Değerli okurlarım engellilik her an her insanın başına gelebilecek bir vak’a (olgu)dır. Savaşlar, terör olayları, trafik ve iş kazaları, açlık, kötü yaşama şartları bu gerçeğin ortaya çıkmasında başlıca sebepler olarak sayılabilir. Bazen yolunda gitmeyen bir doğum bazen sebebini bulmakta/izah etmekte zorlanılan bir durum insanı bu gerçekle karşı karşıya bırakabilir. Engelliliğin sebebi ne olursa olsun ya da bu engellilik dünyanın neresinde yaşanıyorsa yaşansın bu olgu ile karşılaşan birey, yaşadığı toplum içinde çeşitli sosyal ve fizikî sınırlarla yüzleşmek durumunda kalmaktadır. Bu ise meseleyi temel hak ve özgürlükler boyutuna taşımaktadır. Temelde bir insan hakları meselesi olan ve aynı zamanda toplumsal bir boyut kazanmış olan böylesi önemli bir konuda, insanı ve onun davranışlarını konu edinen ilâhî kitabın yaklaşımını yazı dizimizin bu bölümünden itibaren belirlemeye çalışacağız.[1]
Kur’an’ın genel olarak insana bakışı
Kur’an; insanı, yaratılmış varlıkların en değerlisi, en şereflisi[2], en üstünü ve en mükemmeli[3] olarak takdim etmektedir. Bu değerin, şeref ve üstünlüğün nedenini onun; akıl[4], fikir[5] ve irade ile donatılmasına bağlamaktadır. Ayrıca okuma, yazma, öğrenme, konuşma, düşünme ve anlama yetenekleri de onu diğer yaratıklardan üstün konuma getiren diğer özellikleridir. İnsanın iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabilecek yeteneğe sahip olması[6], ilâhî sorumluluğu yüklenmesi[7], yeryüzünde halife yapılması[8] ve ilâhî tekliflere muhatap kılınması bu değer ve şerefin ona verilmesinin diğer sebepleri olarak sayılabilir.
İnsanın üstünlüğü onun maddî ve fiziksel yapısından ziyade manevî ve ruhsal yapısı ile ilgilidir. Bu noktada insanların bedensel ve zihinsel açıdan sağlıklı veya engelli oluşları Allah için önemli değildir. Her insan, insan olması sebebiyle değerlidir ve saygındır.
Kur’an’da Engelliler
Yakın zamana kadar engelli bireyleri ifade etmek için kullanılan Arapça kökenli “özürlü” kelimesi Kur’an’da bugünkü kapsayıcı anlamıyla yer almamaktadır. Ancak “özür” anlamına gelen “uzr” sözcüğü değişik türevleri ile kullanılmaktadır.[9] Söz konusu ayetlerde kullanılan ve “uzr” sözcüğünden türemiş kelimelerin direkt olarak bizim kullandığımız ve konumuz olan “engelli”, “özürlü” kavramını kapsamadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca günümüzde Arapça’da engelliler için kullanılan “muavvık” kelimesi de Kur’an’da çoğul formunda bir ayette geçmektedir.[10] Ancak söz konusu ayet incelendiğinde sözcüğün bugünkü anlamda kullanılmadığı görülmektedir. Bununla birlikte Kur’an’da görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engelliler ile hastalardan söz edilmektedir. Bu kullanımların çoğu fiziksel anlamda olmayıp mecazî anlamdadır. Fiziksel anlamda engellilik ve hastalıktan söz eden ayetlerin sayısı çok azdır. Bunu Kur’an’ın fiziksel engelliliği insan için bir eksiklik olarak görmediği ile izah etmek mümkündür. Nitekim bunu ortaya koyan ayetlerden birinde; “(Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur” (Hacc 22/46) denilmektedir. Ayette göre gerçek görme engellilik; fiziksel anlamda eşyaları görememek değil manevi anlamda hakikatleri görememektir. Bu istisnai bakış açısı ile Kur’an muhataplarında farklı ve yeni bir engellilik tanımlaması yapmaktadır. Bir bakıma o insanın manevi dünyasına odaklanarak oraya isabet eden marazlarla ilgilenmektedir. Bununla birlikte Kur’an’da azda olsa fiziksel engellilikten söz eden ayetlerden onun fiziksel engelliliğe yaklaşımını kavramak mümkündür. Bu kapsamda Kur’an’ın fiziksel anlamda görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engellilikten söz eden ayetlerini gelecek bölümde itibaren değerlendirmek üzere…
[1] Yazı dizimizin bundan sonraki bölümlerinde “Kur’an Çerçevesinde Engelliler” adıyla Hiper yayınları tarafından basılmış akademik bir çalışmamdan yararlanılmıştır.
[2] İsrâ 17/70
[3] Tîn 95/4
[4] Bakara 2/44,76; Âl-i İmrân 3/65; En’âm 6/32; A’râf 7/169; Yûnus 10/16.
[5] Bakara 2/164, 242; Âl-i İmrân 3/118; En’âm 6/151; Nur 24/61; Ra’d 13/3-4.
[6] Şems 91/7-8
[7] Ahzâb 33/72
[8] Bakara 2/30
[9] Bkz. Kehf, 18/76; Mürselât, 77/6; A’râf, 7/164; Rûm, 30/57; Gâfir, 40/52; Kıyâme, 75/15.
Tevbe, 9/66, 94; Tahrîm, 66/7; Mürselât, 77/36; Tevbe, 9/90
[10] Ahzâb 33/18.