Evet, bu yazı bir çığlıktır. Bu ülkenin vicdan sahibi her kesimine sesleniş halinde bir çığlık, hem de…
Dilimizde tüy bitti. Halen de söylemeye, yazmaya devam ediyoruz. Birkaç gündür olanı biteni anlamaya çalışan bir kamuoyu var. Kimi el yordamıyla, kimisi rakamlarla, zaman zaman bilgiye dayalı kimi zamanda sağduyusuna dayanarak durumu kritik eden bakış açıları mevcut.
Biz konuya eğitim cephesinden bakıyoruz.
Pek çok televizyonda programlara katılıp hemen her konuda görüş beyan edenler var. Bizim de derdimiz eğitim. Eğitimle bir millet yükselir ya da düşer, irtifa kaybeder. Lütfen gariban emeklileri bu seçimim neticesine tesir eden faktör olarak gösterip hakikatlerin gözden kaçırılmasına sebep olmayalım.
Son yapılan 31 mart 2024 seçimlerini bir de eğitim penceresinden incelemeye tabi tutalım. Eğitimimizi ülkemizin milli perspektifi ve geleceği açısından anlamaya ve anlamlandırmaya tabi tutalım.
Türkçe alanı sığlaşmış, üniversite sınavında 1 milyon kişinin barajı geçecek soru yapamadığı, 25-34 yaş arası erişkinler kategorisi okuduğunu anlama sıralamasında % 1 ile Avrupa’da en sona düşmüş bir ülke gerçeği, muhakeme alanı gittikçe kıtlaşan, çıktığı batıyı geçecek derecede kuraklaştırıcı bir sekülerist cendereye sıkıştırılmışlık, tatminsizliğe bağlı haz ve ihtirasın kural haline getirildiği sistem taarruzu altında bocalayan bir nesil mevcut.
Şu mübarek Ramazan’da etrafımıza bir bakalım. Üstadın ‘’bir şey koptu benden her şeyi tutan bir şey’’ dediği maneviyat bağının içimizi acıtan zayıflığını yaşayan şu an ki nesil, bu eğitim sisteminin tam tekmil kurbanıdır.
Seçim sonuçlarının yakın gözlüğü ile muhasebesini yapmamız gerekiyor.
Mevcut seçim sonuçlarının Türkiye’nin geleceği açısından ilmi ve sosyolojik okumalarını yapmalıyız. Grup, zümre ve millet kavramlarının içini eğitim yoluyla dolduracak yeni bir perspektif inşa etmeliyiz. Aynı kavramlara farklı anlamlar yükleyerek oluşacak bir sosyolojik farklılaşma kime yarar? Ya da aile içi farklılaşmanın sonucundan kim ya da kimler faydalanabilir? Bu durumun anlamlandırmalarını da yapmamız gerekiyor.
Mevcut eğitim sistemimizin muhakeme ve değerler alanımızı sığlaştırarak cemiyetimizin bir kısmını dar bir zihin alanına hapsetmesine seyirci kalmayalım. Bu gelişmelerden yeni bir ‘’Zelenski Vakası’’ yaratmak isteyenler var. Bu denli kıtlaşan kelime haznesi, kuraklaşan mana alemimiz, maneviyatımızdan yalıtılmış düşünce dünyamızla ”Leydi Gaga” benzeri bir isim bu ülkede bir gün ‘‘işte sizin devlet başkanı adayınız” denirse şaşırtıcı gelmeyecek bir cemiyet atmosferine doğru gidiyoruz. Ülkenin düşünen insanlarının bu duruma fırsat vermemesi gerekiyor. Türkiye yükselen bir güç. Medeniyet mirası güçlü bir ülke. Düşünce ve ilim alanını derinleştirip genişletmeliyiz. Bunun da yolu mevcut eğitim sistemini temelden bir rehabilitasyona tabi tutarak, ilmi metotları genişleterek muhakemeye dayalı bir medeniyet perspektifi oluşturmaktan geçiyor.
Konuyla alakası bakımından 4 yıl evvel yayınladığımız bir yazımızı düzenlemelerle alakanıza sunuyoruz:
Yenilenen 23 Haziran 2019 İstanbul seçimlerine bir başka açıdan bakalım. Bu seçimi maarif/eğitim penceresinden okumaya tabi tutalım.
Önce öğrencilerle ilgili mevcut rakamlarını bir gözden geçirelim.
YÖK verilerine göre Türkiye’de 207 üniversite mevcut. 10 milyona yaklaşan öğrenci ve 200 bin kadar da, üniversitelerimizde öğretim üyesi bulunmaktadır. Bunlardan İstanbul’da 11’i devlet üniversitesi, 40’ı vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 51 üniversite mevcuttur. Bu üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısı 1 milyon 252 bin 911’dir. Bu rakamlara İstanbul’da tahsil gören 2 milyon 796 bin 674 ilk, orta ve lise öğrencisini de eklediğimizde, toplam öğrenci sayısı 4 milyonu aşmaktadır. Sadece öğrenci sayısı bir çok dünya ülkesinden fazla olan, devasa rakamlara ulaşmış bir eğitim camiası.
Diğer sebepler ortadan kaldırılsa idi bile eğitim/maarif alanındaki mevcut politikalar, daha doğru bir ifade ile mevcut sömürgeci eğitim sistemi karşısındaki ‘politikasızlıklar’ malum bu sonucu hazırlamakta idi!.
Mevcut eğitim sistemimiz; sistem, teşkilat yapısı, atama ve meslekte yükselme kariyer yapılanması, perspektif ve metodolojileri ile, müfredat içerikleriyle; bambaşka bir kimlikte, farklı kişilikte, çok yeni ve farklı düşünce dünyası ile yüklü ‘’yabancılaşan’’ bir nesil yetiştirmekte!. Küresel tüketim düzeni, dijital teknoloji ve iletişim vasıtalarının oluşturduğu bağlılık ve bağımlılıkları da bu duruma ayrıca ilave edelim.
Zevkleri değişmiş, tüketim alışkanlıkları daha öncekilere benzemeyen, algıları cemiyetin diğer kesimleri ile olabildiğince farklılaşmış, değerler dünyası küresel tüketim düzeni ile benzeşim göstermeye ve giderayak eklemlenmeye başlamış bir neslin varlığını görmek durumundayız!. Gelecek kaygısı ve değerler dünyasında oluşan boşluğunda gölgesinde hareket eden karamsarlık yüklü, arayış halindeki bu gençlik bu seçimin -bu gidişle gelecek seçiminde- belirleyicisi olmuştur!.
Değer, kimlik, kültür ve gelecek alanına hiçbir yatırım yapmadığı, eğitim/maarif alanında hiçbir politika geliştiremediği, bir ideali ülküsü olsun, istikbalde içinden çıktığı cemiyete hizmeti olsun diye yerli yerinde sistematize edemediği eğitim sistemini doğru ilmi ve milli veriler ışığında yapılandıramadığı için demode metotlar ile yetişen gençlik, görünürde Ak Parti’ye, hakikatte ise bütün Türkiye’ye son seçimleri asıl kaybettiren temel sebep oldu!.
Evet bu son seçimin asıl kaybedeni bütün Türkiye oldu!. İdeali, mefkuresi, davası olmayan bir nesil yetiştirildi!. Yetiştirilmekle de kalmadı, haz, meta, makam ve dijitalizm üzerinden tüketime köleleştiren bir bağımlılık meydana getirildi.
Bu gençliğin İngilizce gelişen teknoloji sağanağı altındaki durumu, Türkçe ve milli kültür alanındaki donanımları, ‘benmerkezci’ şahsiyet yapılanmaları, teşebbüs ruhunun zayıfladığı hayata bakış açıları, hayata hazırlayamayan bugünün dünyasından kopuk hayat bilgisi eğitimleri de başlı başına bir araştırma konusudur. Bunu da buraya not düşmüş olalım.
Hiç uzaklarda aramaya gerek yok!. Bu seçimlerin-bu gidişle yakın gelecekteki seçimlerinde- yönünü belirleyen temel kuvvet mevcut eğitim sistemi olmuştur!.
İşin kuralı belli ‘siz bu sistemi değiştirmezseniz, sistem sizi değiştirir!.’
Hiç bir bilgi, kavram, değer üretemeyen, sadece taklit ve tüketim kültürünü benimsemiş, yaşadığı dünyayı sadece hazları penceresinden görebilen, hedef ve idealleri zafiyete uğramış, çevreyi hissetmeyen, komşuluğu tanımayan, acılarımıza ortak olamayan bir neslin yetiştiricisi bu eğitim sistemidir, bu seçimin galibi!.
Sebepleri ile sonuçları ile durum ortadadır. Fazla söze de hacet bırakmamaktadır.
Bu seçimin galibi hangi cepheden bakarsanız bakın küresel sistemin uzantısı olan mevcut eğitim sistemidir!.
Sağlıcakla kalın.
22 yıldır değişmedi bundan sonra da değişmez.AĞZINA KALEMİNE SAĞLIL ÜSTADIM. (Düzgün iş yapan müdür hemn görvden alınır. Reise itaat der rektör,el çektirilir.Çocuklara secde ederler bir yerlere kimse elleşemez)