Havasını soluyan, suyunu içen, herhangi bir semtinden geçen ve bakışları bin bir renginden birine değen pek çok kimse; renk renk, desen desen türlü giysilere büründürdükleri İstanbul’a âşık olur. Çünkü allı pullu bir güzel olarak gördükleri İstanbul’a gönülleri düşmüştür bir kere.
İki denizin ve kıtanın arasındaki İstanbul, geçmişten günümüze şairlere ilham kaynağı olmuştur. Fetihten evvel bu böyledir, fetihten sonra da. İstanbul güzeldir. Şiir güzeldir. Şiirde İstanbul varsa o şiir, allı pullu bir güzeldir.
Kutlu mesajı referans alan Osman Gazi’nin zarif bir ifadeyle dile getirdiği “İstanbul’u aç, gülzâr yap.” vasiyeti, Müslüman Türk’ün İstanbul ile olan gönül bağını daha da güçlendirmiştir.
Üsküdar’ı ulu rüyayı görenlerin şehri ve tarihin şahidi olarak tanımlayan Yahya Kemal’in İstanbul’un tarihi dokusuna ve fethe dair şiirleri ise bu bağı beş asır sonra canlı bir şekilde ortaya koyabilmiş olma kudretine sahiptir.
Orhan Seyfi, Arif Nihat, Fazıl Hüsnü başta olmak üzere pek çok şairin şiirinde fethin şiddeti ve mehabeti dile getirilirken, “nazıyla, gururuyla, endamıyla, hüsnüyle, esrarıyla, efsunuyla, güzelleriyle, güzellikleriyle, bilinen ve bilinmeyen envaiçeşit ahvaliyle” şiirlerin süsü olmaktan geri kalmayan İstanbul; “Boğaz’ıyla, yedi tepesiyle, mimarisiyle, çiçeğiyle, ağacıyla, martısıyla, tarihiyle, tarihi eserleriyle, gündelik hayatıyla, telaşıyla” şiirlere renk, ahenk, ses ve nefes verir.
İstanbul şairi Nedim’e göre İstanbul’un eşi ve benzeri yoktur. “Bu şehr-i Sitanbul ki bî-misl ü bahâdır / Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır.” diye başlayan kaside, İstanbul için yazılmış en kudretli şiirlerdendir. Onun şiirlerinde kadim İstanbul’un mekânlarını ve gündelik hayatını canlı bir şekilde görmek mümkündür.
Taşı toprağı altın olarak vasıflandırılan İstanbul, bazıları için bir İrem bahçesidir. Kimisi için candır, kimisi için canan. İstanbul’un renk ve desen güzelliklerinin farkında olan Âşık Veysel ise “Görmez gözlerime görün İstanbul.” diye içlenir ve “Edipler, şairler yetişmiş sende / Ehl-i aşklar yanmış tutuşmuş sende / Bir âciz kimseyim, Veysel’im ben de / Seversen olayım yârin İstanbul.” diyerek tutkuyla İstanbul’a ilan-ı aşk eder.
İstanbul’un bayramları da şiirlere renk verir. Bunun en güzel örneği Yahya Kemal’in “Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyede, / Bir mehâbetli sabah oldu Süleymaniye’de.” mısralarıyla başlayan Süleymaniye’de Bayram Sabahı adlı şiiridir. Hamasi, coşkulu, bir o kadar da duygulu şiirinde Yahya Kemal, bir bayram sabahı Süleymaniye Camii’nde yaşadığı hazları dile getirir ve şiirini “Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine, / Çok şükür Allah’a, gördüm, bu saatlerde yine / Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı. / Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.” mısralarıyla bitirir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif de İstanbul’un bayramlarına kayıtsız kalmaz ve İstanbul’un bu renkli, muazzam anlarına “Gelin de bayramı Fatih’te seyredin zirâ / Hayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ.” mısralarıyla şiirinde yer verir.
İstanbul için birbirinden güzel şiirler yazan Yahya Kemal, şiirlerinde İstanbul’u bir yönüyle ele almaz. Onunki sadece bir İstanbul hayranlığı da değildir. İstanbul’un tarih ve medeniyeti de Yahya Kemal’in şiirlerinde boy gösterir. Türkçenin zirve şairlerinden olan Yahya Kemal’in bu şiirlerini baştanbaşa ‘Hayal Şehir’ İstanbul (Kandilli, Üsküdar, Süleymaniye, Koca Mustafapaşa, Fenerbahçe, Cihangir, İstinye, Kanlıca, Atik Valde, Maltepe, Erenköy, tepeler, sahiller) süsler.
Hayal ve rüya âlemine dair türlü sıfatlarla vasıflandırdığı muhteşem şehir için sonunda “Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul! / Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. / Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! / Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.” diyen şair, aynı zamanda bu muazzam renk, desen ve derinlik karşısında muhteşem mısralarını da söylemiş olur.
İstanbul, her dönemde olduğu gibi Cumhuriyet devri şairlerinde de şiirleri süslemeye devam eder. “Bahçem sarışın Göksu, evim sanki Hisar’dır.” diyen Faruk Nafiz, hakikatin acılarını İstanbul’u hayal ederek giderme arzusundadır. Zeki Ömer Defne, “Akşamüstü şöyle bir geçiş yok mu / Değme sinemadan güzeldir Köprü.” derken Galata Köprüsü’ndeki hareketli hayatı dile getirir. Onun için “Akşam: Köprü’de bir insan mevsimi.”dir.
Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin güçlü sesi Necip Fazıl’a göre “Gecesi sümbül, Türkçesi bülbül” kokan İstanbul’un “Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyâr”dır. “Canım İstanbul” şiiri ise İstanbul’un süslediği en güzel şiirlerdendir. Bir yanda tarihin izleri, diğer yanda doğal güzellikler ve coşkulu bir duygu vardır. Şiir, adeta İstanbul üzerine bir sevda türküsüdür.
“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, edâ, iklim;
O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım…
İstanbul,
İstanbul…”
Ziya Osman Saba, “Seni görüyorum yine İstanbul, / Gözlerimle kucaklar gibi, uzaktan / Minare minare, ev ev / Yol, meydan.” diyerek İstanbul’u çepeçevre kucaklar. Bedri Rahmi, “İstanbul deyince aklıma martı gelir.” der. Orhan Veli ise İstanbul’da yaşamaktan öteye geçer, gözlerini kapatarak İstanbul’u dinler: “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.”
Şiirleri süsleyen kadim şehir İstanbul; bahtın açık olsun, desenin bozulmasın, rengin solmasın. Nice şairin şiirinde dillendirdiği güzelliklerin, güzelliklere vesile olsun.
Mustafa USLU
İstanbul bukadar güzel anlatılır Mustafa kardeşim eline diline gönlüne sağlık
Ne güzel anlatmışsınız hocam. Çok şükür ki İstanbul’da doğduk. Bu güzel şehri ziyadesiyle seyrettik. Nimetlerinden faydalanıyoruz.
Ne zarif ifade etmişler İstanbul’u. Tanpınar’ın Huzur romanındaki İstanbul’u görebilsek yaşayabilseydik keşke. Ancak İstanbul’u bu güzide ediplerin kaleminden okuyunca acaba diyorum, bugün gündüz vakti bir uçak yolculuğunda iniş yaparken cam kenarından, bir beton yığınına dönmüş bu şehri görseler neler hissederlerdi. Mersiyeler mi yazarlardı canım İstanbul’a?
Nedimin şiirlerini çok yakın bulur severek okurum babamın adı Nedim olduğu için midir bilmem…Mustafa hocam da yine her zaman ki gibi incelikle hatırlatmış bize şiir ehlini…
Şairler,yazarlar iyi ki varlar.. Bizim hislerimizin tercümanı olduğunuz için teşekkür ederiz.. “İSTANBUL “”yine bir güzelliğe güzellik katmış… Kaleminize sağlık..
Artık eski İstanbul kalmadı. Kalabalık, çarpık, sürekli hangi güzelliğini nasıl yok edelim, hangi tarihi eseri bozalım, nereye daha fazla bina dikelim düşüncesi hâkim bence. Hala güzel bir şehir. İnşallah, Allah daha da güzelleşmesini nasip etsin. Ellerinize sağlık.
Değerli Mustafa Hocam,
Nefis bir İstanbul yazısı olmuş. Yürekten kutluyorum. Kalemine ve kelamına sağlık.