Töreli Eğitim anlayışı olarak kavramsallaştırdığımız ve insanlığın yeryüzündeki serüveninin ezeli gayesine ve birikimine dayalı insan yetiştirme düzeni önerisi esasen güncel eğitim sorunlarına çözüm sunmamaktadır. Güncel modanın ve küresel eğilimlerin aksine bir verimlilik projesi değildir. Bütünüyle farklı bir boyutta farklı, özgün ve töre olarak adlandırdığımız ilksel ilkeler kümesine dayalı bir eğitim tahayyül edilmektedir. Sorunları üreten zeminin değişimi önerilmektedir dolayısıyla.
Töreli Eğitim, örneğin 21.yy becerilerine sahip bireyler yetiştirme hedefine daha iyi bir şekilde ulaşmayı vaat etmemektedir. Aksine 21.yy becerilerine yol veren gelişmeleri sorgulamayı gerektirmektedir. Benzer şekilde ülkemizin uluslararası bazı testlerde üst sıralarda yer almasını temin edeceğini de iddia etmemektedir. Bu testlerle perdelenen faciayı fark ederek o yoldan dönmeye niyetlendirmektedir. Töreli Eğitim, nitelikli işgücü yetiştirmeyi ya da küresel vatandaş yontmayı hedeflemediği için bu bağlamda okullarda yaşanılan sorunlara da çözüm aramamaktadır. Töreli Eğitim, esas olarak bugünün küresel sistemini inşa eden temel zihniyetin ürettiği eğitim problemlerini bataklık ve sinek benzetmesindeki gibi görmektedir.
Daha önce vurgulamış olmakla birlikte tekrar etmekte fayda var; Töreli Eğitim, geçmişin bugüne taşınması da değildir. Bu anlamda esasen modern olgular olan muhafazakâr ya da milli kalkınmacı diye adlandırabileceğimiz yaklaşımlardan da farklılaşmaktadır. Çünkü bu yaklaşımlar esas olarak “farklı” ve “kendine özgü” tabiri caiz ise “daha bizden” bir “küresel düzene uyum” öngörmektedir. Onlar gibi olarak onların dünyasında var olabiliriz ilkesinin tezahüründen ibarettir bu yaklaşımlar. Tanzimat’tan bu yana rengimizi veren bir anlayışın ürünüdür bu; Batının teknolojisini alalım kültürünü almayalım. Bu anlayışın fiili başarısızlığına rağmen hala taraftar bulması Batılılaşmaya ve geleneksel değerlere aynı zamanda duyulan sevgiden kaynaklanıyor olsa gerektir. Oysa onlar gibi olmadıkça var olabiliriz diyebilmeli ve “onların” ölçütlerine göre başarısız görülmeyi de göze alabilmeliyiz. Buradaki onlar ifadesinden bizci bir ayrımcılık çıkarılmamalıdır. Çünkü bugün Batı dediğimiz dünya da daha birkaç yüzyıl öncesine kadar geleneksel dünyaya, töreli toplumlara dahildi.
Kendimiz, dediğimizde yaptığımız atıf töreyle şekillenmiş ve fakat coğrafya, zaman, yaşayış tarzı gibi nedenlerle tezahürleri farklılaşmış şahsiyetedir. Bu farklılaşmalara rağmen bütün töreli toplumlar özde bir ve aynıdırlar. Bu farklılaşma söz konusu özle bağını koparmayan daha doğrusu özden südur eden bir şeydir. Ve kendimiz gibi olmaktan başka yolumuz yoktur aslında. O kendimizden eser kalmamış olsa da. Ancak Töreli Eğitim, törede tecessüm eden ezeli hikmete dayanmaya yöneldiği için burada söz konusu olan kendimiz tarihin bir devrindeki koşullar bütünü olmaktan çok ideal anlamdaki ilkelerdir. Yine daha önce belirttiğimiz üzere bu ilkelere işaret eden Töre, ezeli ve ebedi bir cevher olarak anlaşılmalıdır. Bu cevher farklı zamanlarda ve coğrafyalarda farklı milletlerin yaşayışında farklı biçimlerde tezahür etmiştir. Bununla birlikte Hindu geleneğinin Kali Yuga dediği ve çevrimlerin sonunu ifade eden Demir Çağı’nda ki bu ahir zamandır, söz konusu cevher ve onun tezahürleri olabildiğince gizlenmiş, insanların ve toplulukların yaşayışından ve düşünüşünden kaybolmuş durumdadır. Bu beklenir bir gelişmedir.
Bütün eski bilgelikler varlığın mükemmel bir kaynaktan mükemmel bir şey olarak çıktığına ve giderek ondan uzaklaştıkça bozulduğuna inanmıştır. O nedenle eskiler çağları altın, gümüş, bronz ve demir diye tasavvur etmişlerdir. Buna mukabil yeniler ise gerçekten yeni bir icatla bunu tersine çevirmişlerdir. Karanlık olan demir ya da taş olan çağlar geridedir. İnsanlık ilerlemektedir. Bütün sorunların kaynağında bu tersyüz edişin olduğunu söylemek bana göre abartı olmayacaktır. Eğitimi bu ilerlemeci şablonun içine yerleştirdikten sonra, milli, manevi, kültürel vb hiçbir müdahale niyetlendiği sonuca ulaşamayacaktır.
Zamanın ve tarihin çevrimsel, devri olarak anlaşılması ile doğrusal bir çizgide anlaşılması herşeyi baştan başa değiştirir. Günümüzde eğitimcilerin temel hareket noktası burasıdır. Yani bu Kali Yuga’da, bu demir çağında bu ahir zamanda ne yapmalıyız sorusu başlangıç noktası olmalıdır. Şu içinde yaşadığımız bilgi, uzay ya da yapay zeka çağında nasıl daha ileri gideriz diye sorduğumuz andan itibaren töreden kopmuş ve düğmeyi yanlış iliklemeye başlamışız demektir.
Bu bağlamda Töreli Eğitim, ezeli bilgeliklerin mirasından ilham alarak düşünmeye çağırmaktadır. Bu çağrı asla ahlakçı bir eleştiri, geçmişe özlem ya da geçmişin bir anında donuklaştırılmış bir maneviyata çağrı değildir.
Töreli Eğitim’de eğitim bir araç değil bir ödevdir. Olması gerektiği için olması gerektiği gibi yapılır.