Yıllar evvel dönemin Millî Eğitim Bakanı, bir ilimizin Millî Eğitim Müdürünü dört kez telefonla arıyor. Gelen dördüncü aramadan sonra telefona bakan müdür, önceki aramalara bakmama veya geri dönmeme gerekçesini arayan numaranın rehberinde kayıtlı olmamasına bağlıyor, hatta “İşletildiğimi zannettim.” diyor. Bakan Bey de “Eğer bir Bakan olarak ben sana ulaşamıyorsam, öğretmen nasıl ulaşacak?” diye sitem ediyor. Merak edenler, vakanın ayrıntısını medyadan öğrenebilir.
Günümüzün en önemli iletişim aracı olan telefonu (özellikle cep telefonu) bilgi almak, bilgi vermek, hâl hatır sormak, -laf aramızda- sohbet etmek, kısaca haberleşmek için çok sık kullanıyoruz. Ancak bu kullanım sırasında bazı sürprizlere hazırlıklı olmak gerekiyor.
Mesela; aradığınızda telefona bakılmayabilir, telefon meşgule alınabilir, geri dönülmeyebilir, bazen yüzünüze kapatılabilir, mesajlarınıza cevap verilmeyebilir.
Günün birinde görüşme imkânı bulup sorabilirseniz muhatabınızın “telefona bakmama, geri dönmeme, meşgule alma veya mesaja cevap vermeme” gerekçesini ya da gerekçelerini -belki- öğrenebilirsiniz.
İşte o gerekçelerden bazıları: “Aa, beni mi aradınız!”, “Fark etmedim.”, “Çok yoğundum.”, “Yoğunluktan dönemedim.”, “Toplantıdaydım.”, “Telefon sessizdeydi.”, “Gürültüden duymamışım.”, “Araba kullanıyordum.”, “Çocuk oyun oynuyordu.”, “Kayıtlı numara olmadığı için bakmadım.”, “ Geç fark ettim.”, “Rahatsız etmek istemedim.”, “Arayacaktım, yazacaktım, araya başka işler girdi; unuttum.”, “Önemliyse tekrar arar dedim.”, “Müsait değildim.”, “Telefonum bozuktu.”, “Dışarıdaydım, telefon yanımda değildi.”, “Telefon diğer odadaydı.”, “Uyuyordum.”, “Yanlışlıkla aradığınızı düşündüm.”, “Rahatsızdım.”, “Misafir vardı.”, “Misafirlikteydim.”, “Yurt dışındaydım.”, “Telefonum iş yerinde/evde kalmıştı.”, “Numarayı değiştirdim.”, “Telefonu değiştirdim.”, “Telefon çekmiyordu.”, “Görüşmedeydim.”, “Moralim bozuktu, kimseyle görüşmek istemedim.”, “Ben de sizi aramayı düşünüyordum.”…
Bu gerekçeleri listeledikten sonra basit bir kaynak taraması yaptım. Telefon kullanma ve telefonda konuşma adabımuaşeretine dair -resmi ve özel anlamda- epey yazılı kaynak olduğunu tespit ettim. Bu kaynaklardan özetlediğim telefon kullanımıyla ilgili kurallardan bazıları şunlar:
- Arayan kişi kendini tanıtarak söze başlamalı, muhatap da kendini tanıtmalı.
- Aramalarda çok fazla çaldırılmamalı. (Uygun olan, üç veya dört defa çaldırmaktır.)
- Kim aradıysa telefonu önce o kapatmalı. Ancak, üst görevde olan kişiler telefonu kapatmadan alt görevdekiler kapatmamalı.
- Üst görevdekiler, sekreter veya santral aracılığıyla aranmamalı. Alt görevde olanların, üst görevdekileri sekreter veya santral aracılığıyla araması uygun değildir.
- Üst görevdekilerin sekreteri veya kendisi doğrudan, bizzat aranmalı.
- Sekreter aracılığıyla yapılan telefon görüşmelerinde astın telefonunun üst görevde olana bağlanması gerekir.
- Makamda, üst görevde birisi veya resmi bir ziyaretçi varken zorunlu olmadıkça telefonla görüşülmemeli. Mecbur kalındıysa, en azından özür dileyerek izin istenmeli.
- Acil bir durum söz konusu değilse telefon görüşmelerinin 10.00 – 22.00 saatleri arasında yapılmasına özen gösterilmeli.
- Görüşmelerde ses tonu iyi ayarlanmalı; çok yüksek (bağırarak) veya kısık sesle konuşulmamalı.
- Ahizeli telefon kullanılıyorsa ahize yerinden yavaşça alınıp konulmalı.
- Telefonda gizlilik derecesi yüksek konular konuşulmamalı.
- Telefonda “Bil bakalım ben kimim?”, “Beni tanımadın mı?” gibi sözler söylenmemeli. İstek, kısa ve öz olarak belirtilmeli.
- Telefonun sohbet değil, bir haberleşme aracı olduğu unutulmamalı.
- Uygun olmayan yerlerde telefonla konuşulmamalı.
- Şüpheli veya geri dönüşü olmayan numaralar hariç, arayan numaralara geri dönülmeli ya da mesaj yoluyla tekrar araması sağlanmalı.
- Herhangi bir toplantıda, camide, arkadaş veya aile buluşmalarında sürekli cep telefonuyla meşgul olmak; yine toplantı, cami, konferans, sinema ya da konser gibi sosyal ortamlarda, kullanımı yasak olan yerlerde cep telefonunu sessize almamak veya kapalı tutmamak; telefonda konuşulan kişiyi bırakıp (zorunluluk yoksa) bir başkasına cevap yetiştirmeye çalışmak; toplu ulaşım araçlarında ve kalabalık ortamlarda telefondan sesli müzik dinlemek görgü kurallarına aykırıdır. Telefonu kişinin yüzüne kapatmak ise büyük saygısızlıktır.
Görüldüğü üzere telefon kullanımı veya görüşmesi alelade bir iş değildir. Kendine mahsus adabımuaşereti (görgü kuralları) vardır ve mutlaka bu kurallara uygun davranılmalıdır. Adabımuaşerete uygun hareket etmek bir görgü ve nezaket kuralıdır.
Kapı zili çaldığında merak edip “Kim o?” demeyen var mı? Peki, verilen selamı almamak veya duymazdan gelmek neyin nesidir? Hele hele telefonla arayan tanıdık birisine cevap verilmiyorsa vay hâlimize!
Elbette bazı özel durumlar, geçerli mazeretler olabilir ama insan, ilgili görgü kurallarını bilmiyorsa eyvallah; ancak bildiği hâlde uymuyorsa “Görmezden geliyorum. Umurumda değilsin. Benim için önemsizsin. Sana ayıracak vaktim yok.” demek istiyordur veya başka bir mevzu olabilir. O da kendi bileceği iştir, zorlamaya gelmez.
Mustafa USLU
Elinize, yüreğinize, kaleminize sağlık hocam. Yazılarınızı büyük bir beğeniyle okuyorum. Maalesef görünüşte telefon adabını basite alanlar için çok güzel bir yazı olmuş. Adabımuaşeret artık insanların hayatından her konuda çıkmış durumda. Bir topluluğa girdiğinizde selamını bile almak insanlara zor geliyor maalesef.
Mustafa hocam, yaramıza tuz biber olmuşsunuz. Eli kalem, dili kelam ehli meseleyi ancak böyle ifade eder. Ne yazık ki edep ve da adap fukarası olduk. Bir de bu tür davranışları bir ayrıcalık olarak anlayıp-anlatanlar yok mu? Sözün bittiği yer vesselâm.
Günümüzde en çok kullandığımız ve adeta hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen telefonla ilgili yazınızı kıymetli buldum. İsterim ki okunma sayısı milyonları bulsun. Kalemine ve yüreğine sağlık kıymetli kardeşim.