eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Kamil YEŞİL

Edebiyat, kültür ve eğitim alanlarında yazıyor. 2015-23 yılları arasında Talim ve Terbiye Kurulu Üyeliği yaptı. 31 Mart 1963, Çine / Aydın doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini Eskiçine’de tamamladı. Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1987) mezunu. Bir süre Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk İslâm Sanatları Bölümünde yüksek lisans programına devam ettiyse de bitirmeden ayrıldı. Yüksek lisans tezi olarak hazırladığı “Anlatılarda Hoca Tipleri” adlı çalışmasını Tarih ve Düşünce dergisinde tefrika etti. Panel dergisinin kültür-sanat sayfasını M. Sabri Aydınlı imzasıyla yönetti. Rize, Çorum, Manisa gibi illerde öğretmenlik yaptı. Çalışmalarını Ankara’da sürdürmekte. Kâmil Yeşil’in ilk öyküsü “İlgi”, Ankara’da çıkan Aylık Dergi’de (1988) yayımlandı. Deneme, inceleme ve eleştirileri İzlenim, Nehir, Bilgi ve Hikmet, İlim ve Sanat, Panel, Altınoluk, Tarih ve Düşünce’de; öykülerini Ayâne, Kayıtlar, Kardelen, Kaşgar, Yönelişler, Hece, Dergâh, İkindi Yazıları, Birlik (Üsküp) dergilerinde yayımladı. Ali Kemal’in Paris Musahebeleri’ni yayına hazırladı. Balın Tuzu Eksik adlı eseriyle 2001 Türkiye Yazarlar Birliğince Yılın Hikâyecisi seçildi. ESERLERİ: HİKÂYE: Ankebût (1998), Balın Tuzu Eksik (2001), Kayıp Dilin Öyküleri (2003), Tamir Görmüş Aşk (2004).

    Okullarda Bir Ders Kaç Dakika?

    Öğretim sisteminde “zaman kaçağı” sorunu-

    İlyas Salman’ın oynadığı Sarı Mersedes filminden bir sahne. Almanya’da işçi olarak çalışan Bayram, Türkiye’ye bir Mersedes araba ile dönmek istiyor.

    Acente yetkilisi, fabrika yetkilisi ile şöyle bir telefon konuşması yapıyor.

    -Efendim burada bir Türk var, Mersedes almak istiyor, fakat imalatı Pazartesi ve Cuma günlerinde değil de hafta içi  tamamlanmış  olanlardan istiyor.

    (Merkezdeki adama cevap olarak devam ediyor)

    -Hayır efendim, inançları, uğur veya uğursuzlukla ilgili bir husus değil. İşçiler Pazartesi ve Cuma günleri işlerini iyi yapmazlar, baştan sağma yaparlar, o günlerde imali tamamlanan arabalar mutlaka kusurlu olur, diyor.

    Adalet Ağaoğlu bu repliği “Almancı”lardan öğrenmiş olmalı. İş ahlakı konusunda üzerinde çok laf üretmeye müsait bir konuşma. Bu repliğe göre Türklerin, gittikleri yerlere çalışma ahlakını da götürdükleri, her şeyi kendilerine benzettikleri söylenebilir.

    Eğer bu bir itiraf ise, Türkiye’deki işlerin yapılışı hakkında da bir fikir sahibi oluruz.

    Her ne olursa olsun iş ahlakı konusunda tenkit edilmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız.

    “Film icabı” söylenen bu repliği; eğitim ve öğretim sistemimize, özel olarak ders saatlerine  uyarlamak istiyorum.

    Bütün öğretmenlerimizi dışarıda tutarak sormak istiyorum. Türkiye’de dersler 40 dk, 45 dk işleniyor mu? Dolu dolu geçen ders sayısı hangi okullarda hangi derslere ait acaba?

    Öğretmenliğe başladığım yıl, Anadolu Liselerinde bir ders saati 45 dakika idi. Bu saat neye göre ayarlandı bilmiyorum. İyi niyetle yorumlarsak, ilkokuldan sonra Anadolu Lisesine gelmiş bu taze ve bilgiye aç beyinlerin daha çok talepkar olduklarından  onlara pozitif ayrımcılık yapıldığını söyleyebiliriz.

    Madem Anadolu Lisesi, madem seçilerek geldiler 5 dk fazla bilgiyi hak ediyorlar diye düşünmüş olmalı bakanlık.

    Türkiye’de genel uygulama 40 dk’dır. Fakat bizim bir ders saati dediğimiz uyarlama, Batı’da bazı ülkelerde gerçekten 1 saattir. Özellikle uygulama dersleri…

    5-10 dk. ne fark eder diyebilirsiniz. 8 aylık eğitimde 4+4+4’ün bütün sınıf seviyeleri düşünüldüğünde ne büyük farklar çıkar ortaya.

    ÖZEL DERSLERDEKI TİTİZLİK OKULLARDA NİYE YOK

    Psikologların, özel ders veren öğretmenlerin hizmeti saate bağladıklarını düşündüğümüzde ne demek istediğimiz anlaşılır.

    Tekrar okullardaki ders saatlerine dönelim. Herkes yani yetkililer, veliler, öğretmen ve öğrenciler biliyor ki bizim ülkemizde okulların açılış haftası okula ısınma, tanışma, ders araç gereçlerini tamamlama, ders programlarını öğretmenlerin ihtiyaçlarına göre ayarlama  haftasıdır.

    Birinci dönem ve ikinci dönemin son haftası notları derslerin kesildiği; ortalamaların verildiği, karne, teşekkür ve takdir belgelerinin hazırlandığı, notunu yükseltmek isteyen öğrencilerin fırsat haftasıdır.

    Son birkaç senedir ara tatiller ikiye çıktığına göre bu işleyiş ders saatlerine nasıl yansıyor acaba?

    Yine eğitimin son haftasından devam edelim.

    Herkes biliyor ki okulların son haftası ders işlenmez, öğrencilerin okulu astığı, sınıfların boşaldığı haftadır. Son iki hafta diyecektim dilim varmadı.

    Resmi bayramları, bayramlara hazırlık için ayrılan ekstra zamanları, anma toplantılarını, kış saatlerine göre 5-10 dk ders kısaltmalarını, kar, hastalık, sıcak vb sebeplerle yapılan hesap dışı tatilleri saymıyorum.

    Ne demek istiyorum?

    Eğitim öğretim işlerinde zaman kullanımı, Almanya’da çalışan Bayram’ın Cuma ve Pazartesi günleri imalatı tamamlanan Mersedeslerden değil de hafta içi üretilen Mersedesleri tercih etme sebebine benziyor.

    Mersedes imalindeki sorun bir yerde halledilir fakat eğitim ve öğretimdeki bu çalınan zaman nasıl telafi edilir bilmiyorum. Okulların ve öğrencilerin başarılarını değerlendirirken zikredilen 40 dk, 45 dk ders saatinin nominal bir değer olduğunu; fakat gerçek zamanın bundan farklı olduğunu söylemek istiyorum.

    Batı’daki iş disiplini (ceza ağırlıklı yaptırımlar) uzun yıllardır devam ettiği için genel olarak öğretmen ve öğrencilerin derslere tam zamanında girip çıktıklarını, bunun bir kültür olarak yerleştiğini, yoklama yapmak vs ile zaman kaybetmediklerini Batı’da öğretmen olarak görev yapanlar söylüyor.

    İş disiplini de Batı’dan transfer edilmez ki..

    Benim bir çözüm teklifim yok. Eğer söylediklerimiz doğru ve sorun olarak kabul edilirse çözüme doğru adım atılmış demektir.

    Çözümü  eğitim ve öğretimin bütün paydaşlarına bırakıyorum.

    Kâmil Yeşil

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.