Malatya’nın İmrun köyünde dünyaya geldi. Köyünde çiftçilik yapan babası Ali Efendi, ticaret maksadıyla birçok yeri dolaştıktan sonra İstanbul’a yerleşerek bir kahvehane açmıştı. Dokuz yaşına kadar köyünden dışarı çıkmayan Osman babasının isteği üzerine 1892’de İstanbul’a geldi. Zeyrek Rüşdiyesi’nde okurken hocası Osman Nuri Efendi kendisine Nuri mahlasını verdi. Numûne-i Mekteb-i Osmânî ve Mahmûdiye rüşdiyelerine devam eden Osman Nuri, babasının işlettiği kahvehanede olumsuz şartlar içinde ders çalışmak zorunda kalması yüzünden, Dârüşşafaka mezunlarından sosyolog Mehmed İzzet Bey’in yardımıyla rüşdiyeden ayrılarak Dârüşşafaka’ya girdi. Buradan mezun olduğu yıl (1901) İstanbul Şehremaneti’nde memuriyete başladı. 1901-1904 yılları arasında arkadaşı Ebül‘ulâ Mardin ile birlikte medrese derslerine devam etti. 1904’te girdiği İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi’ni birincilikle bitirdi (1907). Bu yıllarda ayrıca Abdülaziz Mecdi (Tolun). Şehbenderzâde Ahmed Hilmi, Babanzâde Ahmed Naim, Muallim Cevdet (İnançalp), Elmalılı M. Hamdi (Yazır), Ahmet Avni (Konuk), İsmail Fenni (Ertuğrul), Mehmed Akif (Ersoy), İsmail Hakkı (İzmirli), M. Şerefettin (Yaltkaya) gibi tanınmış kişilerin sohbetlerine devam etti.
İstanbul Şehremaneti’nin çeşitli kısımlarında başkâtiplik, mümeyyizlik ve şube müdürlüklerinde bulunan Osman Nuri, II. Meşrutiyet’in ilânından sonra belediye memurları arasında açılan imtihanı kazanarak Müessesât-ı Hayriyye-i Sıhhiyye İdaresi umumi kâtipliğine tayin edildi. Bu görevi sırasında belediye hizmet ve faaliyetlerini yakından inceleme imkânı buldu. Bu kurum lağvedilince (1912) görevi merkez emanete kaydırıldı ve burada emanet muamelelerini takibe başladı. Bu görevini sürdürürken İstanbul Şehremaneti arşivinin kurulmasını gerçekleştirdi. Belediye arşivindeki çalışmaları sonucunda o güne kadar gizli kalmış birçok evrak ve belgeyi gün ışığına çıkardı. Bu çalışmaları ona, daha sonraki yıllarda kazanacağı şehir ve belediye tarihçisi kimliği için sağlıklı bir zemin hazırlamış oldu. 1927’de ilk nüfus sayımına karar verildiğinde İstanbul sokaklarına isim vermekle görevlendirildi. Beş ay içinde 6214 sokağın birçoğuna Türk büyüklerinin adlarını vererek otuz sekiz haritadan meydana gelen bir rehber hazırladı. Bu eser daha sonra İstanbul Şehri Rehberi adıyla bastırıldı (İstanbul 1934). 1928’de İstanbul Şehremâneti Mecmuası’nı çıkarmaya başladı. Belediyeden ayrılıp vilâyete geçinceye kadar bu derginin yöneticiliğini yaptı. Şehremanetindeki son görevi belediye mektupçuluğudur. İstanbul vilâyet mektupçuluğu görevini sürdürürken 1946’da yaş haddinden emekliye ayrıldı.
Osman Nuri Ergin İstanbul Şehremaneti’ndeki görevinin yanı sıra çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Dârüşşafaka ve Vefa Lisesi’nde tarih, Amerikan Kız Koleji’nde ticaret ve dil derslerini okuttu. Belediye Zabıta Memurları Mektebi ile Polis Meslek Mektebi’nde belediyecilik, kanun ve nizamnâmeler, halk için açılan gece mekteplerinde de Türkçe, edebiyat, felsefe, sosyoloji, tarih ve belediye bilgileri dersleri verdi. Bu okullarda alfabeyi pratik yoldan öğretmek üzere Kolay Elifbâ (İstanbul 1326) adlı eserini kaleme aldı. Onun bu usulü çok tutuldu ve 1928 harf inkılâbına kadar uygulandı. İstanbul Muallimler Yardımlaşma Birliği hizmetlerinden dolayı kendisini fahrî üyeliğe seçti (1947). Ergin’in öğretmenlik hayatı 1956’ya, araştırma ve yazı hayatı ise ölümüne kadar devam etmiştir.
Kitapçı veya kütüphaneci olmak istediğini söyleyen, ancak geçim derdi yüzünden buna imkân bulamamaktan yakınan Ergin kırk altı yıllık memuriyet hayatı boyunca öğretmenlik, muharrirlik, kütüphanecilik ve matbaacılık alanlarında önemli hizmetler vermiştir. Hayatı dürüstlük ve tevazu içinde geçmiş, ilim sahibi herkese saygı göstermiş ve fikirlerinden faydalanmayı hiçbir zaman ihmal etmemiştir. İstanbul Üniversitesi’nde tasavvufun felsefe ile birlikte okutulmasını savunan, felsefe ile tasavvuf arasında kesin fakat sağlıklı bir sınır çizen Ergin’in tasavvuf düşüncesinin şekillenmesinde dönemin önemli tasavvufî şahsiyetlerinden olan Abdülaziz Mecdi Efendi ile İsmail Fenni ve Ahmed Naim beylerin büyük etkisi olmuştu. Ergin’in bir başka cephesi de İslâmiyet’le laiklik arasında yakınlık kurmaya çalışmasıdır. 1940’lı yıllarda laik demokrasiyi savunan Ergin’in demokrat kimliğinin altında belediyeciliği bulunmaktadır. Belediyede geçirdiği uzun yıllar ona merkezî idarenin yanı başında sivil bir idarenin lüzumunu öğretmiştir.
Osman Nuri Ergin yayımladığı eserlerle Türk toplumunda tarihî kopukluğa, nesiller arası yozlaşmaya ve yabancılaşmaya engel olmaya çalışmıştır. Türk kültür ve irfan hayatının inançlı bir savunucusu olan Ergin’de içe dönük bir inanç adamlığıyla, maddeyi insana hizmet için yeniden biçimlendiren olgun bir demokrat insan kimliği iç içedir. Osman Nuri taassubun iki yanlı olduğunu söylemiş, aşırı yenilikçi Batıcılar’la aşırı muhafazakârları birbirinin fikrine saygı duymaya çağırmıştır. Sahip olduğu hoşgörüyü tasavvuf terbiyesinden, demokrat kimliği de aşağıdan yukarıya giden sivil yapılanmayı göz önünde tutan iş ve icraat adamlığından alan Ergin’in şahsında görülen bu hareket tarzı, günümüzdeki meselelerin ve kimlik bunalımının aşılmasını sağlayabilecek bir Türk çözümüdür denilebilir. Osman Nuri bir Türk tarihi âşığı, İstanbul’a severek hizmet vermiş bir hemşeri, belediye hizmetleriyle İnsana ulaşmayı amaç edinmiş bir halk adamıdır.
İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nın kurulması onun gayretiyle gerçekleşmiş, büyük bir titizlikle topladığı çoğu yazma 11.000 ciltten oluşan kitaplarını bu kütüphaneye bağışlamıştır. Kitaplarının 4000 cildi tasavvufa dair olup bunların 2025’i el yazmasıdır. Osman Nuri Ergin’in belediye kütüphanesine bağışladığı matbu kitapların katalogu Orhan Durusoy tarafından (İstanbul Belediye Kütüphanesi Alfabetik Kataloğu Osman Ergin Kitapları, İstanbul 1953) I. cildi yayımlanan, üç ciltte tamamlanacak yazma eserlerin katalogu da Nail Bayraktar tarafından (Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Yazmaları Alfabetik Kataloğu, İstanbul 1993) hazırlanmıştır.
Eserleri. A) Belediye ve Şehircilik Tarihiyle İlgili Eserleri. 1. Mecelle-i Umûr-ı Belediyye (I-V, İstanbul 1330-1338). Türkiye belediyecilik tarihi ve belediye uygulamalarıyla ilgili olan bu çalışma Osman Nuri Ergin’in en önemli eseridir.
2. Muhtasar Mecelle-i Umûr-ı Belediyye (İstanbul 1337).
3. Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu, Tâlimat ve Târifeleri (İstanbul 1340).
4. Beledî Bilgiler (İstanbul 1932).
5. Cumhuriyet ve İstanbul Mahallî İdaresi (İstanbul 1933).
6. İstanbul Şehri Rehberi (İstanbul 1934).
7. Türkiye’de Şehirciliğin Tarihî İnkişâfı (İstanbul 1936).
8. İstanbul’da İmar ve İskân Hareketleri (İstanbul 1938).
9. Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi (İstanbul 1939).
10. Türk İmar Tarihinde Vakıflar, Belediyeler, Patrikhaneler (İstanbul 1944).
11. Fâtih İmareti Vakfiyesi (İstanbul 1945).
B) Eğitim ve Eğitim Tarihiyle İlgili Eserleri. 1. Kolay Elifbâ (İstanbul 1326).
2. Müessesât-ı Hayriyye-i Sıhhiyye Müdüriyeti (İstanbul 1327).
3. Dârüşşafaka, Türkiye’de İlk Halk Mektebi (İstanbul 1927, Mehmed İzzet, Mehmed Esad ve Ali Kami beylerle birlikte).
4. Türkiye Maarif Tarihi (I-V, İstanbul 1939-1943). Türk eğitim tarihi konusunda yazılmış en geniş çaplı eser olup bugün de değerini korumaktadır.
5. İstanbul Tıp Mektepleri, Enstitüleri ve Cemiyetleri (İstanbul 1940).
C) Biyografiler. 1. İstanbul Şehreminleri (İstanbul 1927). 1885-1927 yılları arasında İstanbul’da belediye başkanlığı yapan kişilerin biyografileriyle gerçekleştirdikleri hizmetleri anlatan eser Mecelle-i Umûr-ı Belediyye’nin zeyli sayılır.
2. Muallim Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi (İstanbul 1937). Ergin eserin birinci bölümünde (1-480) Muallim Cevdet’in hayatını ve eserlerini incelemiş, ikinci bölümde (481-604) arkadaş, dost ve talebelerinin onunla ilgili yazılarına yer vermiştir. Üçüncü bölümde (s. 605-720) Muallim Cevdet’in yayımlanmamış birkaç yazısı yer almaktadır. Muallim Cevdet’in basımı yarıda kalan Tarihî Sözlük’ü de bu esere ilâve edilmiştir.
3. Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun, Hayatı ve Şahsiyeti (İstanbul 1942). Osman Ergin’in yakın çevresinde yer aldığı Abdülaziz Mecdi Efendi hakkında yazdığı bu kitap, kendisinin tasavvufî kimliğini ve fikirlerini ortaya koyduğu tek eseri olmasının yanı sıra sosyal psikiyatri tarihimiz açısından yazılmış ilk eser olması bakımından da önemlidir.
4. Sadreddin Konevî ve Eserleri (Ankara 1957).
D) Neşre Hazırladığı Kitaplar. 1. Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Divanı (İstanbul 1945).
2. İnsan Hakları Beyannâmesinin İslâm Hukukuna Göre İzahı (İstanbul 1949). Hüseyin Kâzım Kadri’nin asıl adı Teşrî-i İnsânî ve İslâmî olan eseri Osman Ergin tarafından yazarın ailesinden alınarak yukarıdaki adla yayımlanmıştır. Ergin eserin başına bir önsöz, Hüseyin Kâzım Kadri’nin hayatı ve eserleri hakkında bir giriş (s. 1-42), sonuna da bazı notlar ve açıklamalar ilâve etmiştir.
3. Hakikat Nurları (İstanbul 1949). İsmail Fenni’nin Envâr-ı Hakîkat adlı eserini sadeleştirerek tasavvufî yorumlar ihtiva eden bazı önemli notlarla birlikte yayımlamıştır.
E) Diğer Eserleri. 1. Bibliyografya: İlm-i Ahvâl-i Kütüp (İstanbul 1937).
2. Dr. A. Süheyl Ünver Bibliyografyası (I-II, İstanbul 1941-1952).
3. İslâmda Temellük ve Tasarruf Hakkının Dokunulmazlığı (Ankara 1949).
4. Fâtih’in Hoşgörürlüğü (İstanbul 1953).
5. İbn Sina Bibliografyası (İstanbul 1956).
Osman Nuri Ergin’in ayrıca kendi kurduğu İstanbul Şehremâneti Mecmuası’nda, Tarih Dünyası Dergisi, Resimli Tarih Mecmuası, Siyasî İlimler Dergisi, Demiryolları Dergisi, Adliye Cerîdesi, İller ve Belediyeler Dergisi, Türk Tıp Tarihi Arkivi ve Sebîlürreşâd’da, Hayat ve İslâm ansiklopedilerinde, Cumhuriyet, Tan, Hürriyet, Dünya ve Vakit gazetelerinde birçok makalesi yayımlanmıştır.
Ergin’in Türkiye’de Hanlar ve Kervansaraylar, Kur’ân-ı Kerîm Lugatları ve Tefsirleri Fihristi, Fetihten Sonra İstanbul’da Kurulan Vakıf-Vergi Sistemi, Türk İmar Tarihinde Üç Mimar Sinan, Bâbîliğin İç Yüzü, Osmanlıca’da Yanlış Kelimeler ve İbareler Sözlüğü adlı çalışmaları ise henüz neşredilmemiştir.
TÜRKİYE MAARİF TARİHİ
Türk eğitim tarihi konusunda yazılmış en kapsamlı eser olma özelliğini taşır. Sadece eğitim ve maarif tarihiyle değil aynı zamanda Türk çağdaşlaşma düşüncesi ve kültür tarihiyle ilgili önemli bilgiler içerir. Cumhuriyet’in onuncu yıl dönümünde (1933) Cumhuriyet ve İstanbul Mahallî İdaresi adlı eserini yayımlayan ve aynı dönemde Dahiliye Vekâleti’nin isteğiyle İstanbul Vilâyeti İdare Coğrafyası başlıklı çalışmasını hazırlayan Osman Nuri Ergin bu çerçevede İstanbul Mektepleri ve İrfan Müesseseleri’ni yazmış, ancak yayımlama fırsatı bulamamıştır. Bu durumun farkına varan dönemin Maarif Vekâleti şube müdürlerinden Hıfzırrahman Raşit (Öymen) eserin tamamlanmasına ve genişletilerek bir maarif tarihi haline getirilmesine ön ayak olmuştur.
Türkiye Maarif Tarihi’ni beş cilt olarak düzenleyen Osman Nuri Ergin, eserini çeşitli dönemler halinde tasnif ederken kendisinden sonra eğitim tarihi konusunda yazılan pek çok eserdeki dönemlendirmenin şekillenmesinde etkili olmuştur. Ergin eserinde hemen hemen her dönemi ayrı bir ciltte tartışmaktadır. Her ciltte önce dönemin genel özelliklerini “Devrin İzahı” başlığı altında ele alır; birinci ciltte Osmanlı Beyliği’nin kuruluşuyla başlayarak III. Selim zamanına kadar geçen uzun dönemi “Araplaşma ve Skolastik Tedris Devri” başlığı altında inceler. Bu kısımda genel hatlarıyla çeşitli mektep ve medreselerle bunların dışındaki eğitim ortamları (mescid, zâviye, dergâh, meclisler vb.) hakkında bilgi verirken zaman zaman müfredatlarını da kaydeder. III. Selim’den II. Mahmud döneminin sonuna kadar ilk askerî mekteplerle sivil mekteplerde gerçekleştirilen eğitim girişimlerini “Garplılaşma ve Yenilik Devri” başlığıyla, Tanzimat’tan I. Meşrutiyet’in ilânına kadar çeşitli alanlardaki okullaşmayı “Gelişme ve Genişleme Seneleri” şeklinde ikinci ciltte ele alır. Temel eğitimdeki ilk yapılanmaların yanı sıra yüksek eğitimdeki gelişmelere, özel ihtisas mekteplerine yer verdiği bu ciltte aynı zamanda “Azlık ve Yabancı Mektepleri” başlığıyla yabancı okulları inceler. Eserin üçüncü cildi “I. Meşrutiyet yahut Yayılma ve İlerleme Seneleri” başlığını taşır. Müellif burada askerî mektepler, idâdîler ve hususi mektepler şeklinde bir tasnif yapar. Yine “Azlık Mektepleri” ve “Yabancı Mektepler” başlıklarıyla yüksek eğitim okullarına, çeşitli meslek ve ihtisas mekteplerine geçer. Dördüncü cilt II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan dönemi kapsar. Bu dönem okullaşmada “Bocalama ve Duraklama Seneleri” başlığıyla ele alınır. Osman Nuri Ergin beşinci cildi Cumhuriyet dönemine ayırır. Müellif yaşadığı bu dönemdeki okullaşmayı ve eğitim girişimlerini 1930’lu yılların sonuna kadar getirerek “Değişme ve Yükselme Seneleri yahut İnkılâp Devri” başlığı altında ayrıntılı biçimde inceler. Her cildin sonunda konu fihristi verilmiş, beşinci cildin sonuna mektep adları, hâşiyeler ve şahıs isimlerine dair üç ayrı fihrist eklenmiştir.
Uzun yıllar İstanbul Şehremaneti’nin çeşitli birimlerinde çalışan, aynı zamanda 6000’den fazla sokağın adının belirlenme sürecinde bizzat yer alan Osman Nuri Ergin İstanbul’u sokak sokak gezmiş, daha sonra Türkiye Maarif Tarihi’nde yer vereceği pek çok mektebin âdeta ön araştırmasını ve hazırlık çalışmalarını o yıllarda yapmıştır. Kitabında öne sürdüğü görüşlerin sağlamasını çeşitli açılardan yapmayı ihmal etmemiş, gerektiğinde önemli belgelere yer vermiş, zaman zaman basmakalıp fikirleri sorgulamaktan geri durmamıştır. Bir konuda ilk defa yazılan eselerde görüldüğü gibi Ergin’in bu çalışması da eksiksiz değildir ve bazan hatalı bilgilere rastlanmaktadır. Yer yer indî mütalaalara yer veren müellif, divan edebiyatının Türkler’in saf ve temiz ahlâkını bozduğu gibi aceleci genellemeler ve değerlendirmeler yapmaktan kendini kurtaramamıştır. Ergin çalışmasında ulaşılması güç özel arşivlerden topladığı bilgileri kullandığı gibi son dönem Osmanlı mektepli-medreseli entelektüelleriyle yaptığı konuşmalardan derlediği bilgileri de kaydetmiştir. Dönemin olayları ve siyasetçileriyle ilgili, yer yer Avrupa ile karşılaştırdığı gözlemlerini bazan metin içinde, bazan metin sonunda dipnot şeklinde uzunca ele almıştır. Meselâ yalnız bir dipnotta verdiği bilgiler dokuz sayfayı bulur. Eser siyasal otorite ve okul müfredatı ilişkilerinden şehir hayatına ve dinî hizmetlere, siyasî düşünceden sanat ve kültür yaşamına, yayın faaliyetlerine kadar hem yaşanılan dönemi hem bir dönem öncesine ait evrak, belge ve anlatıları değerlendirmesi açısından ayrıca önemlidir. Muallim Cevdet’in ifade ettiği gibi Türk tarihiyle alâkalı birçok temel eserin henüz yazılmadığı bir devirde Osman Nuri Ergin’in Türkiye Maarif Tarihi çok önemli bir kalem denemesi olmuştur. Bazı değerlendirmeleri, yer verdiği ya da dışarıda bıraktığı malzemesi bakımından bugün yoğun biçimde tartışılsa, bazan sorgulansa bile eser XIX ve XX. yüzyıl Türk maarif ve okullaşma tarihinde büyük bir boşluğu doldurmuştur. Kitap önce her yıl bir cildi neşredilmek suretiyle 1939’dan itibaren yayımlanmış, V. cildin yayımı 1943’te tamamlanmıştır. Ayrıca ikinci baskısı yapılmıştır (I-V, İstanbul 1977).
KAYNAK: DİA