Uzun zamandır gerçekleştirmeyi düşündüğümüz Özbekistan gezi planımız Rafıkım’ın “uçak bileti kampanyası var, gidelim mi” telefonu ile birlikte hayata geçmiş oldu. Her gezi öncesinde olduğu gibi güzergâh, konaklama, ulaşımla ilgili ön çalışmaları tamamladık. Heyecanlı bir bekleyiş ve gezeceğimiz yerlerle ilgili yapılan bilgi toplama ve okumalar sonrasında hep merakımı celb eden Emevîler, Abbâsîler, Sâmânîler, Karahanlılar, Me’mûnîler, Gazneliler, Selçuklular, Hârizmşahlar ve Timurlular gibi devletlerin hüküm sürdüğü, Çağatay, Buhara, Hîve ve Hokand hanlıklarının varlık gösterdiği Özbekistan topraklarını gezme/görme imkanına kavuştuk.
İslâm kültür ve medeniyeti açısından büyük öneme sahip Mâverâünnehir, Hârizm ve Fergana bölgelerinin mühim bir kısmını, Hive, Buhara, Semerkant, Taşkent gibi tarihî şehirleri ihtiva etmesi dolayısıyla çok değerli bir İslâm kültür mirasına ev sahipliği yapan Özbekistan gezisinden ziyadesiyle memnun ayrıldık. Bu yazı vesilesi ile “yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat” sözünden hareketle gördüklerimi/gözlemlerimi siz değerli okurlarla paylaşmaya çalışacağım.
Sekiz tam gün olarak planladığımız gezimiz, Kırgızistan’ın Özbekistan sınırına en yakın şehri olan Oş şehrinden başlayarak, sırasıyla Özbekistan’ın Andican, Kokand/Hokand, Taşkent (İlkinde Hive’ye transfer için sadece tren istasyonunu kullanılmıştır.), Hive, Buhara, Semerkant ve tekrar Taşkent’ten sonra Kazakistan’ın Çimkent şehrinden İstanbul’a dönüşle tamamlandı. Gezimizin ilk durağının Oş olmasının nedeninin tamamen uygun uçak bileti ile ilgili olduğunu belirtmeliyim. Daha önce başka gezilerde de birlikte seyahat imkanı bulduğum iki değerli dost ve ilk defa bu gezi vesilesiyle tanıdığım, kendisini tanımaktan şerefyâb olduğum bir yeni dostla birlikte dört kişilik ekiple gezimizi gerçekleştirdik. Küçük bir ekiple gezmenin, başta ulaşım olmak üzere uyumlu ve hızlı hareket edebilme imkânı sağlaması gibi konforlu taraflarını bu gezide de yaşadık ve gezimizi, planımıza uygun şekilde tamamlamış olduk.
Gezi planımızın asıl duraklarından olmayan, sadece Özbekistan sınırına en yakın yer olması ve uygun uçak bileti bulmamız nedeniyle plana dahil ettiğimiz Oş’a yarım gün ayırmıştık. Oş havalimanına uçağımız yaklaşık 5 saatlik bir uçuş sonrası sabah 05:00 civarında ulaştı. Oş havalimanı küçük bir havalimanı ve bir uçağın yolcularının zar zor sığabildiği bir bekleme salonuna sahip olduğundan pasaport kontrolü sırasını beklerken yolcular arasında zorunlu bir yakınlık kendiliğinden oluşuyor. Ekipte insanlarla iletişim kurmada mahir dostumuzun daha uçakta başka ülkede eğitim gören Kırgız ve Özbek iki gençle başlattığı muhabbete biz de pasaport kuyruğunda katıldık ve kendilerinden Oş’a ulaşım, ücretlendirmeler ve bölge hakkında ön bilgi aldık. Pasaport işlemlerinden sonra ilk işimiz Kırgızistan’daki harcamalarız için havalimanındaki küçük döviz ofisinden Kırgız somu almak oldu. Havalimanı çıkışındaki küçük ve mütevazi mescitte kırık tilavetli Kırgız Müslümanın imametinde kıldığımız namaz ve akabinde dinlenme molasından sonra havanın aydınlanmasını havalimanın çıkışındaki parkta bekledik. Bir Eylül sabahının serinliğiyle Türkistan coğrafyasının havasını içimize çektik.
Havalimanı karşısındaki duraktan kalkan küçük halk otobüsü ile şehir merkezine ulaşmamız yaklaşık 30 dakikamızı aldı. Gençlerden şehir merkezine taksi ile ulaşımın çok uygun olduğunu öğrenmemize rağmen toplu taşımayı tercih etmemiz yöre insanıyla daha fazla temas kurabilmek için özellikle yapılmış bir tercihti ve isabetli de oldu. Halk otobüsünde halkın ahvalini temaşa etme imkanı bulduk. Otobüse binen insan manzaraları şehrin çeperindeki duraklardan şehir merkezine yaklaştıkça değişmeye başlamıştı. İlk duraklarda kırsalda tarımla meşgul olduğu anlaşılan insanların bindiği otobüs şehir merkezine yaklaştıkça öğrenciler ve işe giden insanlarla hınca hınç doldu. Otobüs yolcuğunda öğrencilerin giydikleri düzgün ve abartılı olmayan okul kıyafetleri ile o kadar yolcuyla dolu olmasına rağmen itiş kakış olmadan insanların birbirine saygılı davranmaları dikkatimi çeken iki husus oldu.
Yol boyu ekili, bakımlı tarım arazilerinden Fergana vadisinin güneyinde kurulmuş bu şehrin vadinin bereketinden payına düşeni aldığı anlaşılıyordu. Dur kaklarla yaklaşık yarım saat süren otobüs yolculuğumuz sonrasında Kırgızistan’ın Bişkek’ten sonra ikinci büyük şehri olan Oş’un şehir merkezine ulaştık. Şehre girerken yol boyu kenar mahallelerin görüntüsü ve yolların bakımsızlığı bende 30-40 yıl öncesi Küçük bir Anadolu şehrine giriyorum hissi uyandırdı. Vaktimizin kısıtlı olması nedeniyle şehir merkezini turlayıp, Ak Buura ırmağının üzerindeki köprüden geçerek Süleyman dağına uzaktan selam verdikten sonra Oş pazarına ulaştık.
Üç bin yıla uzanan tarihiyle bölgenin en eski yerleşim yerlerinden olduğunu ve tarihi ipek yolu üzerinde bulunduğunu gezi öncesi okumalarımdan öğrendiğim Oş şehri gerek insanları gerekse mimari yapısıyla bende tanıdığım bildiğim bir yerdeyim hissi oluşturdu. Adeta 30-40 yıl öncesi küçük bir Anadolu şehrinde dolaşıyor gibiydim. Geriye doğru gitmenin en olumlu tarafı doğallığın devam ediyor olması. Pazar yeri, pazardaki sebze meyveler ve insanlar doğal. Türkiye’den geldiğimizi öğrenen, bir süre Türkiye’de de bulunmuş bir pazarcının hemen sattığı ürünlerden poşete koyarak zorla ikram etmesi ise gezi boyunca gördüğümüz başka örnekleriyle birlikte bölge insanın Ülkemize müspet bakışını göstermesi bakımından anlamlıydı. Pazarda kadınların hakimiyeti de dikkatimi çeken bir başka husustu. Satıcılar kahir ekseriyetle kadınlardı.
Pazarın karşısında önünde samsa tandırı bulunan sade bir mekanda bölgenin milli lezzeti samsayı sıcak sıcak tattıktan sonra asıl hedefimiz Özbekistan’a geçmek için Oş şehir merkezine yaklaşık 10 km mesafedeki “Dostluk” sınır kapısına doğru halk otobüsü ile yola çıktık. 15-20 dakikalık bir yolculuk sonrası otobüs bizi sınır kapısının yaklaşık bir kilometre uzağındaki son durağında bıraktı. Ağırlıklı döviz büroları olmak üzere sağlı sollu dükkanların bulunduğu geniş bir yoldan sınır kapısına yürürken bir döviz bürosunda Kırgız somunu Özbek somuna çevirdik ve biraz yürüyüşten sonra Kırgızistan ile Özbekistan arasındaki ana sınır kapısına ulaşmış olduk. Sınır kapısında her iki yönlü hem taşıt hem de yaya hareketliliği vardı. Okumalarımızdan Özbekistan’ın Andican ve Kırgızistan’ın Oş vilayetleri sınırındaki Dostluk Sınır Kapısının 2010 yılından 2017 yılına kadar iki ülke arasındaki ihtilaflar nedeniyle sadece belli günler açıldığını, 2017 yılında varılan anlaşmayla ihtilafın çözüldüğünü her gün hizmet vermeye başladığını öğrenmiş olduk. İki şehir halkının sürekli yoğun şekilde kullandığı, hareketliliğin çok fazla olduğu sınır kapısında kontrol gişesi sayısı da çok olduğundan kolayca pasaport işlemlerimiz halloldu ve Özbekistan tarafına geçiş yaptık. Bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam etmek üzere… 
Foto:TRT
Cenap Sahabettin, Muallim Naci, Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy, Nurettin Topçu gibi ustadlarla aynı mesleği yapmanın gururu ile bugün birçoğunun eserleri ile öğretmeye devam ediyoruz.