1972 yılında Konya ilinin Kadınhanı ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladı. Konya Endüstri Meslek Lisesini bitirdikten sonra 1990 yılında girdiği Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 1995 yılında mezun oldu. Aynı yıl Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesinde öğretmenliğe başladı. Kahramanmaraş’ta çeşitli okullarda öğretmen olarak çalıştı. Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Tefsir Anabilim Dalında “Kur’an’ın Engellilere Yaklaşımı ve İslâm’ın Engellilere Tanıdığı Kolaylıklar” adlı tez çalışması ile 2006 yılında yüksek lisansını; Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Tefsir Anabilim Dalında “Kur’an’da İnsanın İç Denetimi” adlı teziyle de 2019 yılında Doktorasını tamamladı. 2009 yılında Erzincan İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ilköğretim müfettiş yardımcısı olarak atandı. 2012 yılında müfettiş oldu. Halen 2014 yılında tayin olduğu İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde eğitim müfettişi olarak görev yapmaktadır. Yüksek lisans ve Doktora çalışmaları kitap olarak yayımlanmıştır.
Kur’an “kolaylaştırmayı” genel bir ilke olarak ortaya koymaktadır.[1] Bu bağlamda İslami hükümlerin “mükelleflerden zorluğun kaldırılması” genel ilkesi üzerine kurulduğu söylenebilir. Bu çerçeve içinde engelli insanların dinî görevlerle ilgili olarak ancak güçlerinin yettiği şeylerden sorumlu olduklarına iki ayette değinilmektedir:
“Görme engelli için bir güçlük yoktur; yürüme engelli için bir güçlük yoktur; hastaya da bir güçlük yoktur. ….”(Nur, 24/61).
“Görme engelli olana güçlük yoktur, yürüme engelli olana güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Bununla beraber kim Allah’a ve peygamberine itâat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır” (Fetih 48/17).
“Güçlük” olarak Türkçeye çevrilen ve ayetlerde üçer defa geçen “harac” kelimesi sözlüklerde “içinden geçilmesi zor, sık çalılık” anlamına gelmekte ve şüphe, iç sıkıntı, günah ve haram sebebiyle meydana gelen sıkıntı manalarında kullanılmaktadır. Kelimenin Kur’an’daki diğer kullanımları da dikkate alındığında[2] Allah’ın emirlerinin insanın takati ile orantılı olduğu ve herkesin ihtiyacına, mazeretine göre ruhsatlar verildiği anlamını içerdiği anlaşılmaktadır. Bu manada bir bakıma Allah’ın emirlerini mazeretleri nedeniyle yerine getiremeyenlere hem bir ruhsat ifade edilmekte hem de emirleri yerine getirememelerinden dolayı manevi bir sıkıntı duymamalarına zımnen işaret edilmektedir. Ayrıca kelimenin anlam örgüsünde “sorumluluğun olmadığı” anlamından ziyade “güçlüğün olmadığı” anlamının bulunması, ayetlerin engelli bireylerin bütünüyle sorumlu olmaktan çıkarılmadığı sadece güç yetiremeyecekleri hususlarda izinli sayıldıkları şeklinde yorumlanmalarını daha isabetli yapmaktadır.
Kaynaklarda Nur suresinin 61. ayetindeki “görme ve yürüme engelli ile hastadan güçlüğün kaldırılması” ifadesiniengelli bireylere savaşlara katılma konusunda bir izin getirilmesi şeklinde açıklayanlar bulunmakla birlikte ayetin devamındaki “toplumsal yaşamla ilgili düzenlemelerden” hareketle engelli bireylerin toplumsal yaşamdaki durumları ile ilgili olduğu şeklinde yorumlayanlar da bulunmaktadır. Zira kaynaklarda aktarıldığına göre Medine döneminde Müslümanlar savaşa çıktıklarında, engelli olanları götürmüyor ve onlara evlerinin anahtarlarını teslim ederek, evlerinde yiyip içmelerine izin veriyorlardı. Ancak geride kalanlar kendilerine teslim edilen evlerden yemek içmekten çekiniyorlardı. Bu ayet onlar için bir ruhsat olmak üzere indirilmiştir. İndiriş nedenine bağlı olarak ikinci yorumu benimseyenlere göre ayet “Allah, savaşa çekip gittiklerinde, evlerinin anahtarlarını verdikleri kimselerin onların evlerinden yiyip içme hususunda engelli olanlar için bir sakınca olmadığını bildirmektedir.
Bir başka yorumda da ayetler o günün toplumunda var olan “engellilerle birlikte aynı sofrayı paylaşmama” şeklindeki yanlış bir âdeti düzeltmeye yöneliktir. Bu uyarı ile bir anlamda engellilerin toplumla bütünleşmelerinin önündeki toplum kaynaklı bir sorunun ortadan kaldırılması hedeflenmiştir.
Ayetlerden ve indiriliş nedeni olarak verilen bilgilerden özetle şu sonuçlar çıkarılabilir:
Engelli bireylerin temel ihtiyaçlarının karşılanması sorumluluğu toplumun üzerine yüklenmiştir.
Engelli bireylere karşı toplumsal dışlayıcılık ilahi düzenleme ile tashih edilmiş ve toplum engelli bireylere karşı muamele konusunda eğitilmiştir. Bir bakıma bugünlerde engelli bireylerin toplumla bütünleşmesi için çözüm olarak söz edilen Toplum Temelli Rehabilitasyona işaret edilmiştir.
Yazı dizimizin gelecek bölümünde tedavi bağlamında engellilerden söz eden ayetleri anlamaya çalışmak üzere….