Hepimizin ağzından düşmeyen o iki kelime, ‘’tansiyonum yükseldi/yükseliyor’’ hatırladınız değil mi? Gün içerisinde herhangi bir şeye sinirlendiğimizde ya da aynı fikirde uyuşamadığımız zaman karşı tarafa kurduğumuz o basit cümle bak benim tansiyonumu yükseltme, birde ne anlatıyorsun sen tansiyonumu zıplatma var.
Ülke gündemine baktığımızda da tansiyonlar hayli yüksek görünüyor. Seçim arifesinde olan ülkemiz için umarım en iyisi olur ve ortalık sakinler, tansiyonlar düşer, dedikten sonra gelelim asıl meseleye, nedir bu tansiyon, yüksek tansiyon biraz ondan bahsetmek istiyorum. Merak etmeyin tıbbi dil kullanmamaya özen göstereceğim.
Tansiyon, kanın damara yaptığı kuvvet diyebiliriz basitçe, yani kan basıncı. Kan basıncının yükselmesine, belli bir sınırın üzerine çıkması durumuna ise yüksek tansiyon yahut hipertansiyon diyoruz.
Normal şartlarda kan basıncını etkileyen iki temel mekanizma vardır. Bunlar kalbin bir dakikada pompaladığı kan hacmi (kalp debisi) ve damarların kan akımına gösterdiği direnç diyebiliriz.
Tansiyonunuzu ölçtürdüğünüzde 10’a 6, 11’e 8, 15’e 9 vs gibi rakamlar duyarsınız. Halk arasında büyük ve küçük tansiyon dediğimiz bu değerler ise sistolik ve diyastolik kan basıncıdır. Kalp kanı pompalamak için kasılma ve gevşeme hareketi yapar ve bu sayede kanı vücuda pompalar. Kalbin kasıldığı esnada oluşan kan basıncı sistolik yani büyük tansiyonu; kalbin gevşemesi ile damarların içinde kalan basınç diyastolik yani küçük tansiyonu ifade eder. Uluslararası literatürde 140/90 mmHg (yani 14’e 9) yüksek tansiyon sınırını oluşturmaktadır.
Vücudumuz kan basıncını dengelemek için, böbreklerden sıvıların süzülmesi ve hormon (aldesteron) salgılanması, sinir sisteminden, hücreler içinde bulunan sodyum, potasyum, kalsiyum ve magnezyum minerallerinden yardım almaktadır.
Yaş, ailede bu hastalığın olması, fazla kilo, tuz tüketimin aşırı olması, hareketsiz yaşam şekli, aşırı alkol tüketimi, sigara, stres, böbrek fonksiyonlarında bozulma, hormonal rahatsızlıklar ve gebelik kaynaklı olarak faktörler yüksek tansiyon oluşmasında etkili faktörler görülmektedir.
Yüksek tansiyona bağlı, kalp rahatsızlıkları, inme, damarlarda tıkanıklık, böbrek damarlarının etkilenmesi ile böbrek yetmezliği gibi sorunların oluşabileceği de göz ardı edilmemelidir.
Peki, tansiyonumuzun yükselmemesi, kan basıncını normal seviyelerde tutabilmek için neler yapabiliriz?
Öncelikle stresin ne kadar zararlı olduğunu tansiyon dışında başka hastalıklara da davetiye çıkarttığının bilincinde olmalı ve mümkün olduğunca hayatımızı düzende tutmalı ve kafamızın rahat olmasını sağlamalıyız. Aslında hep şikâyet ettiğimiz, monoton diye tabir ettiğimiz, düzenimizin bozulmamasının bile bir nimet olduğunu unutmamalı ve stresi en aza indirgemeliyiz.
Yaşam şeklimizi değiştirmeliyiz. Sadece şık görünmek için değil aslında iyi olmak sağlıklı olmak için fazla kilolarımızdan kurtulmalı, düzenli egzersiz yapmalı, yürüyüş, yüzme gibi aktivitelerde bulunmalı, alkol sigara gibi zararlı maddeleri hayatımızdan yani vücudumuzdan çıkarmalıyız.
Yediğimiz besinlere dikkatli etmeli, sodyum yani tuz alımını kısıtlamalı,
Ispanak, marul, maydonoz gibi potasyumdan zengin besinleri yeterli miktarda almalı,
Yoğurt, peynir gibi süt ürünleri; pekmez, susam, fındık, fıstık ve benzeri yağlı tohumların içinde bulunduğu kalsiyumdan zengin besinleri yeterli miktarda almalı,
Yağlı tohumlar, sebzeler, baklagiller, deniz ürünleri, muz, patates, tam tahıllı magnezyumdan zengin besinlere hayatımızda yer vermeliyiz.
Öfkeyle kalkan, zararla oturur atasözünü unutmayalım, kendimizi ve insanları sevmekten vazgeçmeyelim, tansiyonumuzu zıplatmayalım.
Çok güzel bir yazı olmuş teşekkürler