Bir şiirin temeli mısralar, -namıdiğer- dizelerdir. Bazen şiirin özü sayılabilecek bir mısra ile mısralardan oluşan beyit ya da dörtlüğe veya şiir parçasına tutunan okuyucu; şiirin anlamına, tamamına veya şaire doğru yolculuğa çıkar. Şaire ulaşıp tanışmasının ardından şairin diğer şiirlerine ve eserlerine yelken açar.
İşte bu yolculuk, okuyucuyu bambaşka âlemlere götürür; yepyeni ufuklar kazandırır, şiire sevdalandırır ve şiirin peşine düşürür. Bir berceste, mükemmel bir mısra, beyit veya dörtlük, bir özdeyiş gibi gönüllere ve hafızalara kolayca yerleşir. Yeri geldikçe sohbetlerimizin, konuşmalarımızın süsü olur.
Birer ‘hoş sadâ’ hükmündeki bu müstesna (berceste) mısralar; çoğu zaman duygularımızı, düşüncelerimizi, hayallerimizi, istek ve arzularımızı kısa yoldan özlü bir şekilde anlatmamıza da yardımcı olur. Bazen onlardan dersler alır, bazen onlarla dersler veririz.
Gönül dünyamızın güçlü sesi Yunus Emre’nin -bugünkü söyleyişle- “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsen / Ya nice okumaktır?” dörtlüğünü bilmeyenimiz yoktur. Yeri geldiğinde bilginin, insan olmanın, kendini bilmenin önemi bu ölümsüz mısralarla dile getirilir.
Konu sağlık veya devletse ihtişamlı Osmanlı Devleti’nin muhteşem padişahı Kânunî Sultan Süleyman’ın (Muhibbî); “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.” beyiti dudaklardan dökülüverir.
Adlî (Sultan II. Bayezid), “Kendi kendine ettiğin âdem / Bir yere gelse edemez âlem.” mısralarında bilinçsiz, kendini bilmez bir insanın kendine verebileceği zararın boyutunu dile getirir.
Mevlîd (Vesîletü’n-Necât) yazarı Süleyman Çelebi’nin “Her nefesde eyledik yüz bin günâh / Bir günâha etmedik hiçbir gün âh.” mısraları diğer beyitler gibi bir sehl-i mümteni örneği olarak hafızalarda yer alır.
Fuzûlî’nin “Aşk imiş her ne var âlemde / İlm bir kîl ü kâl imiş ancak.” beyiti, aşk (elbette İlâhi aşk) ve dünya hayatına dair söylenmiş en güzel sözlerden birisidir. “Eylesen tûtîye ta’lim-i edâ-yı kelimât / Sözü insan olur amma özü insan olmaz.” mısralarıysa insana, insanlık adına âdeta ders verir.
Karacaoğlan, “Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma.” diyerek insana önemli bir görevini hatırlatır.
Söyleyeni meçhul olan (anonim veya lâ-edrî) “Altından ağacın olsa zümrütten yaprak / Âkıbet gözünü doyurur bir avuç toprak.” mısraları hayatın özlü bir anlatımıdır.
Tanzimat şairlerimizden Ziya Paşa’nın Terkîb-i Bend’i hikmetli mısralarla bezelidir ve pek çoğu atasözü hüviyetindedir. “Âyînesi iştir kişinin lâfâ bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” ve “İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrâh / Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.” mısraları bunlardandır. Peki, Namık Kemal’in “Kimsenin lütfuna olma tâlib / Bedeli cevher-i hürriyetdir.” beyitine ne denilmelidir!
Mehmet Âkif’in “Sen! Ben! Desin efrâd, aradan vahdeti kaldır; / Milletler için işte kıyamet o zamandır.” mısraları her çağ için ince bir mesajdır.
Cahit Zarifoğlu ise günümüz insanının ahvalini yıllar evvel “-ah şu yalnızlık / kemik gibi / ne yanına dönsen batar.” diyerek zarifçe dillendirir.
Divan şiirimizin ustalarından Koca Râgıp Paşa’nın “Eğer maksud eserse mısra-ı berceste kâfîdir.” mısraında ifade ettiği üzere birer ‘eser’; Bâkî’nin “Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.” mısraında ifade ettiği gibi birer ‘hoş sadâ’ hükmünde olan bu müstesna şiir cümleleri, “…Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.” (Fuzûlî) mısraına rağmen birer hikmettir. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadislerinde “…Muhakkak ki şiirin bazısında hikmet vardır.” buyurmuşlardır.
TDK Türkçe Sözlük’e göre çeşitli anlamları olan “hikmet” kelimesinin anlamlarından birisi de ‘Hak ve hakikate uygun, kısa ve anlamlı, öğüt verici söz’dür.
Aynı zamanda bir edebi tür olan hikmet; dinî-ahlaki konuları işleyen, öğüt veren sözlerle süslü bir nazım şeklidir. Bu tür şiirler hikemi (hikmetli) şiirler diye bilinir. Ahmet Yesevî’nin dini-tasavvufi öğütler içeren şiirlerine hikmet adı verilir.
Türk şiiri, (Özellikle Tasavvuf, Divan ve Tanzimat edebiyatları) hikmetli mısralar bakımından oldukça zengindir. Öğrencilerin, öğretmenlerin ve şiir severlerin şiirden şuura yol bulan/bulduran mısraları ajandalarına not etmesi kıymetli bir derleme olacaktır. Zira “Şiirden Şuura” böyle bir çalışmanın ürünüdür.
Mustafa USLU
Kaynak: Şiirden Şuura, Mustafa Uslu, Erkam Yayınları
Muhteşem bir yazı çok anlamlı çok öğüt verici ağzınıza yüreğinize sağlık saygıdeğer hocam
Pek lezzetli kaleminiz, daim olsun Muhterem Hocam…
Mustafa Hocam birbirinden güzel ufuk açıcı yazılarınızı beğenerek ve keyif alarak okuyorum.
Toplumun ihtiyaç duyduğu çok güzel konulara temas ediyorsunuz. Doğru şeyler söylüyor, doğru şeyler yazıyorsunuz. Sizin doğrular birilerinin yaptığı gibi diğer doğruları manipüle etmiyor, illüzyonist bir özellik taşımıyor. Perdeleyici değil. Gerek ulusal medyada gerekse sosyal medyada öyle yazılara rastlarsınız ki yüzde yüz doğrudur. Ama o doğrular toplumun maslahatına uygun doğruları perdeliyor, görmesine mani oluyor.
Haftayı adeta iple çekiyorum. Yazılarınızı dört gözle bekliyorum. Bugünkü yazı da öyle.
Elinize, kolunuza, kaleminize sağlık.