Şair yazar ve mütefekkir Sezai Karakoç’un dediği gibi “Oruç, hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın bir üfleyişi gibi taşıyarak geldi. Mademki geldi onu iyi tanımak gerek.”
Ramazan ayıyla ilgili ayet ve hadislere baktığımızda, onu diğer aylardan farklı olduğunu gösteren bazı hususiyetleri olduğunu görürüz. Belki hepsi olmasa da bir kısmını zikredecek olursak Ramazan, Kur’an ayıdır, Ramazan, oruç ayıdır. Ramazan, takva, arınma ve Allah’ı yüceltme ayıdır.
Ramazan, kanaat, şükür ve sabır ayıdır. Ramazan, tövbe, murakabe ve muhasebe ayıdır. Ramazan, hidayeti ve doğruyu bulma ayıdır. Ramazan infak ve cömertlik ayıdır. Ramazan tefekkür ve tezekkür ayıdır.
Ramazan itikaf, inziva ve susma ayıdır. Ramazan, Allah’ın koyduğu sınırlara uyma, onları aşmama ve gözetme ayıdır. Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni içinde barındıran bir aydır… Ve nihayetinde Ramazan müminler için eğitim, öğretim ve terbiye ayıdır.
Bu eğitim ve öğretimde hikmet esaslı merhamet ve şefkat eğimi birlikte nefis terbiyesi gibi insana kemalat kazandıracak pek çok eğitim bulunmaktadır.
Böylece Ramazanla insan, toplumsal dayanışma ve paylaşma şuuru kazanarak, bir anlamda irade eğitimi yapmış olur, güzel hasletlerle birlikte şahsiyet kazanır, kâmil bir insan ve mümin olmanın yollarını öğrenir. Bu eğitimin bir programı vardır ve bu programın asasını aslında, Allah belirlemiştir. Bu da oruç tutmaktır. Oruç tutmanın esası, iftar vaktine kadar yemeyi, içmeyi ve bir takım cinsel arzuları terk etmektir.
Bu hususların açılımı mahiyetinde olan ağızdan kötü söz çıkmaması, boş yere münakaşa yapılmaması, başka insanların kalplerinin kırılmaması gibi orucu etkileyen hususlar bizzat Hz. Peygamber tarafından ifade edilmiş, O’nun tebyîn ve tatbik vazifesi gereği olarak programa ve oruç eğitimine dahil edilmiştir. Aslında bu eğitimi Mesced-i Nebevî’nin kutsal çatısı altında Hz. Peygamber (s.a) ashabına bizzat örnekliği ve yaşayarak vermiştir.
Bu eğitim imsâkla başlar. İmsak, kelime anlamı itibariyle “tutmak” demektir. Hz. Peygamber bir hadislerinde, “Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terketmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur!” (Buhârî, Savm, 8) diğer bir hadisinde “Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibadetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 21) buyurmaktadır.
Bu hadislerden imsakla başlayıp iftarla biten orucun, sadece karnı aç bırakmaktan ibaret olmadığı, esas oruçtan maksadın imsaktan itibaren insanın orucu bütün organlarına tutturabilmesi, her türlü kötülükten ve günahtan uzak durabilmesi, güzel ahlak ve davranışlarla bezenmesi gibi hususlar olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktada sadece aç ve susuz kalarak tutulan oruç, bir insanı aç ve susuz olarak ağaca bağlamaya benzetilmiştir.
Bu eğitimde Kur’ân okumak vardır. Hz. Peygamber’den (s.a) itibaren gelenek haline gelen mukabeleler vardır. Tabii ki Kur’an lafızlarını okumak önemli olmakla birlikte onu anlayarak anlamını düşünerek, içselleştirip içten gelen bir duygu ile gözlerden yaşlar dökerek, tane tane okumak çok daha önemlidir. Çünkü Ramazan Kur’ân ayıdır. Ayrıca Kur’ân hayat kitabıdır. Okuduklarımızın hayatımıza amel ve ahlak olarak yansırsa o zaman Kur’ân okumak çok daha anlamlı olur.
Yine bu eğitimde iftar vardır. İftar, duaların kabul edileceği çok değerli ve önemli zaman dilimidir. Hz. Peygamber bir hadisinde, “…Müminin iki sevinci vardır: Birisi iftar vaktinde orucunu açtığı andaki sevinci, diğeri Rabbine kavuştuğu zaman orucunun (mükâfatından kaynaklanan) sevincidir.” (Müslim, Sıyâm, 163; Buhârî, Savm, 9) buyurmuştur.
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a) oruç açmada acele edilmesini tavsiye etmiştir. “İnsanlar vakti girince iftar etmekte acele ettikleri sürece hayır üzere olurlar.” (Buhârî, Savm, 45; Müslim, Sıyâm, 48) buyurmuş ve Allah’ın en sevdiği kullarının iftar yapmada acele edenler olduğunu bildirmiştir. (Tirmizî, Savm, 13) İftar etmeden önce oruçlu insana yeme-içme, denmiştir, o da yememiştir ve içmemiştir.
Böylece mümin, emre uyarak Yüce Allah’a olan sevgisini ve saygısını göstermiştir. İftar et denildiği vakitte de bu emre uyarak derhal dua ederek orucunu açıp iftar etmiştir. Bu ancak iman, sabır ve ihlâsla kazanılan bir irade eğitimidir.
Yine bu eğitimde teravih namazı vardır. Teravih, Ramazan gecelerini ihya etme yönüyle güzel bir ibadettir ve buna devam etmek ve ihmal etmemek gerekir. Bu ayda zekât vardır. Ramazan ayı genelde müminler tarafından zekâtın mali yılı olarak görüldüğü için Müslümanlar, zekâtlarını Ramazan ayında vermeyi gelenek haline getirmişlerdir. Yine bu ayda varoluş sadakası olar sadaka-i fıtır vardır.
Bununla fakirler, kimsesizler, yetimler, dullar, düşkünlere yardım edilir. İbn Abbâs şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) hem oruçluyu (işlediği) faydasız fiillerden ve (söylediği) kötü sözlerden temizlemek, hem de fakirlere gıda (temin etmek) üzere fıtır zekâtını farz kıldı. Artık kim bunu bayram namazından önce öderse, o makbul bir zekâttır. Kim de bunu bayram namazından sonra öderse, o sadakalardan bir sadakadır.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 18; İbn Mâce, Zekât, 21)
Yukarıda zikredilenler Ramazan ve oruç eğitiminin programı çok zengindir. Hülasa olarak zikredecek olursak bu eğitimde ibadet vardır, namaz vardır, teravih vardır, kadir gecesi vardır, geceleri ihya vardır, teheccüd vardır, Kur’an vardır, mukabele vardır, okuma vardır, infak vardır, hasenat vardır, hikmet vardır, ilim vardır, irfan vardır, itikaf vardır, hayır vardır, iyilik vardır, güzellik vardır, şefkat vardır, merhamet vardır, tevbe vardır, sabır vardır, şükür vardır, hürriyet vardır, terbiye vardır, arınma vardır, nihayetinde orucun sevinci bayram vardır.
En nihayetinde bu eğitimin sonucunda meleklerin bile imrendiği insan-ı kâmil olmak vardır.
Yazımızı Sezai Karakoç’un şu ifadeleriyle bitirmek istiyoruz: “Oruç geldi, ondan bize ölümsüz bir şeyler katılacak demektir. Giderken, bizden de ona ölümsüzleşecek birkaç şey katılmalı.”
Allah cümlemizi Ramazanı gerçek bir şekilde ihya etmiş, terbiye olmuş, kâmil kullarından eylesin…
Prof. Dr. Ahmet YILDIRIM