“Gerçek insanlar” derken sakın yanlış anlaşılmasın dostlar, “iyi” insanları, “kâmil” insanları falan kastetmiyorum. Harbi, hasbi, maskesiz, hesap-kitap yapmayan, günahı da sevabı da gerçek olanlardan, özü-sözü, içi-dışı bir olanlardan söz ediyorum.
Kapı arkası ve merdiven altı siyasetçi ve kulisçilerinden, “ağabey” koltukçularından, karnından konuşanlardan, arkadan iş çevirenlerden, yüzüne gülüp gıyabında farklı davrananlardan, menfaatperestlerden, makam ve mevki için haysiyetini satan ya da rakiplerine haysiyet cellatlığı yapanlardan, nüfuz tacirlerinden, “padişahım ve saygıdeğer avanesi çok yaşasın”cılardan, “dalkavukluğun menzili olmaz”cılardan, “davaya” değil “kişilere” sadık olmayı tercih edenlerden, kifayetsiz muhterislerden bunaldığımız şu yalan dünyada, yalanı kendine düstur ve yol edinenlerden değil elbette…
Hakikaten nereye kayboldu “gerçek insanlar”? ne yaptık onlara, ne hâle geldik, getirildik de birer birer azalttık ve yok ettik, aslında tutunulası çok az sayıda dalımızı, yaslanılası çınarlarımızı…Sanırım bu acımasız ve ahlâksız yarışta pek çoğu kenarda, köşede “onurlu yalnızlıklara” mahkûm edildiler ve bu devran böyle devam ediyor maalesef…
Maskeler arkasından konuşuyor sanki birçoğumuz, sadece yere ve duruma uygun maske ile bir önceki değiştiriliyor gibi. Samimiyetsizlik; özgüvensizliğimizin ve aslında gelişmemiş şahsiyetlerimizin acı bir reçetesi olarak yansıyor hallerimize, özümüze, sözümüze, yüzümüze…
İnsanı “insan” ve “kul” yapma gayret ve iddiasında o kadar kurum ve kuruluş, vakıf ve dernek, cemaat ve tarikat varken ve on yıllardır bu gayret devam ediyorken eğer netice yukarıda bahsettiğim vahamette ise ki aksini kimse iddia etmez sanırım, oturup nerede ya da nerelerde kimin ya da hangi usullerin hatalı olduğunu sorgulamak ve bunları ortaya koyup samimi bir özeleştiri ve rehabilitasyon yapmak gerekiyor…
Ve mevzuya dair 2008 de yazdığım bir şiir;
Neysem O’yum
Duygularım gerçek benim
Günahlarım da gerçek
Sevaplarım da gerçek
Sahte değil hiçbir şeyim
Zayıflığım yalnızlığım
Bir’de iki olamamak
İki’yi Bir bilememek…
Serseri düşüncelerim
Dolanır tüm boşluğumda
Sığmazlar akıl kabına
Kâh yukarda
Kâh çukurda
Hep med-cezir kıvamında…
Olduğu gibi yaşarım hayatı
Ne bir eksik ne bir fazla
Ne ekleme ne çıkarma
Neysem O’yum nasıl olsa…
Sabi geldiyse gelenler
Haber yoksa gidenlerden
İlahi esrar hakkında
Birşey demezse bilenler
Birşey bilmezse diyenler
Ne diyip ne bilenlerden
Olmadık biz biçareler
Hürriyete âşık gönlüm
Maskesizliklere tutsak
Korkmadan bir gün ölürüm
Hep ölmektense korkarak…
Baki selam ve muhabbetlerimle…