Koridorda elinde notlarla muhtemelen sınıfına doğru ilerleyen bayan bir öğretmeni yaklaşık 150 kilo çapında dev bir veli çok güçlü sağ kroşesiyle yere indiriyor. Öğretmen yumruğun etkisiyle önce koridorun kenarındaki dolaplara çarpıyor; sonra da hızlıca yere yığılıyor. Yanlış anlaşılmasın; veli için kullandığım sıfat şiddetin ne kadar büyük olduğunu göstermek kasdıyla…
Manzarayı görünce bir an için düşündüm. Aynı kroşeyi bakan yese acaba ne düşünürdü? En azından hiç olmamış gibi kalkıp yoluna devam etmezdi herhalde…
Kesinlikle eminim. Bu manzaradan kendisi de çok büyük üzüntü duymuştur. Fakat bu durum gayrı üzüntüyle geçiştirilecek mahiyeti çoktan aşmıştır. Toplumun genelinde şiddetin arttığı bir dönemde, hele hele Filistin’de çocuk masumların alçakça katledildiği bir dünyada elbette maarif de şiddetsiz düşünülemez! Fakat bunu gidermeye yönelik hiç olmazsa bazı önlemlerde mi alınamaz?
Sizin gibi bizler de biliyoruz tıp ve öğretmenlik bu ülkenin gözde meslekleri. Yani büyük ölçüde iş garantisi mevcut. Fakat bu durum sizin için maarifte şiddetin vahametini perdelemeye dönük bir gerekçe olmamalı. Acilen önlemler alınmalı! En azından yetkililerce vak’a en kınamalısından kınanmalı! Aksi takdirde eski tas ve eski hamamı bile çok ararız…
Üstad Necip Fazıl’ın dediği üzere her şey akıyor; fakat maalesef maarifin oluklarından nur akmıyor. Peki bu nur mariften akmayacak da nereden akacak?
Kurşunların konuştuğu yerde şarkı söylenmezmiş.
Biz de ne diyelim?
Yumrukların konuştuğu yerde maariften söz edilemez!
Unutmayın! Bu ülkede maarif her zaman olacak; fakat bizler her zaman olmayacağız. Ya yaptığınız güzel işlerle ya da öğretmene atılan bu yumruklarla anılacaksınız! Elbette seçim sizin…
Yalnız, maarif bir sevdadır. Sevdaya sarılır gibi sarılmak gerek! Bu sevdadan da ancak bir hak davası olanlar Allah’ın izniyle galip çıkacaklardır.
Yok, “Mağluptur bu yolda galip” diyorsanız ki bunun olacağını hiç zannetmiyorum; maarif şakaya gelmez, yumruğa ise hiç gelmez!
Efendim, maarifte Cenab-ı Hak’tan yumruksuz günler niyaz ederim. Şimdilik görünen o ki bu işte O’na (C.C.) kaldı…!