“Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu! Bana baskı sökmez! Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok!”
31 Aralık 1954’de Sivas Şarkışla’nın Elmalı köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla’da yaptıktan sonra Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirdi. Üniversite eğitimi için 1972’de Ankara’ya geldikten sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde görev yapmaya başladı. 1980 sonrası yapılan yargılamalarda beş yılı hücrede olmak üzere yedi buçuk yıl hapishanede yattı. Bu süre zarfında çok ağır işkencelere maruz kaldı. Yargı tarafından bir gün bile cezaya çarptırılmadan, yılları hapishanede geçmiş şekilde suçsuz bulunarak beraat etti.
Hapisteki yılları Allah’a olan inancı ve vatan sevgisi ile zor günlere katlanarak geçti. O zor şartlarda “Üşüyorum” şiirini yazdı.
“…Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum.” Diyordu şiirinin bir bölümünde.
Yıllar sonra hayata veda edeceği yerin, bedenini ve ruhunu üşütecek bir yer olacağını bilircesine. Hayatı mücadelelerle dolu bir vatansever, dürüstlük timsali bir siyaset adamıydı Yazıcıoğlu. Kendisi ile aynı siyasi görüşe sahip olmayanların dahi insanlığını, açık ve doğru sözlülüğünü takdir ettiği beyefendi bir kişiydi.
Gençlik döneminden itibaren milliyetçi ve İslami konularda yazılar yazmış; lise yıllarında okulun duvar gazetesini hazırlayarak çeşitli dergilerde yazıları yayınlanmıştı. Yalnızca ülkemizin değil tüm zulüm gören Müslümanların dertleri onun derdi idi. Muhsin Yazıcıoğlu arayış içinde olduğu üniversite yıllarında, inanç ve ahlâka verdiği önemi ön planda tutmaya devam etmiştir.
Anadolu gençliğinin okuyarak adam olması, milletine ve vatanına hizmet etmesi gerektiğini yirmili yaşlarında dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e mektup yazarak “Eller silah değil, kalem tutmalı” cümleleri ile dile getiriyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu ilerleyen yıllarda siyasetin önemli olduğunu düşünerek parti oluşumunda yer almış, ekibi ile birlikte siyasi hedeflerini; “Fikirde milli, Müslüman, demokrat, Türk kimliğini esas alan, sivil ve katılımcı, uygulamada ilkeli” bir kitle partisi oluşturmak şeklinde belirterek, Müslüman ve Türk Anadolu insanının beklentilerini dikkate alacak bir parti olmayı da hedeflemişlerdir. Bu niyetlerle 1993’te, bir grup arkadaşı ile beraber BBP’yi (Büyük Birlik Partisi) kurdu ve partinin genel başkanı olmuştur.
28 Şubat sürecinde milletin yanında yer almasıyla siyasi yaşamı açısından önemli bir tutum sergilemiştir. Aynı zamanda “Namlusunu millete çevirmiş bir tanka selam durmam.” çıkışıyla da demokrasinin yanında yer almıştır.
19, 20 ve 23. dönem TBMM Sivas milletvekili olarak TBMM’de milletvekilliği yapan Muhsin Yazıcıoğlu, en son 23. Dönem Sivas milletvekili olarak seçilerek 29 Mart 2009 seçimleri için yoğun bir seçim programını yürütmeye başlamıştır. Yazıcıoğlu’nun seçim çalışmalarını yürütürken içinde bulunduğu helikopter, 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş civarında bulunan Keş Dağı’nda düşmüştür. Günler sonra 27 Mart 2009’da kaza yerine ulaşıldığında ise, Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin hayatını kaybettiği bilgisine ulaşılmıştır. Günümüzde kazanın oluş biçimi ve kaza sonrasında yaşanan ihmaller hâlen tartışılmakta olup konu, Kahramanmaraş Özel Yetkili Savcılığınca hâlen soruşturulmaktadır.
Taceddin Dergahı’na defnedilmeyi vasiyet ettiği için bir bakanlar kurulu kararı çıkarılarak Mehmet Akif Ersoy müzesi olarak kullanılan dergâhın bahçesine defnedilmiştir. Vefatından sonra insanların sevgi ve saygısını kazanmış bir kişilik olduğu Anadolu’nun birçok yerinde park, cadde ve vakıflara Muhsin Yazıcıoğlu ismi verildikçe anlaşılmıştır.
Siyaset içerisinde dürüst tavrı, dik duruşu, bilgi birikimi ve siyasi ahlakı onu meclis içerisinde de herkes tarafından saygı görmesine neden olmuştur.
Tez çalışmalarına konu olan Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili olarak kendisini yakından tanıyan kişilere sorulan sorulara verilen bazı cevaplar şu şekilde yer almaktadır:
Lider olma sıfatını kazandıran en önemli kişilik özelliğinin samimiyet olduğunu, söylediğini yapan ve söylediğinin arkasında duran, mazlumun ve mağdurun yanında olan, en ufak bir meselede arkadaşlarının ve kendisine ulaşanların dertleriyle dertlenen bir insan; güvenilir ve vefalı bir lider olduğunu; karizmatik, tutarlı ve demokrat bir lider olduğunu; çok donanımlı bir insan olduğunu, kendisine en ağır eleştirilerde bulunanlara bile sevgiyle yaklaştığını, lükse ve şatafata karşı olduğunu ve yüksek tevazu sahibi olması sebebiyle iyi bir lider olduğunu ifade etmişlerdir.
Kendisinin yakın çevresi olan katılımcılar Muhsin Yazıcıoğlu’nun cesaretli, ahde vefa sahibi, dürüst, siyasi ahlakı yüksek, faziletli, erdemli, arkadaş ve dost canlısı, davasına, vatanına ve milletine bağlı, irade sahibi, merhametli, samimi, ikna yeteneğine sahip, kuvvetli sezgileri olan, sözünün eri, emanete ihanet etmeyen, güvenilir ve hitabet yeteneği bulunan; insanları incitmekten çekinen, liderlik gücünü inancı ve cesaretinde alan, karizmatik gücünün yanında bilgi gücünü iyi kullanan; yaptığı işlerde yalnızca Allah’ın rızasını, devletinin ve milletinin iyiliğini gözeten; daima istişare eden, çalışma arkadaşlarına karşı tevazu ve yumuşak başlı, çok merhametli, adaletli ve diğerkam bir liderlik anlayışına sahip olduğunu bir lider olduğunu belirtmişlerdir. Hatta aşırı merhametinin siyasette kendisine olumsuz etki olarak bile döndüğünden bahsetmişlerdir.
“Şiddete asla tevessül etmeyeceksiniz. Silahınız fikirleriniz olacak, ben bir elinde Kur’an, bir elinde bilgisayar olan gençlik istiyorum.” sözleriyle imanlı ve bilgili gençliği hayal eden Muhsin Yazıcıoğlu, “İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayat için fırıldak olmaya gerek yok. Ben fırıldaklık istemem” diyerek dedünya düsturunu dile getirmiştir. Ruhu şad mekanı Cennet olsun.
Kaynakça
AKAR, F., & SAVUT, E. (Yıl: 2020). SİYASAL LİDERLİK VE BİR SİYASAL LİDER OLARAK MUHSİN YAZICIOĞLU. Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, s. Cilt: 11, Sayı: 28, S: 829-854.
ŞEKER, G. (2023, Nisan). Muhsin YAZICIOĞLU’nun Siyasi Hayatı Ve Milliyetçilik Anlayışı. TÜRKİYE MESLEKİ VE SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ, s. Sayı: 11 S:80-89.