eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
23°C
Ankara
23°C
Az Bulutlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
23°C
Cuma Hafif Yağmurlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
20°C
Pazar Yağmurlu
22°C

Abdullah Yıldız: Okumak, kendini bilmektir

SUNUŞ:

Bu haftaki röportajımızı yazar, araştırmacı, sivil toplum gönüllüsü bir isim Abdullah Yıldız Hoca(*) ile yaptık. Kendisi tecrübeli bir yazar. Çok sayıda yayınlanmış kitabı var. Konferanslar vermekte. Eskilerin tabiri ile bir mümeyyiz(ayırıcı) vasfı namaz gönüllüsü olması. Bir grup arkadaşı ile birlikte organize ettikleri namaz platformunda görev yapmakta. Maneviyatı yok sayılarak, insanın sadece tüketimin bir nesnesi yapılmak istendiği ”dünyevileşmenin” sağanak halinde dayatıldığı çağda çok anlamlı bir faaliyetin sahipleri olarak tecrübe ve müktesebatlarından istifade etmek istedik. Bu röportaj o birikim ve hafıza ışığında yapıldı. Çok kıymetli bilgilerin ortaya çıktığını düşünüyoruz. İstifade etmeniz dileği ile alakanıza sunuyoruz.  

Maarifin Sesi: 1. Okuma nedir? Nitelikli bir okuma nasıl yapılmalıdır? Bir ”okur” tarifi yapar mısınız?

Abdullah Yıldız:  Okuma eylemi, “bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek”; “yazılmış bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek” şeklinde tanımlanıyorsa da bu eksik kalır. Zira okumak, gerçekte “anlamak ve kavramak” demektir; okunulan şey ister bir yazı, bir kitap olsun, isterse de bir olay, olgu ya da kâinatın tamamı yahut onun bir parçası olsun fark etmez. İlk emri “oku” olan Kur’ân-ı Kerim’de “okuma” anlamına gelen “kıraat”, “tilavet” ve “tertil” kelimelerinin üçü de anlamayı ve kavramayı içerir. Rabbimiz “oku” emriyle hem yazılı kitabı olan Kur’ân-ı Kerim’ini hem de yazılı olmayan “kainat kitabı”nı okumamızı yani anlayıp kavramamızı istemiştir. Okumanın amacı ise, insanın kendini ve Rabbini tanıması, bilmesidir. “Kendini tanıyan Rabbini de tanır” denmiştir. Dolayısıyla “nitelikli bir okuma”, Kitabullah’ın “Yaratan Rabbinin adına (O’nu tanımak için) oku” ayeti (Alak, 96/1) başta olmak üzere bütün ayetlerinin rehberliğinde kâinat kitabının ayetlerini, kendimizi ve Rabbimizi bilmeyi, tanımayı amaçlayan bir okumadır. Bilge Yunus Emre’nin dediği gibi:

İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir;

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır.

“Okur” da, kendini ve Rabbini bilme-tanıma amacı taşıyan böylesi bir okumayı gerçekleştiren insandır.

Maarifin Sesi: 2- Düşünce ile insan; iç terbiye ve davranış terbiyesi arasında nasıl bir ilişki kurarsınız?

Abdullah Yıldız: Düşünmek, Allah’ın “kendi ruhundan üfleyip yarattığı” (Hicr 15/29; Secde 32/9; Sâd 38/72), “yeryüzünde halife (temsilci)” kıldığı (Bakara 2/29) ve “kerim (çok değerli, şerefli, faziletli, üstün)” (İsrâ 17/70) olarak nitelediği insanoğluna özgü mümeyyiz bir özelliktir. Kur’ân-ı Kerim’in birçok ayetinde açıkça görülebileceği üzere düşünmek, akletmek ve anlamak gibi eylemler kalbe atfedilmiştir. Ancak, kalbi ile akleden de vardır, akletmeyen de:

“Onların kalpleri vardır, kalpleri ile aklederler.” (Hac Suresi 22/46)

“Onların kalpleri vardır, kalpleri ile anlamazlar! Onların gözleri vardır, gözleri ile göremezler ve onların kulakları vardır, kulakları ile duyamazlar!..” (A’raf 7/179)

“Şüphesiz ki, bunda kalbi olan kimse için elbette öğüt vardır.” (Kaf 50/37)

“Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitleri mi var?” (Muhammed 47/24)

“Terbiye” kelimesi ise “rab” ile aynı kökten türemiştir. Rab, “mürebbi” anlamına gelir. Her şeyi yoktan var eden yüceler yücesi Rabbimiz, bizi terbiye etme hakkına da sahip olan yegane otoritedir. Dolayısıyla içimizi-dışımızı terbiye edecek düşünce ve davranış kodlarımızı vahiyle sadece O belirler. İşte bu terbiyenin temel ilkelerini ve sabitelerini içeren kıyamete kadar geçerli edep kitabımız Kur’ân-ı Kerim’dir.

Maarifin Sesi: 3- Kısaca çocuk, muallim, mürebbi tarifi yapabilir misiniz?

Abdullah Yıldız: Mutlak mürebbimiz olan Rab Teâlâ’nın yarattığı tüm varlıkların ve insanın tabiatına koyduğu yasaları keşfetmek “ilim”, bu ilmi öğreten “muallim”, Alemlerin Rabbi olan Allah’a, kendimize, diğer insanlara ve eşyaya karşı görev ve sorumluluklarımızı -ister çocukluğumuzda veya gençliğimizde olsun, isterse ileri yaşlarımızda olsun- biz “talebeler”in belleyip kuşanmalarını sağlayan ise “mürebbi”dir.

Maarifin Sesi: 4. Eğitim, öğretim, terbiye, talim kavramları sizin zihninizde nasıl bir Türkiye hayali uyandırıyor?

Abdullah Yıldız: “Eğitim”, “öğretim” gibi içi boş ve amaçtan yoksun sözcüklerle şekillenen seküler bir eğitim sistemi değil, kendini ve Rabbini tanımayı amaçlayan “talim” ve “terbiye” gibi kadim değerlerimizi içkin terimleri merkeze alan bir “maarif nizamı” hayal ediyorum. İlim ve irfan, terbiye ve edep temeline dayanan bir maarif nizamını yeniden hayatımıza hakim kılar ve yeni nesilleri bu nizama göre kemale erdirebilirsek, işte o zaman ülke ve millet olarak geleceğe daha güvenle bakabiliriz.

Maarifin Sesi: 5. ”Anlamak, anlamlandırmak, düşünmek.” Ne kadar doğru yapabiliyoruz? Daha iyisi için neler yapabiliriz?

Abdullah Yıldız: Eğer okuma, bilme, tanıma, anlama, kavrama, anlamlandırma ve düşünme gibi eylemlerimizde “akıl kılavuzumuz” olan Kur’ân-ı Kerim’i rehber edinmez isek, istiğnâ (kendini yeterli görme) duygusuna kapılabilir, abesle iştigal edebilir ve yanlış yollara, istikametlere, izlere, izmlere kayabiliriz. Yine Yunus Emre’nin dediği gibi:

Okudum, bildim deme,

Çok tâat kıldım deme,

Eğer Hak bilmez isen,

Abes yere gelmektir.

Bu noktaya gelmemek için de şu duayı çok sık okumak gerekir:

“Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen.” (Âl-i İmran, 3/8)

Peygamber Efendimizin de, “Ey kalplere yön veren Allahım! Kalbimi senin dinin üzere sabit kıl!” şeklinde dua ettiği ve ardından bu âyeti ( l-i İmran, 3/8) okuduğu rivayet edilmiştir (Tirmizî, Kader 7, Daavât 89, 124; İbn Mâce, Duâ 2).

Maarifin Sesi: Bu röportaj için size çok teşekkür ediyoruz. Yüreğinize, dimağınıza ve gayretlerinize sağlık ve bereket diliyoruz.

Abdullah Yıldız: Ben teşekkür ederim.

(*) Abdullah Yıldız Biyografi:

Araştırmacı yazar. 1954 yılında Adana/Kozan’da doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Adana İmam Hatip Lisesi’ni 1973 yılında bitirdi. Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü’nden 1976’da mezun oldu. 1980’den itibaren çeşitli eğitim kurumlarında toplam 23 yıl öğretmenlik yaptı. Yeniden Milli Mücadele, Pınar ve Umran dergilerinde yazdı. Ocak 2001’den bu yana da her Salı günü Yeni Akit gazetesinde yazıyor. 2006’da bir grup yazar arkadaşı ile birlikte kuruluşuna öncülük ettiği Namaz Gönüllüleri Platformu’nun halen devam eden çalışmaları, binlerce insanın namazla buluşmasına ve namaz bilinci kazanmasına vesile oldu.

Yayımlanmış eserlerinden bazıları:

Namaz Bir Tevhid Eylemi

Tarih Bilinci

Yusuf’un Üç Gömleği

Haydi Namaza

Duâ – Söylemden Eyleme

Yol Haritamız Kur’ân

Ramazan’la Dirilmek (Ed.)

Hz. Şuayb/Namaz-Ticaret-Adalet

Kur’ân’ı Nasıl Okudular

Kur’ân’ı Nasıl Anladılar

Kur’ân’ı Nasıl Yaşadılar

Oruç/Ötelere Seyahat

Kırk Hadis Kırk Ders

On İki Emir

Örnek ve Önder Hz. Peygamber

Namazı Yaşamak

Direnişten Dirilişe-Ümmetin Uzun Soluklu Yürüyüşü

Selahaddin Eyyubi-Minberin Sırrı

Fahreddin Paşa ve Medine Savunması

Tevhid ve Risalet

Takva ve Adalet

Adanmış Ömürler

Barbaros Hayrettin Paşa

Sultan Alparslan

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.