Elbette ticaret, her işin doğasında vardır. Maarifte de bir noktaya kadar ticaret düşünülebilir. Fakat sayısı milyonları bulan öğrenci karşısında ticareti düşünmek, hele hele ki bu işin muhatapları muktedirlerin ticarete soyunmaları düşünülemez. En azından muktedirlere ticaret izninin verildiği bir ortamda (dönem) maarif bundan tamamen uzak tutulmalıdır.
Bir de bu işin reel politik tarafı var. Bu kadar sayıda bir öğrenci kitlesinin bulunduğu bir yapıda, tek tek her “ferd”i, ferdin “nitelik”, “ilgi” ve “ihtiyaçları”nı doğrudan dikkate almak zorunda olduğumuzu düşündüğümüzde işin zorluğu da apaçık ortadadır. Eğitim ve özellikle de müfredata dönük bugüne kadarki çalışmalarda tam mânâsıyla bir muvakkiyet elde edilememesinde birazcık da mes’eleye bu ticarî toptancı bakış ile yaklaşılmasının kanaatimizce tesiri oldukça fazladır. Bu yüzden özellikle maarifin mutfağında çalışanlara çok büyük iş düşmektedir.
Bir kerre, bunlara kesinlikle bu işin ticaretini yapma izni verilmemelidir. Asıl en önemlisi ise elbette sayısının epey fazlalığından dolayı talebeyi bir ticaret nesnesi olarak gören reel politik anlayış ve yaklaşımlardan tamamen kaçınılmasıdır. Zira maarifin, hancıya değil, yolcuya bakan bir tarafı vardır. İşin zorluğu da asıl bundan kaynaklanmaktadır. Belki uygulama maksatlı reel politikte ticaret düşünülebilir. Fakat, insanların, “Bunlar, bu işin ticaretini yapıyorlar” dediği anda işiniz biter. Gayrı ağzınızla kuş tutsanız faydasızdır. Dolayısıyla maarif gibi son derece hassas bir mevzuda, her türlü politik veya ekonomik anlayış ve yaklaşımlarınızı bir tarafa bırakıp işe öylece girişmeniz şarttır. Hiç unutmayınız! Maarif, ticaretten azadedir.
Efendim ey meded!
Lutfî Baba soylamış, görelim cânım ne soylamış:
azade kıl maarifi
her türlü ticaretinden
o zaman gör lutfî baba
kutlama ziyaretinden…