Meral Çalışkan Alkan
İnsan dediğimiz olağan üstü şaheser, bir dizi görevlerin içine gönderiliyor şu dünyaya. Bu görevleri her birimiz yerine getirirken belirli koşullara göre yapmaya çalışıyor ya da ona göre yaşamaya uğraşıyoruz. Aslında yaşama tutunabilmek için oluşturduğumuz yönergeler, bir süre sonra bizler için sağlıklı yaşamanın kurallarını haline geldi.
Sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, beden, ruh ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Kural ise, insan davranışlarına yön veren, uyulması gereken ilke, törelerce zorunlu kılınan yasa şeklinde tanımlandığını hatırlayarak devam edelim.
Örneğin yeni doğmuş bir bebeğin anne sütü alması görünmeyen bir kural iken, önceleri büyük büyük annelerimizin yaptığı bebeği hayatta tutabilmek adına yapılan çeşitli karışımlar, günümüzde ise formül mamalar bulunmaktadır. Peki, bu basit kuralı bilerek ihmal etmek ne kadar sağlıklı bebeklerin yetişmesini sağladı, tam bir soru işareti. Özellikle son zamanlarda kronik hastalıklardaki artışın bebeklik ya da çocukluk dönemindeki yanlış beslenme ile ilişkili olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Hani dedik ya kural, insan davranışlarına yön veren diye… Çocukluk döneminde konulan o basit kurallar; yatağını toplamak, odanı düzenlemek, masadan kendi tabağını kaldırmak, büyüklerin sözünü kesmemek vs. bunlarda bir çocuğun sağlığına katkı sağlamıyor mu? Böyle yetişen bir çocuk sorumluluk sahibi, yardım etmesini bilen, dinlemeyi bilen, yani sağlıklı hatta benim nazarımda özellikle de sosyal yönden sağlıklı bir birey haline geliyor.
Daha büyük ya da hayatın içinden kurallara bakalım. Günümüzde kadın ya da erkek birçok bireyin ehliyeti var! Ehliyet sahibi olan bir bireyin trafik ile ilgili kuralları bilmesi ve bunlara riayet etmesi gereklidir. Sürücü koltuğundaki kişinin sürekli aynaları kontrol etmesi, levhaları kontrol etmesi, hız ve ışık kurallarına uyması gerekmektedir. Bunlar aslında ehliyet alabilen bir kişinin kolaylıkla yapabilmesi gereken şeylerdir. Ama biz insanoğlunun kurallar çiğnenmek için vardır ya da acelem vardı, acemiydim gibi bahaneleri hemen hazırda bekliyor. Bu kurallara uymamanın sonucunu tahmin edersiniz. Yaralanma yahut ölüm ile sonuçlanıyor! Bir beyin cerrahi yoğun bakımında, kask takmadığı, emniyet kemeri kullanmadığı, hız yüzünde dönemeci alamadığı, yani basit bir kuralı çiğnediği için kompresyon/bel/boyun kırıkları, beyin içi kanamalar gibi nedenlerle ameliyat olan bireylere bakmaktadır. Yine ortopedi bölümleri de sıklıkla kol/bacak kırıkları gibi kazazedelere hizmet etmektedir. 2020 yılına ait kara yolu trafik kazalarına baktığımızda Türkiye’de 150 bin 275 adet ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası olduğu belirlenmiş ve bunların %88,3’ünün sürücü kusurları olduğu tespit edilmiştir (data.tuik.gov.tr).
Görüldüğü gibi kurallar, yani insan davranışına yön veren bu olaylar dizisi aslında bizim sağlımız için bizim koyduğumuz, oluşturduğumuz ifadelerden başka bir şey değildir. Sadece trafik kazaları ya da kurallarını düşünmeyelim, ülkemizde işçi güvenliği için konulan kurallarda bizler için hayati önem taşımaktadır. İnşaat sektörü, boya-temizlik işleri, güvenlik birimleri gibi her sektörün kendine göre uyması gereken kurallar oluşturulmuş, önlemler belirlenmiştir. Hatta ev içi güvenliği sağlamak için bile kurallarımız var.
Ne kadar acı verici değil mi, o kemeri takmadığı için ömrünün geri kalanını tekerlekli sandalyede geçirmek. Ne kadar acı değil mi, kızgın yağın güvenli bir yere kaldırılmadığı için çocuğun/bebeğin yanması. Ne kadar acı verici değil mi, basit bir eyleme uymadığımız için sevdiklerimizin, toprağı sevmesi. Sağlığımız için kurallara uymalıyız. Uyamıyor isek kuralların sağlıklı olduğunu düşünmeyi deneyelim.
Oyunu kuralına göre oynamıyorsan, kaybetmen yakındır..