eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Murat ERTAŞ

Erzurumlu… Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun. 1994’te özel öğretim kurumlarında çalışmaya başladı. 1999’da kendi kurumlarını kurdu ve 2022’de emekli oldu. Radyo ve televizyonlarda kültür, sanat ve şehir programları hazırladı. Yayımlanmış yedi kitabı var. Dil ve Edebiyat dergisinin yayın kurulu üyesidir. TDED Erzurum’un başkanıdır.

    Osmanlıda Okuma Oranı Yüksekti ve Halk Cahil Değildi

    Osmanlı dönemi Türk milletini cahil addetmek bir Türkün fikri olamaz. Kur’an-ı Kerim okumayı bilen her Türk, mektep görsün görmesin yazıyı öyle ya da böyle okurdu. Kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı genç… Hemen herkes okuma bilirdi. Çünkü yazımız Kuran elifbasıyla yazılırdı.

    Ahmediye,

    Muhammediye,

    Kara Davut,

    Siret-i Nebi,

    Envâr’ül Âşıkîn

    Mızraklı İlmihali

    Mevlid-i Şerif

    Velayetname

    Fütüvvetnâme

    Hz. Ali Cenknameleri

    Battalgazi

    Danışmendgazi

    Ebamüslim

    Kıssa-ı Yusuf

    Gazavatnâmeler

    Destanlar (Geyik, Güvercin, Deve, Kesikbaş, Ejderha, İbrahim Edhem…)

    Divanlar

    Halk Hikâyeleri (Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Yusuf ile Züleyha…)

    Dinî ve tasavvufî kitaplar

    Kırsalda veya şehirde çoğu evde yukarıdaki kitapların birkaçı muhakkak vardı ve bunları okul ve şehir görmemiş annelerimiz ve nenelerimiz kolaylıkla okurdu.

    Osmanlı döneminde mektebe gitmeyenler veya kırsalda olanlar “yazma” konusunda çok iyi değillerdi. Çünkü yazmak kâğıt, kalem, mürekkep ister. Türk milletinin nüfusunun çoğu köylerde ve kasabalarda yaşardı. Dönemin şartları dikkate alındığında kalem kâğıt temin etmek her açıdan zordu. Buna rağmen köylerde de annelerimizden, nenelerimizden az bulunan kâğıda veya cildimizdeki bir yaranın etrafına şifa ayetleri, dualar, zırhlama yazanlar vardı.

    Kıraat meclisleri, dinleme meclisleri yazılı ve sözlü kültürün yaşandığı, yaşatıldığı, hayatı kuşatan ve yöneten, sosyal hayatın her alanını biçimlendiren, kuşakların kimlik krizine düşmesini önleyen, kuşaklara bir medeniyet mensubiyeti hissini aşılayan, adı konulmamış çok mühim mekteplerdi. Bu meclislerde Türkün diyalektiği, estetiği, ahlâk ve erdemi, bilgisi ve görgüsü, tarihi ve hayat görüşü, zihinsel derinliği, yüce gönlü zenginleştirilir, terbiye edilir; halkın ruh dünyası kavileşir, entelektüel derinliği artar, halktan herhangi biri, bir sade insan bile günümüzle kıyas yapıldığında yüksek “münevver” zümresinden sayılabilirdi.

    Binaenaleyh, Osmanlı döneminde Kuran’ın terbiye ettiği Türk milletinde okur oranı tahminimce % 90’lardaydı, yazma oranı düşük olacaktı elbette… Bu konuda yapılmış istatistik hiç olmadı. Altını çizmemiz gereken konu şu: Latin harflerine geçtiğimiz için 1928’den sonra Latin’e ait harflere yabancı olan halkın sıfırlanan zihni ancak okula gidilerek yeniden doldurulurdu. Okuma-yazma birlikte olmak durumundaydı ve şehirlerde, kasabalarda, kırsalda, köylerde yeterince okul yoktu. Oluşan yeni tabloya bakıp “halk cahildi” demek cahillik veya küstahlıktır. Cahillik okumakla giden bir şey değil, bir şahsiyet problemidir. Yeni yazıyı o dönemde, 1930’larda kaç kişi doğru okur ve yazardı? Okulsuz öğrenilemeyecek yeni alfabeyi halkın öğrenmesi için okullaşmanın hızlanması ve yaygınlaşması gerekirdi ki zamanla bu gerçekleşti ve bugün okuma-yazma oranı çok yükseldi. Ancak yaşadık, tecrübe ettik ve gördük ki yeni alfabeyi öğrenmek cahilliği ortadan kaldırmıyor! Üniversite bitirip cahilliğini yenemeyen nice okumuş yazmış var ve sadece ilk ve orta mektep okumuş nice halk münevveri var.

    Demek ki Osmanlı döneminde “okuma”yı ayrı, “yazma”yı ayrı ele almak gerekmektedir. Okuma oranı çok yüksek yazma oranı çağın ekonomik ve sosyal şartları nedeniyle ve tüm dünyada olduğu gibi düşüktü. Ayrıca Osmanlıda açılan misyonerlik okullarının da birer kilise eğitim merkezi olduğu unutulmamalıdır. Yani halkımızın köylerde, kasabalarda, şehirlerde kıraat ve dinleme meclislerinde aldıkları eğitim neyse Hıristiyan nüfus çok cahil olması münasebetiyle Amerika, İngiltere ve Fransa eliyle onlara Anadolu’nun dört bir yanında butik misyonerlik okulları açılmıştı.

    Osmanlı döneminde eksik olan şey; çağın değişen şartlarına, sanayisine, askeri yapısına ve teknolojisine, ekonomisine, siyasetine, tıbbına, hukukuna vb yönelik meslekî eğitim eksikliğiydi. Sömürge ve zulümle zenginleşen Batı karşısında zamanında ve yeterince ilmî hamlelerin yapılmamış ve zenginleşmenin sürdürülememiş olmasıydı. Bu durum, yakın zamana kadar Cumhuriyet döneminde de devam etti.

    Gelelim “insan, birey” merkezli dünle bugün karşılaştırmasına…

    Sadece annelerimizin dilindeki ve ezberindeki şiir, mâni, türkü, ilahi, hikâye, masal, hikmetli sözler, dualar, ayetler, edep-erkân sözleri, atasözleri, temsiller, tarih, bilmeceler vb fikrî zenginlik ve müktesebat bugün kaçımızda ve hatta kaç halk edebiyatı profesöründe, edebiyatçıda, sosyologda, ilahiyatçıda var?

    10. asırdan 19.asra kadar Türk milletinin en sade bireyi belki dönemin dünya halklarıyla karşılaştırıldığında, meselâ Avrupa’da olaydı oranın önemli aydınlarından biri sayılırdı.

    Ezcümle;

    Aralıksız on yıllar boyunca Türk soykırımının yapıldığı savaşlar ve muhacirlik döneminden kalan, yürek ve zihin travması geçirmiş, sindirilmiş, yorulmuş nüfusu esas alıp büyük Türk milletine “cahil” damgası vurmak Türk milletinden olmayanların marifetidir ancak.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Birgül Akinci dedi ki:

      Yüreğinize sağlık ,aynı fikirdeyim.yikiliş dönemindeki Osmanlı munevverleri kadar T.C Münevver yetistirmismidir merak ederim!!!