eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Açık
22°C
Ankara
22°C
Açık
Salı Parçalı Bulutlu
21°C
Çarşamba Az Bulutlu
15°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
13°C
Cuma Az Bulutlu
14°C

Mustafa SÜS

1974 yılında Kayseri Yahyalı’da doğdu. İlkokulu Derebağ İlkokulunda okuduktan sonra Yahyalı İmam Hatip Lisesinde liseyi bitirip 1994 yılında Şehit Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesine başlayıp 1998 yılında Öğretmen olarak atandı. 2012 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesinde Eğitim Yöneticiliği ve Teftiş dalında Yüksek Lisans yaptı. 2007 yılından itibaren yerel gazetelerde, internet haber sitelerinde eğitim ve toplumsal içerikli köşe yazıları yazmaya başladı. Kendine ait internet sitesinde, şiir, deneme, öykü dalında yazılarına halen devam etmekte olan Mustafa SÜS, 2016 yılında “Yitik Kadınlar” adlı öykü kitabını çıkardı. Diriliş Postası adlı ulusal gazetede köşe yazarlığı yapan Süs, evli ve bir çocuk babasıdır.

    Yorgo Gitti Sofia Geldi

    Türkiye’de en kolay olunan bir dal var…

    Sanatçılık!

    Tabirimi mazur görün Türkiye’de;

    Alengirli işler yaptıysanız,

    Devleti yönetenler muhafazakârlarsa, onlara karşı geldiyseniz, onlara muhalif olanların safındaysanız,

    Ahlaka mugayir tavır ve davranışlarınız varsa,

    Toplumsal değerlere alenen düşmansanız,

    Diğer dinlerle değil de özellikle İslam’la kavgalıysanız,

    Türkiye’yi bölmeye çalışan her türlü teröre destek veriyorsanız,

    Aile mefhumunun yok edilmesi projelerine (LGBT gibi) gönüllü destek oluyorsanız… Sanatçısınız. Hem de öyle böyle değil, anlı şanlı sanatçısınız!..

    Bu sözüm ona sanatçıların sözünün üstüne söz söylenmez.

    Yukarıda saydığım özelliklerin tersi istikamette olanlar da yalakadır. Onlara sanat dünyasında paye verilemez. Başarıları ne olursa olsun sanatçılık onlara yakışmaz. Muhaliflerin kasap bıçağını yalayandan sanatçı olur ama hükümete destek verenden olmaz.

    Bir takım şımarık, şarlatan güruh, kendilerini böyle pazarlıyor, böyle pazarlarken de palazlanıyorlar. En fakirinin altındaki arabaya güç kuvvet yetmez. Ama açlık edebiyatı yapmakta da epeyce mahirdirler. Fakiri fukarayı suiistimal ederler…

    İşte bu sanatçılardan birinin ikiz çocuğu olmuş. Allah bağışlasın, analı babalı büyütsün…

    Bu ikiz çocuklarına Alya ve Sofia adını vermişler.

    Bunu duyan Sabah Gazetesi Yazarı Engin Ardıç da kendince ve bizce haklı olarak sormuş:

    “Ana Müslüman, baba Müslüman. Ananın adı Seray, babanın adı Eray… Hem de kafiyeli vallahi. İlber ile Dilber gibi. Peki, bu kızların isimleri nasıl Alya ve Sofia olabiliyor? Elbette her ana babanın çocuğuna istediği ismi koyma hakkı vardır, nüfus memuru kabul ettiği sürece mesele yoktur. Ama bizim de şaşırma hakkımız olsa gerek. Bir sürü Türk ve Müslüman ismi var, kıran mı girdi?”

    Buraya kadar her şey normal, yani bize göre normal…

    Bu yazıyı seküler kesime hitap eden ve muhalif bir haber sitesi yayımlamış.

    Altındaki yorumları okudum kan beynime sıçradı…

    Hakaretin bini bi’ para…

    Hani içlerinde sakince, şu gerekçelerle Engin Ardıç’a karşıyım diyen yok…

    Yüzlerce yorum var hemen hepsi hakaret içerikli ve en yumuşak yorum: Sanane!

    Türkiye’de yaşayan insanların yabancı isimlere bakış açısı bu…

    Seküler kesim geleneksel isimlerimizden acayip rahatsız.

    Düşünüyorum, Engin Ardıç hükümet yanlısı bir gazetede yazdığı için mi bunca linç diye…

    Keşke öyle olsa, sırf yazarın konumuna karşı anlık kızgınlık desek de değil gibi sanki…

    Birçoğu kendi çocuklarına da yabancı isim koyacaklarmış. Kendi geleneksel isimlerinden rahatsız olanlar da gırla…

    Nereye gidiyoruz sorusu son zamanlarda epey revaçta… Biz de soralım, nereye gidiyoruz?

    Freni patlamış kamyondan farkımız yok. Yuvarlanan taştan farkımız yok, nerede duracağımız belli değil…

    İsimlerimize, özümüze, kelimelerimize, deyimlerimize, atasözlerimize ne zaman ve nasıl sahip çıkacağız?

    Bizi bizden alacaklar, alıyorlar, almışlar da bir kısmımızı…

    Elimizdekilere nasıl sahip çıkacağız?

    Eğitimi maarif yapalım diyoruz, müfredatı değiştirelim diyoruz ama oralı olması gerekenler oralı olmuyor.

    Yorgo’yu deniz döktüysek Sofia’nın yanımızda işi ne?

    Mustafa SÜS

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.