir. Özet cümle olarak bu dersler gereklidir. Ancak orta öğretimde bu derslerde hedeflenen amaca ulaşılmalıdır. Günümüzde bu dersler üniversite dersleri arasında yer almamalıdır.
İkincisi: Üniversitelerde çok sayıda, birbirinden bağımsız, seçmeli ders mevcuttur. Hatta bunların bir kısmı benim tabirimle “moda dersler” dir. Konjektürel derslerdir. Birçok birimde seçmeli ders adı altında öğrenciye bu dersler zorunlu olarak verilmektedir. Çünkü alternatif başka seçmeli ders yoktur. Öğrencinin ilgi dünyasında olmayan ders seçmeli olarak müfredatta yer almaktadır. Bazı seçmeli dersler ise üniversite öğrencisinin bilgi, beceri ve kişisel gelişimine hiçbir katkı sağlamayacak niteliktedir.
Son söz olarak yukarıda isimleri verilen dersler ile bilgi-beceri ve kişisel gelişime katkısı olmayan derslerin müfredattan çıkartılmasıyla fakültelerde eğitim süresini doğrudan üç yıla indirgemek mümkündür.
Üniversitelerde okutulan dersler, öğrencinin tercihte bulunduğu fen, sosyal, mühendislik veya sağlık alanlarının alt biriminde (laborant, kimyager, biyolog, inşaat mühendisi, hekim …) odaklanmalı ve onları o birimde hayata hazırlamalıdır. Bu birimlerde bilgi, beceri ve yetkinlik kazandırmalıdır. Ayrıca üniversite eğitimi kişileri sosyal hayada da hazırlamalıdır. Kendi alanlarının dışında; asgari sağlık, ekonomi, bilişim teknolojileri ve sosyal iletişim gibi alanlarda da eğitim almaları gereklidir. Ayrıca üniversite eğitimi sırasında kişi kendi eğitim alanından farklı ve ilgi duyduğu bir alanda kendini yetiştirmeye imkân verecek dersleri veya kursları alabilmelidir.
Üniversitelerde verilecek dersler ilk ve ota öğretim derslerinin tekrarı olmamalıdır. Üniversite seçmeli dersleri akademik nitelikte olmalıdır. Mesela, bilim tarihi, güncel bilişim teknolojileri, güncel ekonomik sistemler, yine güncel sağlık, beslenme ve çevre gibi konuları ele alan dersler olabilir. Bu dersler dört grupta sınıflandırılarak her lisans öğrencisinin bu gruplardan birer ders veya özel ilgi alanı olan gruptan dört ders alması şeklinde düzenlenebilir.
Tüm bu düzenlemeler yapılırken ana okulundan başlayarak ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretim hatta doktora dahil lisans üstü eğitim birlikte ele alınmalıdır. Eğitim-öğretim planlanmasında bu dönemlerin biri diğerinden bağımsız ele alınmamalıdır. Yani bu planlamada MEB ve YÖK iş birliği içinde ve koordineli olmalıdır.
Şüphesiz bu süreci planlamak bilgi birikimini ve ortak aklı ve gerektirir. Uzmanlık gerektirir. Ancak burada işaret edilen pratikleri uygulamak çok zor olmasa gerek.
Prof. Dr. Ömer Akbulut, Ekim 2025.