Karlı bir kış günüydü. Birkaç arkadaş arabamıza binip dağlara doğru yol alalım dedik.
Kar öyle çok yağıyordu ki, yollar hemen karla doluyordu.
Yol kenarında kulübeler vardı.
“Zincir takılır, zincir satılır.” Yazıyordu derme çatma kulübenin duvarında, derme çatma harflerle…
Yolun kenarında da insanlar vardı, ellerinde zincir bekliyorlardı.
Yokuş yukarı çıkarken birisi bizi durdurdu.
Camı açtım, buyurun dedim.
Abi, yollar buzlu aman dikkat et çıkarken dedi.
Ne iyi niyetli insanlar var dedim, dedim demesine de arkadaşlarımdan birisi hemen atıldı…
O seni niye durdurdu biliyor musun? Dedi.
Uyardı işte dedim…
Hayır, dedi. Sen durunca kalkamayacaktın, kalkamayınca da patinaj yapacaktın, sonra sana zincir satacaktı, sattığı zinciri de takıp senin paranı alacaktı.
Yapma yav, dedim.
Bunlar dedi, yola su dökerler, yol donar, arabalar mahsur kalır ve yolda kalan insanları sömürürler…
Bir başka arkadaşım anlatıyor:
Kar fırtınasına yakalandık, yolda mahzur kaldık, yol kenarında bir lokantaya sığındık, normalde yirmi lira olan çorbaya elli lira istediler, diyor.
Bir başkası anlatıyor:
Yolda kalınca bir otele sığındık, otelin gecelik fiyatı yüz lira iken bizden beş yüz lira istediler.
Bir keresinde bir tatil beldesinde arabamız kuma saplanmıştı da, köyden traktör bulmuştuk çeksin diye…
Traktörcü emmi bir depo mazot parası almıştı bizden beş metrelik yol için.
Biz büyük bir milletiz. Bizim şanımız yücedir. Biz darda kalana, yolda kalana kapılarımızı açarız, ekmeğimizi paylaşırız onlarla…
Bizden kimseye zarar gelmez.
Fırsatçı değiliz biz.
İnsana insan olduğu için değer veririz.
Mazluma kimlik sormayız biz.
Kimseyi ayırt etmeden herkese iyilik yapar her düşenin elinden tutarız…
Bir imam videosu gördüm internette…
Termosa çayı yapmış, biraz da bisküvi almış yolun kenarında karda kışta yolda kalana çay dağıtıyor.
Kimsin sen diye sorana: “Karşı köyün imamıyım, insanlar üşümesin diye çay dağıtıyorum, bazıları parayla sattığımı düşünerek kabul etmiyorlar.” Diyor.
Kampçı bir aile, yolda kalınca, aracındaki çadırı çıkarıp yolun kenarında kuruyor çadırı, içine sobasını da yakıyor, çadırın içine doluşuyor insanlar soğuktan korunuyorlar.
Kızılay pide dağıtıyor, pide dağıtana yolda kalan:
Soğuktan insanın sesi donmuş vaziyette,
“Ben yedim yemeyenlere verin.” Diyor titrek sesiyle.
Arabamız dağda çamura saplandı, saatlerce uğraştık çıkaramadık, daha da battı, çoluk çocuk perişan olduk. Dağ köylüsü bir emmi traktörü ile geldi aracı çıkardı, üç beş kuruş verelim dedik,
“Dağda kalandan para mı alınır?” diyerek verdiğimiz parayı elinin tersiyle itti, zorla cebine koymak zorunda kaldık.
Şimdi soru şu:
Hangisi biziz?
İkinci bölümdeki biz isek ilk bölümdekiler hangi milletten?
Eline insan olma fırsatı geçince bunu elinin tersiyle itip de parayı seçen hangi milletten olursa olsun insan olma şerefine nail olamaz…
Biz iyilikten yana olacağız, iyilerin çoğalması için mücadele edeceğiz, iyilik bulaşıcıdır deyip iyi örnekleri çoğaltacağız, kimseyi incitmeden…
Mustafa SÜS
Ne yazık ki her ikiside biziz üstadım.Birileri bu işi geçim kapısı yapmışlar fırsat kolluyorlar.Diğerleri hala kaybolmamış değerlerimizi korumaya çalışıyorlar.
Sahildeki bir beldeye git bir kahvehaneden içeri gir kimse seni tınmaz.Aynı beldenin bir dağ köyündeki kahvehaneye gitsen herkes ayağa kalkar ve sana hoş geldin der.