eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

İyilik: İnsanlığın Sessiz Devrimi

Gündelik hayatın karmaşasında çoğu zaman fark etmediğimiz, ancak insan varoluşunun temel değerlerinden biri vardır: İyilik. Kimi zaman küçük bir tebessüm, kimi zaman zor anlarda uzatılan bir el ya da “Merak etme, ben buradayım” diyen içten bir söz… Bu davranışlar çoğu kişi için sıradan görünse de, aslında yaşamın anlamını derinleştiren, ruhu besleyen temel yapı taşlarıdır. İyilik, gösterişten uzak, sessiz ama etkisi güçlü bir devrimdir; bireyin ruhuna dokunur, toplumu dönüştürür ve dünyayı daha yaşanılır kılar.

Albert Schweitzer’in dediği gibi:

“Sürekli iyilik çok şey başarabilir. Güneş buzları eritirken, iyilik de yanlış anlamaları, güvensizliği ve düşmanlığı eritir.”

İyilik çoğunlukla başkalarına yapılan bir eylem olarak düşünülür. Oysa insanın kendisine şefkat göstermesi de bir iyiliktir. İçsel huzuru olmayan birinin başkalarına karşı tutarlı iyilik göstermesi zordur. Lao Tzu bu durumu özetler:

“Sözde iyilik güven oluşturur, düşünce ile iyilik derinlik oluşturur, vermekle iyilik ise sevgi oluşturur.”

Kendi içimize gösterdiğimiz şefkat, başkalarına uzatacağımız elin kaynağıdır; iyilik yalnızca dışa değil, içe doğru da işleyen bir döngüdür. Bu döngü, bireyin ruhsal dayanıklılığını artırır, empati kapasitesini güçlendirir ve bireyi daha bilinçli bir toplumsal varlık haline getirir. Psikoloji araştırmaları, kişinin kendi değerlerini yaşama biçiminin, diğerlerine yardım etme ve empati kurma yeteneğini güçlendirdiğini ortaya koymaktadır.

İyilik, toplumların hafızasında nesiller boyu aktarılan güçlü bir mirastır. Bizim kültürümüzde yer alan “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözü, sadece bir deyim değil, toplumsal sorumluluğun ve dayanışmanın ifadesidir. Anadolu’nun köylerinde hâlâ sofraya otururken yapılan “gel de paylaş” daveti, iyiliğin günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu gösterir.

Joseph B. Wirthlin’in sözleri bu bağlamı pekiştirir:

“İyilik bir pasaporttur; kapılar açar, dostlar yaratır; kalpleri yumuşatır, ilişkileri ömür boyu sürdürür.”

Bu söz, iyiliğin yalnızca bireysel bir eylem olmadığını; ilişkileri dönüştüren ve toplumsal dokuyu güçlendiren bir araç olduğunu ortaya koyar. Kültürel ritüeller, gelenekler ve kolektif hafıza, iyiliği bir yaşam biçimi haline getirir ve toplumsal dayanışmanın sürekliliğini sağlar.

Modern psikoloji ve nörobilim, iyiliğin yalnızca etik bir tercih olmadığını, biyolojik temellere de sahip olduğunu gösterir. Ohio State Üniversitesi’nin 2023 yılında yayımladığı bir araştırmaya göre, düzenli olarak başkalarına yardım eden bireylerde depresyon ve kaygı belirtileri anlamlı şekilde azalmakta, yaşam doyumu artmaktadır. Bu bulgular, iyiliğin yalnızca alıcıya değil, vericiye de iyi geldiğini, psikolojik ve fizyolojik sağlığı desteklediğini kanıtlar.

Mark Twain’in sözü burada bilimle birleşir:

“İyilik, sağırlar tarafından işitilen ve körler tarafından görülen bir dildir.”

Küçük bir iyilik, kelebek etkisi gibi başka hayatlara dokunur ve toplumsal bir dalgaya dönüşür. Bir tebessüm, bir nezaket sözü ya da gönüllü bir yardımlaşma, güveni ve dayanışmayı artırır. Sosyal psikoloji araştırmaları, bireylerin kendilerine yapılan küçük bir iyiliği uzun süre hatırladığını ve benzer durumlarda bu davranışı başkalarına aktarmaya daha meyilli olduklarını göstermektedir. Böylece iyilik, toplumsal dokunun görünmez ipliklerini örer ve dayanışmayı güçlendirir.

Amelia Earhart’in sözleri bu gerçeği pekiştirir:

“Bir tek iyilik davranışı bile tüm yönlere kök salar; bu kökler yeni ağaçlar olarak yeşerir.”

Depremler, salgınlar, ekonomik krizler… İnsanlık en çok zor zamanlarda iyiliğin dönüştürücü gücünü hatırlar. 2023 depreminde binlerce kişinin yardıma koşması, iyiliğin toplumsal bir refleks olduğunu bir kez daha gösterdi. Paylaşılan bir ekmek, gönderilen bir battaniye veya yapılan bir kan bağışı, iyiliğin görünmez ordusunun sahaya çıkışıdır. Bu tür eylemler, sadece ihtiyaç sahiplerini desteklemekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın, kolektif güvenin ve insanlık bilincinin güçlenmesini sağlar.

İyiliğin kalıcı olabilmesi için çocuklara erken yaşta öğretilmesi büyük önem taşır. Çocuklar, söylediklerimizden çok yaptıklarımızı örnek alır; dolayısıyla davranışlarımız onların değer sistemi üzerinde doğrudan etkili olur. Bir çocuğun, çevresindeki yetişkinlerin başkalarının ihtiyaçlarını gözettiğini ve yardım ettiğini gözlemlemesi, empati, paylaşma ve sorumluluk gibi değerleri içselleştirmesini sağlar. Bu süreç, yalnızca bireysel bir davranış öğretisi değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın ve sosyal bilincin temellerini de atar. Küçük yaşta kazanılan bu farkındalık, çocuğun ilerleyen hayatında hem kişisel ilişkilerini hem de topluma katkılarını şekillendiren kalıcı bir rehber olur.

İyilik, bireysel bir erdem olmanın ötesinde toplumsal bir güçtür. Sessiz ama köklü bir devrimdir; gönülleri yumuşatır, toplulukları birleştirir ve insanın kendi varoluşunu anlamlı kılar. Her küçük iyilik, zincirleme bir etkiyle yeni iyiliklerin tohumu olur. Dünyayı bir anda değiştiremeyiz belki, ama attığımız küçük bir adım, başka bir kalpte yankı bulur ve çoğalarak insanlığın ortak hikâyesine dönüşür.

Teknoloji ve sosyal medya çağında iyilik, fiziksel sınırları aşarak hızla yayılabilir. Bir yardım çağrısı saniyeler içinde milyonlara ulaşabilir; sanal ortam, iyiliğin görünürlüğünü ve erişimini artırır. Bu durum, modern dünyada iyiliğin hem bireysel hem de kolektif bir eylem olarak yeniden şekillendiğini gösterir. Dolayısıyla iyilik, yalnızca geçmişin ve kültürün mirası değil, geleceğe taşınacak bir güç, evrensel bir bağdır.

İyilik, sadece bireysel bir erdem değil, toplumların ve kültürlerin sürekliliğini sağlayan yaşamsal bir güçtür. Günlük yaşamın sıradan anlarında ortaya çıkan küçük davranışlar, uzun vadede toplumsal bağları güçlendiren ve bireylerin yaşam deneyimlerini derinleştiren etkiler yaratır. Bu bağlamda iyilik, bir eylemden öte, insanların empati, sorumluluk ve dayanışma kapasitesini geliştiren bir süreçtir; hem bugünü şekillendirir hem de gelecek kuşaklara aktarılacak bir değer mirası bırakır.

Selda Nergiz

ASBÜ

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.