Müfredat ne derse desin, öğretmenler ne öğretirse öğretsin, kim ne telkin ederse etsin… Başka öğretmenler de vardır hayatımızda… “Yanlış” mesela, iyi bir öğretmendir. “Düşmek” de öyle. “Mağlup olmak” da. Bir kitapta “kötünün iyi bir öğretmen olduğunu” okumuştum yıllar önce. “İyinin de iyi bir öğretmen” olduğunu söyleyebiliriz. Yeter ki talebe olalım....
Bir okul ziyaretimin ardından sosyal medyada paylaştığım fotoğrafın altına genç takipçilerimden birisi fotoğraftaki okul müdürümüzü kastederek “Remzi Hoca’m, Kız Meslek Lisesinde müdür yardımcımızdı. Hiç unutmam, bir keresinde Sakarya Türküsü’nü okuyarak dersimize girmişti.” diye not düşmüş, yıllardır görmediği öğretmenini görmenin sevinciyle selam ve saygılarını ifade etmişti. Düşülen bu nottan anladım ki...
Onu bilgiye susamışlığıyla, ilme doymayan tarafıyla tanıdım ilkin. Ders okurduk bir grup arkadaşımızla. Hocamızdı ama bizden daha meraklı daha heyecanlıydı. Derslerde bir şey öğreteyim derdinden çok, bir şey öğreneyim heyecanını yaşardı. Bu hali bize de bulaştı, bir daha da çıkmadı. Derse otururduk da zamanın nasıl geçtiğini bilmez, mekânın keyfiyetini sezmezdik....
Allah’ın yeryüzünde yaratılmışlara canlılara en büyük hediyesi merhamettir. Merhamet; kalpleri kin, öfke ve intikam gibi hastalıklardan temizlemektir. Irkı, rengi, ne olursa olsun “yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” anlayışıyla can taşıyan her varlığa kalp inceliği gönül yumuşaklığı ve muhabbet nazarıyla bakmaktır. Merhameti olmayın adaleti, adaleti olmayanın da merhameti olmaz. Adalet ve...
Telaşlı adımlarla İstiklal Caddesinde yol alıp Hüseyin Ağa Camii’nin avlusuna vardığında Abdülhakim Arvâsî ile göz göze gelen Necip Fazıl Kısakürek sanki Musa kesilmişti. Hani Musa peygamber iki denizin birleştiği yere kadar hiç durmadan yürüyeceğini söylemiş ve nihayetinde yanındaki Yuşa ile balıklarını kaybettikleri o yerde Allah’ın kullarından bir kul ile karşılaşmıştı....
Malûm olduğu üzere müfredât, “tek, yalnız” mânâsına gelen Arapça “müfred” kelimesine çoğul eki -ât eklenmesiyle oluşmuştur. Kubbealtı Lugatı’na baktığımızda ise ilk olarak “basit şeyler, mürekkep olmayan şeyler” mânâsına gelir. Ergun Göze’nin de belirttiği üzere “Talebe hocasından ders alır (…) Önce harfler, sonra müfredât, daha sonra da mürekkebât öğrenilir.” Dolayısıyla müfredâtın...
“Ortaokul ikinci sınıftayken girdiğiniz müzik dersimizde isteğe bağlı şarkı, türkü, ilahi söyletip sözlü notu veriyordunuz. Birkaç ilahi bilmeme rağmen ‘biliyorum’ deyip söylemeye cesaret edemedim. Sıra bana geldiğinde kızardım, bozardım, terledim. Utanıyordum. Hata yapmaktan korkuyordum. Konuşarak beni ikna ettiniz. Ben ilahiyi söyledim, siz iyi bir not verdiniz. O günün akşam namazında...
İlkokuldayken öğretmenimiz 3, 4 ve 5. sınıf öğrencilerine üç matematik sorusunu ‘ortak ödev’ olarak verdi. Deftere yazdığımız soruları akşam evde çözüp ertesi gün getirecektik. Üçüncü sınıfta olmama rağmen kendime güveniyordum. Çünkü bu konuda bana yardımcı olabilecek biri ilkokul mezunu, diğeri ortaokul öğrencisi iki ağabeyim vardı. Elbette yardım ederlerdi. Akşam ağabeylerime...
“Millet ruhunu yapan maariftir. Marifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Şu halde millet maarif demektir.” Büyük fikir adamımız, ruh cephemizin gösterişsiz ve nümayişsiz maden işçisi, isyan ahlâkçısı, Türkiye’nin Maarif Davası kitabının müellifi Nureddin Topçu’yu yeni...
Türkiye Yüzyılı hedefinin içine aklıselim düşünen herkes maarifi alıyor. Hükümetin eğitimi merkeze almasını, gerekirse diğer işlerden daha fazla eğitime zaman harcanmasını istiyor herkes. Haklılar mı? Evet… Cumhurbaşkanımıza, Milli Eğitim bakanımıza çok büyük işler düşüyor diyerek herkes eteğindeki taşı döküyor. Onlara iş düşüyor da eğitimde ve kültürde bize iş düşmüyor mu?...
Covid 19 sürecinde hızla hayatımıza giren çevrimiçi platformlar özellikle eğitimin her kademesinde kendine çok çabuk yer buldu. Yaşamış olduğumuz deprem felaketi nedeniyle eğitimin uzaktan eğitim yoluyla yapılması da teknoloji tabanlı bu araçlara duyulan ihtiyacı bir kat daha artırdı. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yapılan her türlü toplantı ilk başlarda...