Geçen yıl güz mevsiminde (Ekim 2023) Diyarbakır’da Sur Kültür Yolu Festivali icra edilecekti. Tarihî sur içinde onlarca etkinlik planlanmıştı. Festivalin eğlence ayağı ise Dağkapı Meydanı idi. Her gün için dev bir konser planlanmıştı. Tüm hazırlıklar yapılmış, konser alanı ışık ve ses sistemleriyle donatılmıştı. Tam o günlerde İsrail’in Gazze’ye saldırıları başladı. Dünyanın en şerir kavmi olan bu melunlar dur durak bilmiyordu. Saldırılar Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Diyarbakır’da da infiale sebep oldu. Şehrin yoğun meydanlarında ve caddelerinde telin yürüyüşleri düzenlendi.
Duyarlı sivil toplum kuruluşlarının baskısı sebebiyle Diyarbakır’daki festivalin eğlence kısımları valilik kararıyla iptal edildi. Hiç unutmuyorum akşam saatlerinde gelen bu iptal haberi insanlar arasında sevinçle karşılandı. Hatta caddede bir vatandaş beni omuzumdan çekip valilik kararının ne kadar hayırlı olduğunu heyecanla anlatmaya başlamıştı. O zaman anladım ki bazı hadiseler veya kararlar toplumun sinir uçlarına dokunuyor; ister sesi çıksın ister suskun kalsın. Duygularına tercüman olacak bir mecra bulduğunda da sevincini yahut öfkesini dışarı vuruyor.
Şimdilerde ise Erzurum’daki kültür yolu festivaline dair haberler önüme düşüyor. Festivalin eğlence kısmındaki bir konsere yüz yirmi bin insanımızın katıldığı söyleniyor. Bazıları buna kızarak, üzülerek ah vah ediyor. Filistin meselesi devam ediyorken, Gazze’de insanlık onuru ayaklar altına alınıyorken Erzurum gibi (söyleyenlerin tabiriyle muhafazakâr) bir yerde bu konser de neyin nesi diyorlar. Bu işin sorumlularına, hükûmetin ilgili bakanlığına, valiliğe ve belediyeye ateş püskürüyorlar.
Nedense ben bu tür gelişmelere hiç şaşırmıyorum. Söz konusu eğlence Erzurum yerine başka bir şehirde düzenlenmiş olsaydı eminim birçok kişinin dikkatini bile çekmeyecekti. Pop-kültür, zaman ve mekân fark etmeksizin zihinlerimizi işgal ettiği için o yerin muhafazakâr veya seküler diye tabir edilmesi pek önemli değil.
Tam da bu noktada başka bir şey söylüyorum: Filistin’deki insanlık dramına üzülmemiz için illa muhafazakâr olmamız gerekmiyor. Bize göre daha seküler olan Batı dünyasındaki tepkiler nedense daha samimi geliyor bana. Önemli olan şey, yürek dağlayan bu hadiselere karşı topyekûn göstereceğimiz duyarlılıktır. Az da olsa sürekli ve etkili bir farkındalık oluşturmak önemlidir. Bu farkındalık bazen tek bir kelime, bir dua, bir duruş veya bir hareket olabilir.
Toplumumuzda kimi tipler var ki adeta “düğün evinin tefçisi cenaze evinin yasçısı” gibi hareket ediyor. Sabah müessif bir hadiseye tüm samimiyetsizliğiyle üzülürken öğleden sonra sudan bir sebep bulup gürültülü kahkahasıyla ortalığı inletiyor. Bir yandan Filistin meselesinde cümle âlemi nizama sokuyor, diğer yandan bir magazin figürü edasıyla poz kesip gündem belirlemeye çalışıyor. Bence asıl marazayı bu tipler çıkarıyor. Müslüman âlemi bu ikiyüzlü tavrı üzerinden atıp ihlasa ermediği sürece selametin gelmeyeceğini bilmelidir. Hüznün ve sevincin samimiyetini başarmak da bir idrak düzeyidir. Meseleye buradan başlayabiliriz.
Güzel manalar.
Allah bizi affetsin.
Bir yandan Filistin meselesinde cümle âlemi nizama sokuyor, diğer yandan bir magazin figürü edasıyla poz kesip gündem belirlemeye çalışıyor. Bence asıl marazayı bu tipler çıkarıyor.